4.Bölüm

5.6K 292 37
                                    


Gözlerimi açamıyordum. Ağzımda ki el gevşemişti. Bu beni rahatlatmıyor daha çok korkutuyordu. Ayaklarım gücünü kaybetmek üzereydi. Etrafımda sadece birkaç ayak sesi duyuyordum. Bağırmak için ağzımı oynattığım sırada, eli daha çok baskı yaptı. Boynumda ki diğer eli koluma doğru ilerlediğin de daha fazla dayanamayıp ayaklarımı serbest bıraktım.

Düşmek üzereydim ama elleri buna izin vermemişti. İki eli de belime kavrayıp beni kendisine çekti.

"Şşş, sakin ol," sessizce fısıldadığı şeyler titrememi artırmıştı. Duyduğum ses patronuma aitti ama bunun beynimin diğer bir oyunu olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Başımı omuz çıkıntısına yasladığında yoğun parfüm kokusu burnuma doldu. Kokusunu yüz adım öteden bile tanıyabilirdim. Gözlerimi daha çok sıkıp sakin kalmaya çalıştım ama onun kollarındayken başarılı olamıyordum. Sırtımda gezinen bir çift el daha çok titrememe sebep oluyordu.

"Korkmana gerek yok, benim," sesi o kadar şefkatli geliyordu ki günlerdir duyduğum ses tonunu unutmuştum bile. Benim onun hep bu halini görmek istiyordum. Yumuşak, sert olmayan tavırlarını...

"Siz, beni nasıl buldunuz?" zorlukla birkaç kelime çıkmıştı ağzımdan. Saçlarım da gezindi bir süre parmakları. Yavaş yavaş, kırmamaya çalışır gibi okşuyordu saçlarımı. Daha sonra duraksadı, kalın parmaklarını sırtıma indirdi.

"Sen gittikten sonra düşündüm de, buranın yabancısı ve gecenin çok geç saati olduğunu unutmuşum," duraksadı. Yüzümü omzundan çekip ona bakmamı sağladı. "Sanırım kabalık ettim," düşünür gibi yaptı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan bekledi. Benden bir cevap beklediğini biliyordum.

Olumsuz anlamda başımı salladım.

Kabalık ettiğini düşünmüyordum, evet kabalık gibi görünüyordu ama o rahatsızdı ve bunları düşünemeyecek kadar yorgundu.

"Burada olmanız tesadüf değil o zaman," dedim gülümsemeye çalışarak. Vücudumun titremesi biraz olsun geçmişti.

"Bu sokağa girdiğini görmüştüm. Peşinde birkaç kişinin daha olduğunu görünce..." sustu. Saçlarını karıştırıp bekledi bir süre. Söyleyeceği şeyleri düşündüğünü anlıyordum artık. "Her neyse," burnumu sıkıp "tesadüf diye bir şey yoktur ufaklık. Her şey olması gerektiği gibi olur."

Yüzümü buruşturup, "ufaklık mı?" dedim sahte bir sinirle. Gülümseyip -yine- ayağa kalktı.

Beni de kaldırıp, kolumdan tutarak yürümeme yardım etti.

"Ayağım iyi durumda. Yürüyebilirim," gülümsediğim de şaşkın bakışlarla yüzüme baktı.

"Sana dokunduğum için mutlu olman lazım," saçlarını karıştırıp, "yerinde olmak isteyen milyonlarca kız var."

"Ah, cidden." Kısa bir kahkaha atıp onu takip ettim.

Aslında egosu tavan yapmış insanlardan nefret ederdim ama onda fazlalık gibi gelmiyordu. Bu tavırları kişiliğini ortaya koyuyordu ve yakışıyordu.

Arabaya geldiğimiz de yerime oturup onunda gelmesini bekledim.

Oturup emniyet kemerini bağladıktan sonra bana döndü, "eğer istersen bende kalabilirsin(?)"

Teklifi iyi olabilirdi ama ondan kalmak gibi bir düşüncem yoktu.

"Eve gitsem iyi olur," dedim kısaca. Başını aşağı yukarı sallayıp arabayı çalıştırdı.

●Güney Kore'de Bir Türk ❄ LMHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin