Young HO'nun söylediği şeyle gözlerim kocaman açıldı. Bu kadar açık sözlü olmasına gerek yoktu. Üstelik annesi tam karşımda koyu kahve gözleriyle beni süzerken.
Yerin en dibine girmek istiyordum. Yanaklarıma hücum eden kanı umursamadan gülümsemeye çalıştım ama başaramıyordum. Young Ho bu halime kıkırdayıp annesini sağ kokunun altına çekti.
İkisi de karşımda beni izlemekle meşguldü.
"Çok güzelsin Meva, farklı bir ülkeden geldin değil mi?" Dedi annesi gülümseyerek. En azından bana gülümsemişti. Bu omuzlarımı biraz olsun dikleştirmemi sağlamıştı.
"Teşekkür ederim efendim. Evet, Türküm" dedim aynı sıcakkanlılıkla gülümseyerek.
"Ne kadar süredir buradasın?"
"İki ay olmak üzere," Young Ho benden önce konuşmuştu. Benimle ilgili herşeyi bilmesi hoşuma gitmişti.
"Ah, neden bizi tanıştırmak için bu kadar geç kaldın?" Tatlı bir sitemle oğluna baktı. Aynı zamanda beni incelemeyi de ihmal etmiyordu. Bugün kıyafetlerime daha fazla özen gösterdiğim için kendime teşekkür ettim.
"Doğru zamanı beklemem gerekiyordu annecim," Young Ho bana göz kırpıp gülümsedi.
Gülümsedim.
***
Üzerime rahat bir kaç parça kıyafet geçirip alt kata indim. Young Ho rahat bir şeyler giyip onu beklememi söylemişti. Bende dediğini yapıp dolabım da öylesine aldığım en rahat parçaları seçmiştim. Genel de klasik giyinen biri olduğum için bunları bulmam bile uzun sürmüştü.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Zil sesini duyduğum da topuzumu son kez düzeltip kapıyı açtım. Young Ho karşımda üzerin de siyah mavi karışımı kazağımı ve siyah pantolonu ile duruyordu. Yine her zaman ki gibi harika görünüyordu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kısa bir süre beni süzdükten sonra içeriye girip kapıyı kapattı.
"Gitmiyor mu-" dudaklarını dudaklarıma bastırınca cümlem yarım kaldı.
