9.Bölüm

62.9K 3.1K 857
                                    

Arkadaşlar merhaba,nişanlandığım için bu ayki bölümler sekteye uğradı öncesi ve sonrası benim için çok yoğun geçtiğinden düzenleme yapamadım,bu düzenlemeyi de hasta yatağımdan yapıyorum bu yüzden yaşanan gecikmeler adına özür dilerim. İyi okumalar.

Başımın belası Oğuzla itişe kalkışa girdiğimiz yemekhane sırasında bekliyordum. Beklerken müthiş düşüncelere dalmış sonumu merak ederek kendi kendime düşünüyordum. Beni bu düşüncelerden söküp alacak bir kuvvet omzuma çarpmıştı arkadan. Oğuz'un eli kolu hâlâ rahat durmuyordu Mertin önüne atıp ölümünü izlemek şart olmuştu bana artık. Gözlerimi sinirle kapatırken arkama bir hışımla döndüm. "Yavaş olsana hay-"derken cümlemi büyük bir korku ile yarıda kestirecek olan o adamı gördüm;Burak Yüzbaşı. Az önce arkamda Oğuz varken şimdi bu adam arzı endam ediyordu. Neler oluyor hayatta?

"Komutanım?"diyerek susmuştum. Sesim içime kaçmıştı adeta. Burak Yüzbaşı yine her zamanki gibi alayla gülümseyerek baktı bana ve "Teğmenim?"diyerek merakla seslendi bana. Hâlâ Teğmeniniz miyim komutanım gerçekten? Hiç sesim çıkmadı,çıkamadı. Nasıl çıksın? Koskocaman Yüzbaşına hayvan diyordum az önce! Ölümüm yaklaşmış gibi hissediyordum. Gözlerimi kapattım ve son nefeslerimin tadını çıkarmaya çalıştım.

"Devamını getir."diyerek bana emir verdi. Adam salak değil anlamıştı işte. Gözlerimi açtım ve onun gözlerine baktım. Allahım sen bana acı zira bu adam hiç acımayacak...
Sıkışmışlık hissi ile ellerim terlemişti. Terleyen ellerimi açıp avuçlarımı üniformama sürttüm.

"Şey komutanım ben..."dediğim anda kaşlarını havaya kaldırıp "Hıı evet sen?"diyerek benimle alay etmeyi sürdürdü.

"Arkamda Oğuz vardı da komutanım."dediğim sırada Oğuz,Burak Yüzbaşının arkasından kafasını uzatıp pişkin pişkin bana sırttı ve el salladı. Başıma ne geliyorsa Oğuz gibi biriyle kardeşlik ettiğimden geliyordu kesinlikle tüm bağlarımızın kopmasının zamanı gelmişti an itibariyle.
Gözlerim Oğuza kaymış ve sinirle ona takılı kalmıştı. Bir süre sinirle Oğuza baktıktan sonra gözlerimi tekrar komutanıma çevirdim.

"Ben Oğuz sandım sizi komutanım en son o vardı arkamda diye özür dilerim komutanım siz omzumla beraber komplen kolumu götürebilirsiniz hiç sorun değil."

Burak Yüzbaşı başını sallayarak bana bakmayı sürdürdü. İyi de be adam senin bu sırada ne işin var? Hadi geldin diyelim ne ara Oğuz seni gördü de yalakalanmak adına yerini sana verdi ya? Komutan adam sıra mı bekler geç öne neyin şovunu yapıyorsun?

"Bayadır ceza almıyordunuz Öztürk Teğmen doğru mu hatırlıyorum?"

Burak Yüzbaşının bana sorduğu bu soru ile kaşlarım çatılsa da gülümsemem solmadı. Ağlamamak için kendimi zor tuttuğum o dakikalarda ceza almamak için elimden gelen tüm çabayı kanımın son damlasına kadar kullanmam gerektiğinin de farkındaydım ama kendimde bu gücü bulamıyordum çünkü cezayı düşünmek bile beni karanlık bir yorgunluğun içine itiyordu. Alt dudağımı hafifçe dişlerimin arasına aldım ve gözlerim başka taraftayken "Affınıza sığınarak komutanım başkalarıyla karıştırıyor olabilir misiniz çünkü benim cezalarım çok taze?"dediğimde omuzlarını daha da dikleştirdi. Üstten üstten bana bakarken "Mesela kimle karıştırıyorumdur?"diye sordu.

Biliyordu,adı gibi emindi ve ben sıyrılmak için suçu ona attığımdan daha da sinirlenmişti. Artık bu işin kaçışı yoktu Miraç. Mal gibi gider adamın hafızasına laf edersen tabii ki kaçamazsın! Derin bir nefes alırken "Oğuz Yavşan gibi."diye yanıt verdim beni bu duruma düşüren Oğuzu da peşimde yakmak adına. Tek gidemezdim tek başımayken canım sıkılıyor.

Burak Yüzbaşı aşırı keyif olmuşa benziyordu. Kocaman gülümsemesi ve arkasına hafifçe dönüp Oğuza bakmasından bunu anlayabilmek hiç zor olmadı. Oğuz şaşkınlıkla ellerini iki yanına açtı ve bize bakmayı sürdürdü. Biliyorum içinden bana saydırıyordu ama kim ona demişti ki Yüzbaşına git yalakalan yerini ver ben de yoktan yere yemek sırasında ceza alayım?

Aşk'a Uçan KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin