20.Bölüm /FİNAL/

3.3K 178 38
                                    


               "Beğendin mi?" ağzımda ki yemeği yutup ona odaklandım. Benim için Ramel yapmıştı. Üstelik tadı gerçekten enfes olmuştu.

"Bayıldım," dedim gülümseyerek. Olumlu anlamda başını sallayıp yemeğe devam etti. Aklıma gelen şeyle yemeği bırakıp ona odaklandım.

"Young Ho," gözleri benimle buluştuğunda duraksadı. "Sana bir şey söylemem gerekiyor."

Olumlu anlamda başını salladı. "Seni dinliyorum."

"Türkiye'ye gitmem gerekiyor. Bir süreliğine." Yüzünde ki gülümseme silinmişti.

"Ne kadar süreliğine?"

Yutkundum.

"Yaklaşık bir ay. Biraz sorunlar var eğer izin verirsen gi-"

Sözümü kesti. "Sorman hata. Sadece uzun süre kalmana izin veremem,"

"Neden?"

"Ne zaman gideceksin?" Sorumu geçerek. Gözleri yemeğinde geziniyordu.

"Hafta sonu gitmeyi düşünüyorum." Olumlu anlamda başını salladı.

"Pekâla," cevap vermeyip bende yemeğe odaklandım. Uzun süre ikimizde konuşmadık. Morali bozulmuştu sanırım.

"Young Ho," gözleri tekrar benimle buluştu.

"Hım?" Gülümsedim.

"Benimle gelmek ister misin?"

****

    "Burası senin odan mı?" Olumlu anlamda başımı salladım.

"Evet." Yatağıma uzanıp bana doğru elini uzattı.

"Gelsene," Elini tutup yanına uzandım.

"Annen çok sevimli," dedi gülerek. Kısa bir kahkaha attım. Birbirlerini anlamadıkları için tercüme etmek zorunda kalmıştım. En son annem 'ben bir şey anlamıyorum başım döndü' diyip yanımızdan ayrılmıştı.

"Öyledir," Young Ho yan yatıp kolunu başının altına yerleştirdi.

"Burası çok güzel. Yani, senin yaşadığın, uyuduğun, büyüdüğün, anılarının olduğunu yeri görmek çok güzel." Bende ona doğru dönüp muhteşem güzellikte ki gözlerine odaklandım.

"Anılarımın içinde seni de görmek daha güzel," uzanıp dudaklarıma kısa ama anlamlı bir öpücük kondurup geri çekildi.

"Neler yapmak istersin? Görmek istediğin herhangi bir yer var mı?" Olumlu anlamda başını salladı.

"Evet var. Oraya seninle gitmek istiyorum.

"Nereye?" Alnıma dudaklarını bastırdı.

"Galata Kulesi."

***

      Galata Kulesine çıkıp İstanbul'un şahane manzarasını izliyorduk. Altı ay önce bunların olacağını söyleselerdi güler geçerdim. Şimdi ise yaşıyordum. O harika adamla, harika şehirde, harika bir manzara izliyordum.

"Gerçekten harika," dedi sonunda. Buraya çıktığımızdan beri konuşmamıştı.

Gülümsedim.

"Bir an konuşmayı unuttun sanmıştım." Kahkaha attı. Kulaklarım onun sesiyle kalkıp dans etmeye başlamıştı.

"Hayır düşünüyordum."

"Neyi?" Dedim kahkahamı bastırarak.

Kahve gözlerini gözlerime odakladı. Sanki beynimi okumak istiyor gibi derin bakıyordu. O kadar masum gözüküyordu ki kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

"Bir rivayete göre Galata Kulesine kiminle çıkarsan onunla evlenirmişsin," gülümseyip göz kırptığın da kalbim durmuştu. Kesinlikle durmuştu. Çünkü uğultudan başka bir şey duyamıyordum.  "Benimle bunu gerçekleştirmek ister misin?"

Gerisi karanlık.

Tek hatırladığım evlenme teklifi aldığımdı.

***

     Boy aynasında beyaz gelinliğin içinde, benden çok başka bir kişi gibi görünen bana baktım. Sade ve şık gelinliği süzdüm bir süre. Ebru saçımda ki tacı ve duvağı düzeltip aynadan gözlerimizi buluşturdu.

"Meva, çok güzelsin," dedi hayranlıkla. Ona gülümsedim.

Annem arkamızda koltuklardan birinde oturmuş ağlamakla meşguldü.

"Nasıl öğrenicem o karışık dili? İnsan damadının söylediklerini anlamaz mı? Öğrenmem gerekiyor. Allahım."

Evet şuan da annemin tek derdi Young Ho ile aynı dili konuşamamak.

Beni gülümsetmeyi iyi biliyordu. Yanına gidip ellerini tuttum.

"Seni seviyorum annecim," gülümseyip kollarını boynuma doladı. O sırada kapı tıklatıldı.

"Meva?" Young HO'nun sesini duyunca hızla geri çekilip ayağa kalktım. Gelmişti. Allahım heyecandan ölecektim. Kesinlikle bu kez ölecektim.

Aynanın önüne geçip kendime baktım son kez. Ebru annemi de alıp dışarı çıktığın da Young Ho odaya girdi.

Gözlerimiz buluştuğunda uzun süre beni inceledi. Her detayı en ince ayrıntısına kadar inceliyordu.

"Meva," yanıma yaklaşıp ellerimi tuttu. Onunla evlenmek hayalim bile olamayacak derece de uzaktı bana. Ve şimdi gerçek oluyordu. "Çok güzelsin. Bir ay ışığı gibi kusursuzsun," kızaran yanaklarımı gizlemek için başımı egmistim.

Söylediği şeyler kalbime dokunuyordu. Ruhumu okşuyordu.

"Söz veriyorum seni kırmıycam. Kimsenin de üzmesine izin vermeyeceğim."

Gülümsedim.

"Sana güveniyorum." Parmakları kollarımda dolaşıp boynumda durdu. Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında tanıdık olan his tekrar kendini gösterdi.

Kalbim ritmini bulup kendi halinde takılmaya başladı.

Hormonlarım serbest kaldı.

Beynim koşarak uzaklaştı.

Midem bulanmaya başladı.

Karnımda kelebekler uçuştu.

Dudakları dudaklarımla dans etmeye devam ederken zorlukla kendimi geri çektim.

"Rujumu bozdun," dedim yalancı bir sitemle.

Geniş gülümsemesi yüzüne yayıldı.

"Seni seviyorum."

"Seni seviyorum."

***

    Evet arkadaşlar hikayemizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Destek olan, okumayı bırakmayan, fikrini belirten herkese çok teşekkür ederim.

İyi ki varsınız.

Başka tatlı heyecanlar da görüşmek üzere. 😍

Hoşçakalın 🖐🖐

Hoşçakalın 🖐🖐

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


●Güney Kore'de Bir Türk ❄ LMHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin