11. Bölüm

65.8K 3.2K 1.1K
                                    

Sabah kahvaltısı için yemekhanede oturmuş tepsilerimize aldığımız kahvaltılıkları bir an önce yiyip bitirerek sabah toplantılarına yetişenin derdindeydi bu yüzden masadan tek çıkan ses bardakların,çatalların sesiydi. Hepimiz en hızlı kim yiyecek yarışındayken Sema yarıştan pes etmiş gibi durdu ve Hakan'a bakmaya başladı. Hakan'a bakarken otuz iki diş gülümsemesine engel olamadı kız cağız. Onu ne kadar özlemiş o bakışlarından anlaşılıyordu yok yere yaptıkları keçi inadından dolayı ikisi de birbirine hasret kalmıştı ve yetmemiş arada benim sinirlerimi de harcamışlardı!

Sema en sonunda dayanamadığı sessizliğini "Hakan,n'aber?"diye alakasız ve çok manasız bir soruyla bozdu. Ağzıma aldığım bir yudum çayı yutkunurken bardağımı masaya bıraktım buna paralel olarak da Semaya baktım. Ona şaşkın gözlerle bakan bir tek ben değildim Hakanda dahil,masada kim var kim yoksa bizim ekibin hepsi kitlenmişti kızın saçmalığına.

Bir saattir hep birlikteydik yeni görmüş gibi neyin halini soruyordu bu kız? Sema hâlâ gülerek hiçbir absürtlük yok gibi Hakana bakmayı sürdürüyordu.
Kızın çakralar öyle bir ters dönmüş ki ne dediğini ne yaptığını şaşırıyor ve çocuğa bir saat önce soracağı soruyu şimdi soruyordu.

Hakan,sonunda bizimle birlikte yaşadığı o şaşkınlığı bir kenara bırakabilmişti. Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemiyor gibiydi,elinde ki çatalı tepsinin kenarına bırakarak "Aynı bildiğin gibi senden n'aber?" dedi.
Sema yine gülümseyerek bu sefer boynunu hafifçe bükerek cilve yaptığını sandığı bir vaziyette "Kahvaltı yapıyorum işte." diyince gözlerimi devirdim. Sabah sabah bu çocuktan ve bizden ne istiyordu bu deli?

Hakan yan yan öldürücü bir gülümse atıp "İyi,Afiyet olsun." diyerek anlamlandıramadığı bu anı noktaladı. Hiçbir şey olmamız ve yaşanmamış sayması en güzeliydi şu an için çünkü Sema'nın beyni hâlâ uyanamamıştı belli ki.

Hakanın bu dediği konu kapatıp,noktalamamış aksine Semada daha büyük meraklara,sorgulara yol açmıştı. Sema bir anda çocuğa karşı parladı ve "Neden böyle davranıyorsun?" diye sordu. Asıl işte şimdi gerçek anlamda şoka uğruyorduk. Garibim Hakan,bizden daha büyük şaşkınlık geçiriyordu geçirdiği şaşkınlıktan konuşamıyordu. Semayı anlamaya çalışmak günün başından enerjimi hiçe harcamak demekti bu yüzden anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmayı kestim. Gözlerimi tekrar devirerek masa da duran küçük sulardan birisini elime alıp açmaya başladım.

"Nasıl davranıyorum anasını satayım afiyet olsun dedim ne dememi bekliyorsun yemek duası mı yapayım ne istiyorsun anlamadım ki?"

Hakan böyle diyince ağzımda ki suyu fışkırtmamak için sandalyeden yana doğru döndüm. Çocuk hem çok haklıydı hem de komikti. Gerçi komik olan Hakan değil ona yaşıtılan şu duyguydu. Ne istiyordu bu Sema şimdi bu çocuktan harbiden anlamış değildim ya.
Hakan öyle dediğinde gülmemek için kendisini tek zorlayan ben değildim tabi ki.
Oğuz,Mertin omuzuna dayanmış ağzını kapatarak gülmeye çalışırken Mert de eliyle ağzını kapatmıştı.
Durduk yere bile trip atma kapasitesi en üst seviyede olan Sema, haliyle bu durumda daha çok tripli davaranacaktı fakat ne yapalım? Durum gerçekten çok saçma komikti!

"Sen ne anlarsın yemek duâsından be!"

Oğuz,Mertin omuzunu serbest bırakmak için hareketlendi. Başını Mert'in geniş omuzlarından çekerken gülmemek için ciddiyetini ve nefesini toplamaya çalıştı. Ciddi olduğunu düşündüğü ama son derece daha da komik duran bir bakışlar Semaya dönüp bakarken "Aaaa neden öyle diyorsun kızım Hakan'ın dedesi hacı bir kere!" dediği anda gülmemek için kendimi daha fazla zorlamadım ve kendimi saldım. Barajın kapakları açılmış da gürül gürül yatağına akan akarsu gibi hissediyordum kendimi. İnanılmaz rahatlamıştım ve özgürce gülüyordum.

Aşk'a Uçan KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin