d ö r t

494 71 29
                                    

"Peki, basınçtan başlıyoruz." dedi Louis ve defterin ilk boş sayfasını açtı. Deftere formülü yazarak Harry'ye döndü. Kalemi P harfinin üstüne getirdi.

"P basıncı simgeler. G ağırlığı, S ise kesit alanını simgeler. Katılarda basıncın formülü, ağırlık bölü kesit alanıdır." Anlatması bitince Harry'ye döndü. "Anladın mı?"

"Sanırım." diye yalan söyledi Harry. Anlamamıştı.

"Bu örneği yapabilir misin?" diyerek kitabı Harry'nin önüne itti. Harry kalemin işaret ettiği örneğe bakınca kafasını iki yana salladı.

"Neresini anlamadın?" dedi Louis.

"Kesit alanı ya da ağırlık nerede yazıyor?" dedi Harry kağıttaki formüle bakarak.

"Burası kesit alanı." Louis şeklin alt yüzeyini çizdi. "Ağırlık yazmadığı için 1 olarak alıyoruz."

Harry kafasını onaylayarak salladı ve soruya bakmaya devam etti. Louis bir süre soruya bakmaya devam eden Harry'nin gözlerini ve kirpiklerini inceledi, sonra nefesini seslice dışarı üfledi. "Tek yapman gereken ağırlığı kesit alanına bölmek."

Harry tekrar kafasını salladı ve kalemi eline aldı. Louis'nin gözleri kalemi tutan parmaklara kaymıştı. Harry'nin problemi çözdüğü süre boyunca da orada takılı kalmıştı. Kalın, uzun ve şekilli parmaklarını, ellerindeki belirginleşen damarları, büyük yüzükleri inceledi bir süre. Sonra bakışları bileklerine kaydı. Lacivert renkli iki ince bileklik vardı kolunda. Bakışlarını yavaşça yukarı çıkartırken kollarını süzdü. Beyaz t-shirtün kol kaslarını gerişini birkaç saniye izledi. Bakışları boynunda pek oyalanmadan yüzüne çıktığında çocuk da ona bakıyordu.

"İnsanları çok inceliyorsun." dedi Harry düşünmeden.

Louis irkildi. "Her zaman değil."

"Okulda da ellerimi incelemiştin. Yolda da bacaklarımı ve ayakkabılarımı inceliyorsun."

Louis'nin gözleri kocaman olduğunda verdiği tepkiyi anında farkedip yüzünü ifadesizleştirdi.

Harry güldü. "Utanma. Kötü bir şey değil. Alışkanlığın olabilir."

Harry de bunun normal karşılanacak bir durum olmadığını biliyordu. Çocuğu sıkıştırmak hoşuna gitmişti. Eğleniyordu. Gördüklerini cüretkârca söylemekten de çekinmiyordu. Eh, Louis de cüretkârca izlemekten çekinmemişti.

"Evet, alışkanlık." dedi Louis de en kısa çıkış yolunu tercih ederek. Doğru da sayılırdı. Zaten Harry de doğru olup olmadığını sorgulamamayı seçmişti.

"Çözmüşsün." dedi Louis kitabı önüne çekerek.

Harry tekrar güldü. "Verilen formülde rakamları yerine yerleştirebilecek kadar yetenekliyim."

"Yaptığını hafife alma." dedi Louis. Anne'in Harry'den umutları vardı. Bunun için Louis'den yardım istemişse Louis elinden geleni yapacaktı. Gerekirse Harry'yi ikna etmek için konuşmalar yapabilirdi. "Evet, bu yaptığın konunun en kolay yeri. Ama devamını da bu şekilde yapacaksın. Sadece biraz çalışman gerekecek."

"Louis. Yapamasam da sınavlarda ne sorulduğunu görüyorum. Bu kadar kolay değil hiçbir şey. Bildiğin için sana kolay gözüküyor."

"Sana da öğrenmek istemediğin için zor gözüküyor."

"Çünkü zor." dedi Harry. Louis'nin bir anne gibi konuşması sinirlerini bozuyordu.

"Zorsa çabala." dedi Louis. Harry'nin bir ergen gibi davranması sinirlerini bozuyordu.

"Çabala demesi her şeyi çabalamadan yapabilecek birisi için kolay tabii. Şanslı doğmuşsun." Harry elindeki kalemi masaya bıraktı ve Louis'den gelecek hararetli bir cevap bekledi. Tek işittiği sessizlikti.

Louis'ye baktığında gülümsediğini gördü. İçten bir gülümsemeden daha çok, acı çeken bir gülümseme gibiydi. "Tabii, şanslı doğmuşum."

"Ben ciddiydim." dedi Harry.

"Ciddiydin?" diyip Harry'ye baktı Louis. Bir itiraz gelmeyince devam etti. "Ben de ciddiyim. O kadar şanslı doğmuşum ki, ailem bu yüzden benden korkup beni terk etmiş."

Louis duraksadı. Devamında sayabileceği çok fazla şey vardı. Ama kendini bu kadar açmak istemiyordu. Harry'nin ona acımasını istemiyordu. Louis, kesinlikle şanssız doğmuştu. Etrafındakilerin bunu şans olarak görmesi ise katlanılmazdı.

"Louis, üzgünüm. Onu kast etmediğimi biliyorsun." Yanlış bir şey söylememek için birkaç saniye düşündü. "Ben, ders açısından söylemiştim."

Harry uzatsa da söylediklerini kurtaramayacağını biliyordu. Bunun için sessizliğin odayı kaplamasına izin verdi. Birkaç dakika öncesindeki tartışma havasından çıkmış, durgun bir şekilde oturuyorlardı. Harry bu durgunluğu bozan oldu.

"Biliyor musun? Küçükken Gemma ve ben seni annemden kıskanırdık."

Louis güldü. "Anne gibi bir anneniz olduğu için çok şanslısınız. Ve, ben de."

"Evet, sen de. Anne seni asla bizden farklı görmedi. Her zaman üç çocuğu olduğunu söylerdi. Seni ilk bulduğunda eve taşınmanı istemiş, babama kabul ettirememişti. Boşandıklarında ise sen büyümüştün ve başkasının evine gitmek istemiyordun."

Louis güldü. Anne'in ona değer verdigini bilmek iyi hissettiriyordu. Niall ve Anne dışında ona değer veren, ya da onun değer verdiği kimsesi yoktu.

Harry ile bulundukları durumu farkettiğinde oturduğu yerde dikleşti. Resmen sohbet eder konuma gelmişlerdi.

"Devam edelim mi?" dedi önüne çektiği kitabı geri ittirerek.

"Tabii."

Kısa ve sıkıcı? Hikaye biraz monoton gidiyor. Ama sanırım ilk bölümlerde bu sıkıcılıkların olması gerekiyor. Kötü bulduğunuz -veya iyi- yerleri belirtirseniz düzeltebilirim ya da böyle devam edebilirim. Bilmiyorum işte, yorumlarınızı merak ediyorum. Gelecek bölümde görüşürüz x

same homeWhere stories live. Discover now