BÖLÜM 5: YANGIN

1.7K 143 23
                                    



5 Nisan 1999

Genç adam sigarasının ucunu ateşledikten sonra gri dumanın zehrinden, derin bir nefes aldı. Önündeki işlere baktıkça beyni sulanıyor, aklını yitirme noktasına geliyordu. Baharın ılık rüzgarı aralık pencerenin arasından içeriye giriyor, koltuğun başlığına konulmuş pikeyi dalgalandırıyordu. Adam sigarasından bir nefes daha çekti. Planı yapmıştı. Şuana kadar her şey istediği gibi ilerliyor, hesaplanan sorular cevaplarını buluyordu. Ama adam mutsuzdu. Kalbinde nefretin, intikamın, kinin arasında kaybolmuş bir aşk ve derin bir acı vardı. O zeki bir adamdı. İçinde bulunduğu özlem onu hesaplarından şaşırtıyor gibi olsa da, gözlerini kapattığında hafızasında canlanan o görüntü nefretini kızdırıyordu. Aslında biliyordu. Bu özlem dindiğinde her gün kendini daha büyük bir acıya mahkûm edecekti. Ama başka çaresi yoktu. Hayatını alanlardan intikamını, gün gün, hesap yapa yapa, nefretini batıra batıra en acı şekilde alacaktı. Kendi canı yansa dahi yapacaklarından asla vazgeçmeyecekti. O günün gelmesini bekliyor ama bir o kadar da korkuyordu. Ya beceremez, her şeyi eline yüzüne bulaştırırsa? Ne olursa olsun, o sevdiklerinden vazgeçmezdi. Vazgeçemezdi. Ucunda er ya da geç ölüm olsa da, asla vazgeçmezdi. Bunun için kendine söz verdi ve bitmek üzere olan sigarasından son bir nefes daha çekti.

Günümüz

Zaman aramıza yıkılması güç duvarlar örerken, o yanımdan öylece çekip gitti. Milyonlarca acı ruhuma saplanıyor, akan kanım beni öldürüyordu. Kendime bile yabancı olduğum şu günlerde hiçbir şey yaşayasım yoktu. Bir yerde durup hayatımı askıya asmak, gözlerimi boşluğa yaslamak istiyordum sadece. Yelkovan ve akrep haylaz çocuklar gibi rakamların arasında koşarken, yeni günler eli boş geliyordu. Bir hafta geçmişti. Fezayla göz göze bile gelmediğim koca bir hafta. Hala onun evindeydim. Söyledikleri her gece kulağımda yankılanıyor, beni zifiri karanlıkta acı çekmeye mahkûm ediyordu. Ona kızmıyordum. O gece ondan yardım istediğim için kendime kızıyordum. Belki o gece her şeyi kabullenseydim bunlar olmayacaktı. Zaten şuan nefes alıyor olmam yaşadığım anlamına gelmiyordu. Bir ölü kadar unutulmuş ve acı içindeydim. İlhanın gidişinin içimde bu kadar yeri doldurulamaz ve kapanamaz yaralar açacağını asla tahmin etmezdim. Beni o gün evden göndermemeliydi. Biliyordu. O kimsesizdi. Bende öyle. O olmadan şuan hiçbir yere tutunamıyordum. Ne yaşadım, ne gördüm, ne için mücadele ettim ki? Kim olduğunu bilmediğim birinin yanında zaman öldürüyordum sadece. Biran cesaret geliyor. Hadi kalk! Çık şu evden. Yapabilirsin, o olmadan dışarıda yaşayabilir, tüm bu lanet şeylerden kurtulabilirsin diyorum kendime ama o cesaret, gerçeklerin tokadıyla tekrardan yere düşüyordu. Her gün şu kanepede oturup, gökyüzünü izlemekten bıkmıştım. Deli olmaktan korkuyordum. Kafamın içinde gün gün bazı şeylerin değerini kaybettiğini ve kendim olmaktan çıktığımı farkındaydım. Geçmiş zihnimin duvarlarında canlanıyor ve hayal kurmak artık can yakıyordu.

Dış kapının kapanma sesini duyduğumda kimin geldiğini biliyor olmama rağmen gözlerim oraya kaydı. Elinde siyah bir poşet vardı. Gözlerimiz birbirini bulduğunda midemin düğümlendiğini hissettim. O siyah gözlerin kenarlarında ki beyazlar kızarmıştı. Saçları darmadağınık üstü kirliydi. İçeriye girdiğinde poşete kanepeye fırlattı. Sinirliydi. Siyah gözlerini benden kaçırmasına rağmen oradan yanan kara alevleri görebiliyordum. Burun delikleri açılmış, çenesi ise sımsıkıydı. Tedirgin oldum ve oturduğum yere sindim. Pantolonun arka cebinden telefonunu çıkardı ve bir iki tuşu tuşlayıp hışımla kulağına götürdü. Olduğum yerde onu izlerken arkasını bana dönerek kendi odasına geçti. O gidince gözlerim koltuğun üzerine fırlattığı siyah poşete kaydı. Ucu düğümlenmişti. Bir süre kapısını gözetledim. İçeriden sesi geliyordu. Onu bu kadar delirtecek ne olmuş olabilirdi hiçbir fikrim yoktu. Ama içimde göremediğim, varlığını hissettiren şey; bana iyi şeylerin olmadığını fısıldıyor, nabzımın artmasına sebep oluyordu. Dudağımı kemirdim ve ayağa kalktım. Oturmaktan bacaklarım karıncalandığı için dengemi kaybettim bir an. Gözlerim odasını kolaçan ederken bir yandan da, poşet dikkatimi çekiyor ve içinde ne olduğunu bilmemek beni meraklandırıyordu. Odadan gelen seslere kulağımı kabarttım ancak dudaklarından dökülen sözcükleri anlamıyordum. Kapı onunla aramıza hece duvarları örmüştü.

SOKAĞIN SON ŞARKISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin