18 - "Bu sitenin neresini tutsan elinde kalır."

557 70 2
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla gözümü açtım. O anda kafamın içinde şiddetli bir baş ağrısı hissettim. Dün akşam içtiğim rakının etkisiyle vücudumdaki tüm su çekilmiş, dilim tahta gibi sertleşmişti. Nefes almakta zorlanıyordum. Yavaşça doğrulup ayağa kalktım. Terliklerimi giydikten sonra sırtıma ince bir hırka geçirdim.

Mutfağa geçmeden önce Rasim'in kapı koluna astığı poşeti aldım. İçinden gazeteyi çıkardıktan sonra ekmeği portmantonun üzerine bıraktım. Hemen gazetenin üçüncü sayfasını açtım ve İtiraf Avcısı ile ilgili bir haber olup olmadığını kontrol ettim.

Sevim lafımı dinlemişti ya da fazla mesai harcayarak daha büyük bir bomba patlatmayı hedefliyordu. Üçüncü sayfada bir iki farklı cinayet haberinden başka hiçbir şey yoktu. Bunlar da geçtiğimiz hafta içerisinde haberdar olduğumuz vakalardı.

Bu sefer gazeteyi portmantoya bırakıp ekmek poşetini elime aldım ve mutfağa geçtim. Bir gün önce dolaptaki soğuk çayın dibini gördüğüm için sallama çayla yetinmek zorunda kaldım. Kendime her zaman olduğu gibi basit bir kahvaltı hazırlayıp karnımı doyurdum. Yatağıma dönüp birkaç saat daha uyumak istesem de baş ağrımın buna izin vermeyeceğini biliyordum. O yüzden ağzıma, dolapta duran ağrı kesici haplardan bir tane atıp salondaki geniş koltuğa uzandım.

Sabahın köründe başlayan haber programlarına bir süre göz attıktan sonra hazırlanıp merkeze geçmeye karar verdim. Kısa süren bir duş faslının ardından odama geçtim. Üzerime beyaz bir tişört, altıma koyu kahverengi bir pantolon giydim. Sırtıma da krem rengi spor ceketimi çektim.

Kapıdan çıkarken Rasim'e rastladım. Hızlı biçimde başıyla selamladı.

"Günaydın baş komiserim, erkencisiniz."

"Evet Rasim, uyku tutmadı bu sabah."

Gözlerinde halime üzülür bir ifade vardı. "Ah be baş komiserim, senin de işin zor valla. Biz dirisiyle zor baş ediyoruz, sen bir de ölünün peşinde koşturuyorsun." dedi ve ekledi:

"Şu manyak katil yüzünden mi? Gazetede okumuş bizim oğlan. Bana da gösterdi. 'Toprak Ağabey bakıyormuş' dedi. Sahi baş komiserim, yakaladınız mı adamı?"

"Yok." dedim. "Ama yaklaştık."

Halbuki daha katilimizin kadın ya da erkek olduğuna dair bir fikrimiz bile yoktu.

Rasim, "Allah onun belasını versin." diye yapıştırıverdi bedduayı.

"Amin Rasim, amin. Hadi sana kolay gelsin." dedim ve arabama doğru hareketlendim.

***

Sabah dalgınlığıyla arabayı polis merkezinin girişine doğru sürdüm. Kapıya yaklaştığımda kaldırıma kümelenmiş basın ordusunu fark edince hiç bozuntuya vermeden devam ettim. Binanın diğer tarafına dolaşıp arka otoparka arabamı çektim.

Bizim katın koridoruna ulaştığımda tam da odasına girmek üzere olan Meral'i gördüm. O da erkenden görevinin başına geçmişti. Bir elinde, caddenin başındaki Starbucks'tan aldığı koca kahve bardağı, diğerinde ise içinde sandviç olduğunu düşündüğüm bir kese kağıdı vardı. Ayak seslerimi duyunca bana doğru döndü ve gülümsedi.

Yanına ulaştığımda kese kağıdını, kahve bardağını tuttuğu eline geçirerek diğer elini bana uzattı. Nazikçe sıktım.

"Günaydın baş komiserim." dedi. Aynı şekilde karşılık verdim.

"Var mı bir malumat?" diye sordum.

"Kapıdaki gazeteciler dışında aksi giden bir durum yok."

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now