42. Bölüm

92K 3.4K 120
                                    

Sabah uyandığımda yatakta yalnızdım. Yavaşça doğrulup etrafa bakındım. Üzerimdeki örtüyü atıp kalktım.

"Amelya!" diye seslendiğimde yanıt alamadım. Yoktu... Sesler giderek artarken hızlıca cama yaklaştım. Aşağıya doğru baktığımda birçok yabancı insan etrafta koşuşturuyordu. Düğün... Onun içindi bu hazırlıklar. O kadar soyutlanmıştım ki... Tüm detaylarla ilgilenen Samira'ya koca bir teşekkür borçlu olduğumu biliyordum. Ayrıca ona yeni tasarımlarımdan birini hediye etmeliydim. Yeterli olmazdı ama yine de mutlu olurdu. Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra giyinme odasına geçip kotlarımdan birini giydim. Üzerime keten bej renk bir gömlek geçirip saçlarımı düzelttim. Çekmecedeki kendi tasarımım olan kol saatlerimden siyah olanı alıp taktım. Artık hazırdım. Odadan çıkıp aşağıya indiğimde diğer ağalar henüz ortada yoktu. Samira'yı, elindeki dosyaya bir şeyler karalayan kadının karşısında buldum. Yavaş adımlarla ona doğru yürümeye başladığımda beni fark etti. Kollarını açıp gülümsedi.

"Günaydın, damat bey!"

Neşeli sesini duyduğumda gülümseyerek sarıldım.

"Günaydın, Samira. Nasılsın?"

"Yorgun ve heyecanlı!" Geri çekilip yüzüme baktı. "Ya sen? Heyecanlı mısın?"

"Daha uyanamadığım için farkında değilim sanırım," dediğimde omzuma yediğim küçük yumrukla ufak bir kahkaha attım.

"Gelin hanım duymasın. Seni bırakıp kaçar. Söylemedi deme!"

"O beni bırakıp hiçbir yere gidemez. İzin vermem!"

"Karan'ın arkadaşı olduğun buradan belli. Ah, şu kendinize güveniniz!" derken ellerini salladı. "Beni meşgul etme, lütfen. Çok işim var."

"Karan nerede?"

"En son gördüğümde seni öldürmek için planlar yapıyordu. Beni ondan çaldığınızı düşünüyor."

"Haklı. Seni çok yorduk, değil mi?" dedim kolunu tutup.

"Ben keyif alarak ilgileniyorum. Siz mutlu olun yeter."

"Teşekkür ederim, Samira. Her şey için," diyerek tekrar sarıldım. O da sarıldı. Ardından debelenip geri çekildi. "Hadi git ve gelinini bul. Hazırlanması için kahvaltıdan sonra kuaför gelecek."

"Tamam," diyerekyanlarından uzaklaşıp etrafa bakındığımda, onu masaların yerleştirildiği bahçeyi dalgın bir hâlde izlerken buldum. Lalezar için üzüldüğünü biliyordum. Evlendiğimiz gün onu üzmeyeceğime dair kendime verdiğim sözü tutamamıştım. Üzülmesine engel olamıyordum. Belini sarıp sırtını göğsüme yasladım. Saçlarına ufak bir öpücük bırakıp fısıldadım.

"Günaydın..."

Başını sağa yatırıp yüzüme baktı. "İyi misin?" dediğimde başını sallayıp, bakışlarını tekrar bahçeye çevirdi. Onun bu durgun hâlleri beni üzüyordu. Saçlarına bir öpücük bırakıp geri çekildim. "Hadi kahvaltı hazırdır."

"Ben aç değilim, Genco." Kollarımdan sıyrılıp yüzüme baktı.

"Az da olsa bir şeyler yemelisin. Zaten hiçbir şey yemiyorsun."

Alaycı bir gülüşle baktı yüzüme. "Ben aç kalmaya alışkınım, Genco."

Sözleri içimi yaraladı. Gözlerimin önünde onu bir lokma ekmeğe muhtaç olduğu anları anımsadığımda öfkeyle sardım yüzünü. Gözlerimizi birbirine kenetleyip dişlerimi sıkarak fısıldadım.

"Bundan sonra mazine dair tek bir söz duymayacağım senden! Sen evlendiğimiz gün doğdun, Amelya! Seni almaya geldiğim o gün! Öncesi yok!"

Dolan gözlerine tezat küçük gülümsemesini gördüğümde derin bir soluk aldım. Mutlu muydu yoksa daha mı çok üzmüştü sözlerim? Anlayamıyordum.

MAZİ 1 - MAZİ 2 (Mazi Sonsuza Kadar) YEDİ AŞİRET SERİSİ II (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin