3 - "İstanbul'da birinin başkasını boğazlamadığı gün mü var?"

1.1K 123 7
                                    

Mutfaktan gelen tabak çanak tıkırtılarıyla uyandım. Komodinin üzerindeki saat 09:17'yi gösteriyordu. Latife Hanım yaklaşık dört yıldır her hafta olduğu gibi bu Cumartesi de temizlik için erkenden bana gelmişti. Yalnız yaşayan bir adama göre pek dağınık sayılmazdım ama temizlik konusunda başarılı olduğum da söylenemez.

Temiz yüzlü bu kadın ellili yaşlarına henüz ulaşmıştı. Tombul ve yorgun görünümüne rağmen ev işlerinde oldukça maharetli ve hızlıydı. Üniversitede okuyan oğlunun harçlığını çıkarabilmek için senelerdir bizim ekipten birkaç arkadaşın evlerine temizliğe gidiyordu. Oğlunu mühendislik fakültesinden mezun etmeyi başarmıştı ki bu sefer de en küçük kızı üniversitenin yolunu tuttu. "Küçük kızı da mezun edeyim, ondan sonra sizden affımı isteyeceğim Toprak Bey oğlum." der hep. Yani iki üç sene daha ev işleri konusunda düşünmeme gerek yok.

Annem bana ulaşamadığı zamanlarda Latife Hanım'ı arar, malumat alırdı. Bana pek söylemez ama galiba o da genç üniversitelilere yardımını eksik etmiyordu. Geride bıraktığımız birkaç sene içerisinde Latife Hanım ile annem arasında güzel bir bağ oluştu. Hatta geçen sene annem Latife Hanım'ı ve kızını Dikili'ye davet etti. Evet, benim bir türlü gidemediğim evde birlikte keyifli bir tatil yaptılar.

Latife Hanım bir yandan şarkı söylüyor, bir yandan da bulaşıkları yıkamaya devam ediyordu. Yataktan doğruldum ve kenarına oturdum. İki elimi yana açarak derin bir nefesle gerindim. Refleks olarak ayaklarım yine terliklerimi aradı. Valiz olayını hatırladıktan sonra ayağa kalktım. Dolabın alt rafından kalınca bir çorabı ayağıma geçirdim. Mutfağa doğru yürüdüm.

Kapının önünde durdum. Kadın orada olduğumun farkında değildi.

"Özledin mi beni Latife Hanım?" diye seslendim. O anda "Amannnn" diye bağırarak elindeki tencereyi yere bıraktı. Tencere yüksek tondan tangır tungur seslerle seramik zemine yapıştı. Arkasını döndüğünde benimle göz göze geldi. Ben kahkahayı patlatırken o da şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışıyordu.

"Allah'ım yüreğime iniyordu. Ne oldu Toprak Bey oğlum? Sen dün akşam Dikili'ye gitmeyecek miydin?"

"Gidemedim Latife Hanım. Bir aksilik oldu."

"Yine mi pis katiller? Aman yahu şu İstanbul'da birinin başkasını boğazlamadığı gün mü var? Ne de üzülmüştür Türkân'cığım? Sen de benim aklımı aldın. Öyle sessiz yaklaşılır mı?"

"Ben sessiz yaklaşmadım Latife Hanım, sen kendi sesinden beni duyamadın..." Bunun bir sitem cümlesi olmaması için yüzümde hafif bir tebessüm oluşturdum.

Üzgün bir ifadeyle "Ay, uyandırdım değil mi? Ne bileyim Toprak Bey oğlum, ben seni Dikili'de biliyorum." diye yanıt verdi.

"Tamam, tamam sorun değil, bana kahvaltı için bir şeyler hazırlayabilir misin? Birazdan çıkacağım." diye geçiştirdim.

Latife Hanım kahvaltımı hazırlarken ben de önce tıraş oldum. Tıraş dediysem sakallarımın alt tarafındaki fazlalıkları ve bıyık uçlarımı temizledim. Yaklaşık 20 senedir sakalsız halimi gören yoktur. Tıraşın ardından ılık suda duşumu aldım. Dışarıda tatlı bir Mayıs havası vardı. Üzerime beyaz ince bir gömlek, altıma da kot bir pantolon çektim. Gömleğin üzerine de lacivert renkteki şişme montumu geçirdim. Hafta sonları çalışacak bile olsam daha spor kıyafetler tercih ederim.

Tekrar mutfağa döndüğümde Latife Hanım az malzemeyle yine döktürmüştü. Eliyle ufak mutfak masasını gösteriyordu.

"İki dakika markete inip birkaç parça kahvaltılık aldım. Omleti seversin. Çayı da demledim. Peynir, zeytin, salatalık. Başka bir şey ister misin Toprak Bey oğlum?"

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin