BÖLÜM 6: KÜL

1.3K 112 22
                                    





BÖLÜM 6: KÜL

Canım yanıyor.

Sıcak bir bulutun içinde, müstehzi kolların arasındayım. Kulaklarımı sağır edecek çığlıklar, zihnime yerleşmiş kırmızının acı tonu. Ruhum gökyüzünün arkasına saklanmış cennetten istihkakını almış. Lakin ya cennet bulutların arkasında değilse?

"Hayat bir mücadelen ibaret, Mavi. Eğer yaşamak istiyorsan öldürmeyi ve sevmeyi bilmelisin."

"Öldürmek zorunda mıyım? Sevgi yaşamak için yeterli değil mi?"

Dudaklarına inkıraz bir gülümseme yer edindi ve başını camdan dışarıya, gökyüzündeki yıldızlara çevirdi.

"Sevmekte bir bakıma öldürmek sayılır. Ama kendi sevgini, kendine yönlendirmen ise bir nevi intihar."

"O zaman kimseyi sevmeyim? Ne öldürmüş olurum nede intihar etmiş?"

Kehribar gözlerini bana çevirdi. O gözlerde kendini öldürmek isteyen bir adam vardı. Lakin o adamı durduran bir şey daha vardı. Siyah göz bebeğine saklanmıştı. Onu göremiyordum. Ama orada olduğunu ve adamı bunca zamandır durduğunu biliyordum.

"Her canlı ölümü tadacaktır. Bundan kaçış yok. Sende zamanı geldiğinde birisini öldüreceksin. Ve o ölürken, sende öleceksin."

Tüm uzuvlarımda aşinası olmadığım bir ağrının yerleştiğini ve kemiklerimin sızladığını hissediyordum. Mor saçlarımın arasında soğuk bir rüzgar geziniyordu. Kulaklarımın işitebildiği sesler ise; araba lastiklerinin, asfalta olan geceyi yaran konuşmalarıydı. Gözkapaklarımı aralamaya çalışırken, uzandığım sert zeminden de dönmeye çalıştım. Lakin başaramadım ve dudaklarımdan ufak bir inilti döküldü. Gözlerimi aralamayı başardığımda ise her şey buharlı bir ayna gibiydi. Bir süre sadece gözlerimi kırparak etrafı net görmeye ve çamura saplanan düşüncelerimi çıkartmaya çalıştım. En son bir yangının ortasındaydım. Alevlerin sıcaklığı tenime yapışmak üzereydi. Sonra her şey yavaş yavaş karardı. Korkunun geçtiği yerler hala sızlıyordu. Etrafı net görmeye başladığımda tekrar doğrulmaya çalıştım. Dışarıda, tenha bir sokaktaydım. Ay ışığının bile zor girebildiği yerde, ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre boyunca yatmış olmalıydım. Altımda karton kâğıtlar vardı. Neler oluyor? Boynum inanılmaz derecede ağrıyor ve kafamın içindeki lopların yerlerinden oynadığını hissediyorum.

Dışarıdaki soğuk zihnimi ayıltırken, Fezanın yanımda olmadığını sonradan anlayabilmiştim. Buğulu gözlerim onu aradı tenha sokakta fellik fellik. Beni bırakıp, gitmiş olamazdı dimi? Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Hatta o kadar hızlandı ki göğüs kafesimi yaracağı düşüncesine kapıldım. Kalkmak için ellerimi yere koydum ama ellerimdeki yaraları görünce duraksadım. Parmaklarımda sıyırıklar ve o sıyırıklardan akan kan kuruları vardı. Midemdeki safran sallandı.

Patlama olmuştu! İçeride küçük bir patlama olmuştu ve biz patlamanın etkisiyle yere düşmüştük. Feza o zaman yanımdaydı. Her şey karanlıkken onun bana seslendiğini, nefesinin boynumda gezindiğini hatırlıyorum. Ama şimdi yanımda yoktu.

Yoksa ona bir şey mi olmuştu?

"Feza!" diye haykırdım kör geceyi uyandıracak güçte. Ona bir şey olamazdı. Eğer ona bir şey olduysa, ben oradan nasıl çıkmış olabilirdim ki?

SOKAĞIN SON ŞARKISIWo Geschichten leben. Entdecke jetzt