17. Bölüm

2.9K 149 11
                                    



              Gözüme çarpan yoğun ışığı umursamadan kendime gelmeye çalıştım. Beynim de oluşan yoğun ağrı hareket etmeme engel oluyordu. Son olanları düşünmeye çalışıyordum ama her şey koca bir boşluktan ibaretti. Ağrıyan göz kapaklarımı zorlukla açıp karşımda ki beyaz duvara odaklandım. Herhangi bir hastane de değildim. Sıradan bir odadaydım. O sırada yanımda gölgesini hissettiğim patronuma çevirdim gözlerimi. Göz bebekleri bile hareket etmeden beni izliyordu. 

Yutkundum. 

"Neler oluyor?" dedim sadece. Ayrıca onu her sabah görme istediğimi bastırmaya çalışıyordum.

"Bayıldın ve seni buraya kadar taşımak zorunda kaldım," utançla kızaran yanaklarımı umursamadım. Beni taşıdığı görüntü canlanıyordu gözümde. Yakın zaman da kilo verdiğim için kendime binlerce kez teşekkür ettim.

"Teşekkür ederim," ve ona da..

Olumsuz anlamda başını sallayarak ayağa kalktı. 

"Bundan sonra iyi hissetmediğin zaman bana söylemelisin," yatağımın yanına gelerek tepeden beni izledi.

"Neden? Daha çok eziyet etmen için mi?" Kendime engel olamadan söylediğim şeyler için anında pişman olmuştum. Eğilip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Bana bu kadar yakın olması bedenim ve kalbim için iyi değildi. 

"Hayır. İyi hissetmediğin de söylemelisin çünkü, " duraksadı. Nefesi yüzüme sarılıp kayboluyordu. "Ah, boş ver," cevap vermemi beklemeden geri çekilip odadan çıktı. 

Anında yaptığı şeyin beynimin herhangi bir oyunu olduğunu düşünmemi sağlamıştı. Hızla yataktan kalkıp peşinden gittim. O çoktan odadan çıkmış salona ulaşmıştı. Onun odasındaydım ve bu iyi değildi. Her yerde ona ait eşyalar, onun kokusu ve o vardı.

Salona girdiğim de o çoktan koltuğa uzanmış telefonu ile uğraşıyordu. Yanına yaklaşıp biraz önce onun yaptığı gibi tepeden onu izlemeye başladım.

"Söyle!" dedim kesin çıkan sesimle. Ne kadar ayrılmış bile olsak benim hakkımda ki düşüncelerini merak ediyordum.

"Neyi?" telefonundan gözlerini ayırmamıştı.

"Biraz önce söylediğin cümlenin devamını getir," olumsuz anlamda başını salladı. Cevap vermeyip beni boş vermesi sinirimi bozmuştu. 

Elinde ki telefonu hızla çekip bana bakmasını sağladım. Bıkkın bir halde omuzlarını silkeledi.

"Telefonumu ver Meva," yüzüme bakmıyordu.

"Söylemeden vermeyeceğim!" cevap vermesini beklemeden biraz önce uyuduğum odaya gittim. 

Söylemekte bu kadar zorlandığı şey neydi gerçekten merak ediyordum. Önemli olmasaydı kalas adam mutlaka söylerdi. İçinde tutamazdı. 

Odanın kapısını kapatıp yatağa oturdum. Elimde ki telefonunu inceledim. Kurcalamayı bile düşündüm ama güvenlik kilidi vardı. Oflayarak yastığım altında koydum. Gelip elimden alabilirdi. Yatağa kısa bir bakış attım. 

Acaba burada mı uyuyordu? 

İçeride bir oda daha vardı belki orada uyuyordu. Yatağa uzanıp kısa süre tavanı izledim. Hala gelmemişti. Sanırım yaptığım şeyin çocukça olduğunu düşünüyordu. Kısa zaman da bu kadar önemsizmişim gibi davranması canımı yakıyordu. 

Vedalaşmıştık. Ve ben hala burada onun odasındaydım. Hala benim hakkımda ne düşündüğünü merak ediyordum. Bu tamamen yanlıştı.

Hızla yerimden kalkıp yastığın altına koyduğum telefonu aldım. Kenarda duran çantamı ve dosyalarımı alıp odadan çıktım. O hala koltukta oturmuş karşı duvarı izliyordu. Elimde ki telefonunu önünde ki sehpanın üzerine koydum. Yüzüme bile bakmamıştı. Bu canımı acıtsa da umursamadan kapıya ilerledim. 

●Güney Kore'de Bir Türk ❄ LMHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin