1 - "Geri Dönmem Gerekiyor"

3.9K 186 25
                                    

Sadece iki dakikaya ihtiyacım vardı. Kısa süre de olsa İstanbul'dan kurtulmak, farklı bir atmosfere adım atmak için gerekli iki dakika. Uçağa bindiğimde telefonumu kapatmış olsaydım ya da muhtemelen en ön sıraya yerleşmek için koca göbeğiyle sağa sola çarpa çarpa ilerleyen o 'çok özel yolcu' iki dakika geç kalmasaydı uçağın kapıları çoktan kapanmış olurdu.

Yavaşça yerimden kalktım. Hostesle göz göze geldik. Oldukça bakımlı, saçlarını sarının tatlı bir tonuna boyatmış, mavi gözlerinin lens olup olmadığını şu an pek önemsemeyeceğim dünyalar güzeli kız sevecen yüz ifadesiyle "Kapılar kapanıyor beyefendi. İki dakika içinde kalkacağız." dedi.

"O iki dakikayı az önce harcadım." diyerek koridorun sonuna doğru ilerlerken ona iyice yaklaşmıştım. Mutsuz olduğumu gösteren bir ifadeyle "Geri dönmem gerekiyor, bu gerçekten önemli." dedim.

Ne olduğunu anlayamadı ama önümden çekildi. Uçağa binerken kullandığım yolcu merdiveninden gerisin geriye indim. Şişko özel adamımızı getiren araç çoktan gözden kaybolmuştu ama az ileride bekleyen uçağa yolcuları getiren otobüsü yakaladım. Koca araçta bir başıma terminale geri döndüm.

Terminale dönüş yapar yapmaz hızlıca Rıfat'ı aradım. Beni havalimanına o bırakmıştı. Bir iki kez çaldıktan sonra sesi geldi. "Buyur abi."

"Geri dön Rıfat. Çıkış kapısına geliyorum." dedim.

"Olanlardan haberim var abi. Seni bekliyorum." diye karşılık verdi.

Telefonu kapatıp yürümeye ve düşünmeye başladım. Yıllardır tatil yapmıyordum. Fırsat olmadığından değil. İstemediğim için. Annemin yoğun davetlerine, yardımcılarım Rıfat ve Meral'in şiddetli baskılarına rağmen Dikili ziyaretimi bugüne kadar ertelemeyi başarabilmiştim.. Demek ki zorlamamak lazımmış. Neyse, önümüzdeki haftalarda her zaman olduğu gibi anneciğimi İstanbul'a getirirdim.

Birkaç dakika içerisinde kapıya ulaştım. Rıfat girişin yasak olduğu bölümde  arabanın kapısına yaslanmış şekilde beni bekliyordu. Bazen bu adamın yasak olan ne varsa yapabilmek için polis olduğunu düşünüyorum.

Beni görünce doğruldu. "Tatil nasıl geçti abi?" diye sordu pis pis sırıtarak. Cevap vermedim ama kızmadığımı anlaması için dudaklarımı hafifçe yana çekerek suratıma ufak bir tebessüm yerleştirdim. Birlikte arabaya bindik.

Arabaya biner binmez son ses çalan sazlı sözlü türküyü susturdum. Birincisi son ses müziğe çok tahammül edemiyordum. İkincisi de belli başlı klasikler dışında türkü dinlemeyi pek fazla sevdiğim söylenemezdi.

"Abi galiba birinci vakayla benzerlikler var. Meral o yüzden geri dönmeni istedi. Bana kalırsa pek gerek yoktu ama. İlk olay basına yansımıştı, biliyorsun."

"Biliyorum." dedim. "İyi yaptınız."

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen cinayet gazetelerin üçüncü sayfasında kendine tek sütunluk bir yer bulmuştu. 'Kıskanç eski nişanlı cinayeti.' başlığıyla bahsedildi haberden. Yirmi altı yaşında bir kadın yalnız yaşadığı evinde kalbinden vurulmuş olarak bulunmuştu. Basının bilmediği bir detay ise duvara çakılmış bir resimdi. Resim Dona Marina adında Meksikalı bir kadını tasvir ediyordu. Dona Marina Meksika'da hâlâ hain anlamında kullanılan 'La Malinche' olarak anılıyordu. Baş şüpheli sabıkalı eski nişanlı olarak görünse de altında başka bir gerçek olabilirdi. Genç adamın suçsuz olduğunu kesin bir dille ifade edemem ama ortaokul mezunu bir gaspçının, Meksika tarihinin tozlu sayfalarında az bilinir bir yer edinmiş Dona Marina isimli bir hainin varlığından haberdar olduğunu düşünmüyordum.

Sessizliği Rıfat bozdu. "Meral'in yanına mı gidiyoruz abi?"

"Evet" dedim. "Adresi aldın mı?"

"Üsküdar'da Üzümkızı Sokak." diye yanıtladı.

O yavaşça yola koyulurken ben de annemi aradım. Konuştuğunda sevinci sesine yansıyordu.

"Sağ salim indin mi oğlum?"

Uçağın bir saatlik rötarını hesaba katarsak şu saatlerde İzmir'e varmış olmam gerekiyordu. O an şişman 'çok özel yolcu'nun o kadar da suçlu olmadığını hatırladım. Uçak rötar yapmış olmasaydı belki de şu an İzmir'deydim. Ne taraftan bakarsanız bakın gerçek değişmiyor. Muhtemelen bilet acentalarına yanaşmış kendime dönüş için yer bakıyor olacaktım.

"Ufak bir sorun oldu anneciğim. Gelişimi ertelemek zorunda kaldım." dedim.

"Yine mi Toprak? Ben de ne güzel yemekler hazırladım senin için. Kim yiyecek şimdi bunları?" Sesindeki sitemkârlığı gidermeye çalışarak "Beklenmedik bir vaka gerçekleşti Türkan Sultan, bu seferlik beni affet."  dedim. Türkân Sultan kelimesi her zaman yelkenleri suya indirmesine yetiyordu.

Biraz hüzünlü bir şekilde "Beni haberdar et oğlum. Merakta bırakma." dedi. Bu noktada gün aşırı telefonlaştığımızı da belirtmeliyim.

"Tamam sultan sen hiç merak etme. Öpüyorum yanaklarından."

"Ben de oğlum, ben de." diyerek kapattı telefonu.

Karşı tarafı da duyduğunu düşündüğüm Rıfat, "Olsun abi, şu olayı çözelim de birlikte gideriz sultanın yemeklerini yemeye." diye teselli etmeye çalıştı beni. Halbuki teselliye ihtiyacım yoktu. Olduğum yeri, yaşadığım hayatı seviyordum.

Yarım saatlik bir yolculuğun ardından Üzümkızı Sokak'a ulaştık.

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin