2 - "Ve acı ödediğin bedeldi"

1.6K 139 4
                                    

Sokağa girdiğimizde ışıkları yanan devriye arabasını ve ambulansı gördük. Kapıda iki genç polis vardı. Birisi kapının yanındaki beton sütuna yerleştirdiği defterine notlar alıyordu. Not alana göre daha uzun boylu olan da ona doğru eğilmiş bir yandan sigarasını tüttürüyor, diğer yandan da malumat veriyordu. Bizi görünce doğruldu ve sigarasını yere attı. Gençlerin bu saygısı hoşuma gitmiyor değildi. Sigara içmemelerinden daha hoşnut olurdum ama 25 senelik bir içici olarak onlara tavsiye vermek haddime değildi. Kısa boylu olanın omzuna elimi koydum.

"Merhaba gençler."

"Merhaba baş komiserim."

Ben olan biteni sormaya gerek duymuyordum. Muhtemelen Meral bilmemiz gereken her şeyi öğrenmişti ama Rıfat böyle durumlarda milleti sorgulamaya bayılırdı.

"Olay yerine ilk siz mi ulaştınız?" diye sordu.

"Evet komiserim."

"Anlatın bakalım o zaman."

Uzun boylu olan konuşmaya başladı:

"Biz bölgede devriye atıyorduk komiserim. İki sokak aşağıdaydık. Telsizden bu sokakta silah sesi duyulduğuna dair bir ihbar geldi. İki dakika içerisinde buradaydık. Olay ikinci katta gerçekleşmiş. Komşular aramış 155'i. Kapıyı kırarak içeri girdik. Yan komşu kapıya çıktığında merdivenlerden aşağıya hızla inen ayak sesleri duymuş ama arkasından gitmeye cesaret edememiş. Sokak sakinlerini de sorguladık ama ne şüpheli bir araba ne de kaçan birilerini görmüşler."

O sırada gözüm kapının üzerindeki kameraya takıldı.

"Kamera kayıtlarını incelediniz mi?"

"Kayıt yok baş komiserim. Malum, çoğu yerdeki gibi bunlar da yerleştirilip bırakılmış. Kayıt almıyor yani. Sokak üzerinde başka da kamera yok."

Rıfat yeni bir soru yapıştırmak üzereyken koluna girdim. "Gel yukarı çıkalım. Kalanını Meral'den öğreniriz."

Tam apartman kapısından içeri giriyorduk ki kırmızı renkte bir araç ani bir firenle durdu. Kapıdan otuzlu yaşlarda bir adam fırladı. Gözlerine bakınca yol boyunca gözyaşı döktüğü anlaşılıyordu.

"Yeşiiiim. Karıcığım." diye feryat etti. İçeriye doğru hamle yaptı ama kapıdaki polisler girmesine izin vermedi.

Polislerin kollarına yığılan adam "Yaşıyor mu? Ne olur söyleyin. Beni bırakmaz o." diye haykırarak ağlamaya başladı.

Rıfat tekrar dışarıya doğru yöneldi ama engel oldum.

"Sakinleştirsinler, öyle."

İkimiz birlikte merdivenlerden yukarıya doğru çıktık. Evin kapısında Meral karşıladı bizi. Sesleri duymuş olacak ki: "Sanırım maktulün eşi geldi." dedi. Onay verircesine başımı salladım.

"Savcı bey de içeride inceleme yapıyor. Siz gelene kadar cesedi aldırmadım." dedi. Bu sefer doğru yapmışsın ifadesiyle gözlerimi kırptım.

Meral ekibe kısa bir süre önce dahil olmuştu. Genç yaşı, simsiyah saçları, yeşil gözleri ve ona duru bir güzellik katan beyaz teniyle neredeyse merkezdeki bütün polisleri kendine aşık etmiş olabileceğini düşünüyordum. Onu özel yapan şey ise güzelliği değil babasıydı. Yıllar önce İstanbul'da baş komiser iken yanında görev aldığım, emekliliğinden önce Emniyet Teşkilatı'nda Asayiş Şube Müdürlüğü'ne kadar yükselmiş Vedat Karaaslan'ın kabına sığmayan kızıydı. İsteseydi kendini çok daha rahat bir göreve tayin ettirebilirdi ama o babasını da karşısına alarak cinayet bürosunu tercih etmişti. Tek kızına söz geçiremeyen Vedat Abi de çaresiz kabul etmişti. Yaklaşık altı ay kadar önce beni aradı ve emanetinden söz etti. O günden beri görevimin yanında böyle bir sorumluluk da üstlendim. Meral'i birçok vakada geri planda tutmaya çalışsam da pek başarılı olamıyordum. Aslında bu daha iyiydi. Geleceğin başarılı polislerinden birisi olması için önünde hiçbir engel yoktu. Akıllı, soğukkanlı ve başarılıydı. Okulunu yüksek dereceyle bitirmiş olarak yanıma geldi. Yine de torpilli söylentilerinden kurtuldu diyemem. Çünkü cinayet bürosu birçok polisin kolaylıkla ulaşamayacağı noktalar arasında.

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now