Bölüm 2: Sanırım, Seni Seviyorum.

1.8K 85 22
                                    

Oy ve yorumlarınız için teşekkür ederim. 😊
Medyaya bakmayı unutmayın 😘💕
İyi okumalar 😇

Paketimden bir sigara çıkarttım. Sürekli yaladığım için çatlamış olan dudaklarımın arasına koydum.
'Kullanıyor musun' dedim.
'Normalde kullanmıyorum ama arada bir içiyorum' dedi uzattığım paketten bir tek alırken.
Sigaralarımızı yaktıktan sonra Sıkıntılı ve iç çekerek,
'Sence dersler çok zorlar mı ?' Dedi. Biraz düşündükten sonra 'Tabi ki de zorlayacak. Ama üniversite sınavına girip burayı kazandığımıza göre, korkutacak kadar zorlamaz sanırım.'
Cevabım tatmin etmiş olacak ki bir şey demedi. Hafif sırıttı ve önüne döndü. Uzunca bir süre o uzaklara daldı gitti. Ben ise ona.
'Neden durmadan bana bakıyorsun' dedi. Hangi ara bana döndün sen ya. O kadar dalmışım ki farketmedim bile. Ne diyeceğim șimdi..
Hemen gözlerimi kaçırdım önüme döndüm. Verecek bir cevabım yoktu. En iyisi susmak diye düşündüm. Bir kaç dakika bekledi. Sonra sakince
'cevap vermeyecek misin?' Dedi.
Fısıltı gibi çıkan sesimle konuştum.
'Verecek bir cevabım yok.'
Dürüst olmak en iyisi diye düşündüm.

'Nasıl yani, farketmeden mi yapıyorsun?'
Neden bu kadar salak olmak zorundayım. Kendime engel olamıyorum. Nasıl bir salak kendine engel olamaz. Düşünüyorum. Verecek mantıklı bir cevap düşünüyorum ama yok. En iyisi topu ona atmak.

'Bakmamdan rahatsız mı oldun?' Soruyla biraz rahatlamıştım.
Ben bu soru onu biraz oyalar derken anında verdi cevabını
'Rahatsız olmadım. Sadece ilgimi çekti.'
Peki deyip konuyu kapatmak istedim ama bana bu fırsatı vermeyip, sen hala soruma cevap vermedin dedi. Aynı telaş yine kapladı her bir hücremi. Dayanamıyorum daha fazla. Neden korkuyorum gerçekleri söylemekten buyum işte. Eşcinselim. Defalarca yalnız kaldım. Daha fazla bağlanmadan bitirmek en mantıklısı sanırım. Daha fazla düşünmek istemiyordum ve konuşmaya başladım sakince.
'Sürekli sana bakasım geliyor. Șu bir günde sanırım biraz umutla baktım hayata. Seni izlerken mutlu olduğumu farkettim. Sana saçma, farklı veya iğrenç gelebilir. İstersen git. Yalnızlığa fazlasıyla alıştım. Daha önce de yaşadım aynı şeyleri. Hepsi gitti sende gidersin diye korkuyorum. Yalnız kalmayı seviyorum tamam. Ama ömrüm boyunca yalnız kalmaktan da korkuyorum.
Sana bakıyorum çünkü,
çünkü sanırım senden hoşlandım.'

Gözlerimden bir iki damla düştü. Tepkisine bakmaya korkuyorum. Yüzüne dönmeye korkuyorum. Ve ağlarken yüzümü görmesini istemiyorum.
Öylece kaldım. Sanki istemediklerim ve korktuklarım birleşmiş hareket etmemi engelliyordu.
Kalkıp gitmiyor, bana vurmuyor veya bana sövmüyor. Bunlara sevinmeli miydim? İnsan sevdigi kişi ona vurup, sövmüyor diye mi sevinir? Ben bunlara sevinmeliyim. Çünkü ben insan değilim. Onlar gibi değilim. Farklıyım. Onların olan hak benim hakkım değil. Sevmek bana göre değil. Sevdiğim kişiye sevdiğimi açıklamak bana göre değil. O'na bakmak bana göre değil. Bu düşünceler beni daha çok ağlamaya itiyor ve ağlıyordum da. Birini sevdiğim için ağlıyordum.

Sımsıkı beni sarmış ' tamam geçti' diyordu. Daha bu gün tanıdığım bir çocuğa aşık olmuş, ona hislerimi söylemiş ve ağlamıștım. O ise normalde olmayacak bir şekilde bana sarılmış, beni teselli etmişti.
Biraz sakinleşmiș göz yaşlarımı kollarıma silmiştim. Sakinleștiğimi görünce bana sarılmayı bıraktı.
Ve konuşmaya başladı.
'Yanındayım. Bir yere girmiyorum. Fakat senin istediğin şekilde yanında olamam. Cesaret edemem.'
Mutsuz değilim. Seni sevdim. Yanımda ol da nasıl olursan ol.
'Biraz yürüyelim mi?'
Kafasını aşağıya yukarıya salladı. Yavaş yavaş yürüyorduk. O yere bakıyordu. Ben ise ağaçlara ve gökyüzüne. Yeşil ve mavi her zaman hayata umutla bakmama sebep oluyor.
Şu an o kadar ihtiyacım var ki..
Mavilere bakınca gözlerim umutla ışıldıyor. Yeşillere bakınca hayata bağlanıyorum. İnsanları bu renklere nasıl benzetirim bilmiyorum. Benzetmemeliyim. Çünkü insanlar bana ne umut veriyor ne de hayata bağlanmamı sağlıyor. Sadece siyahı çağrıștırıyorlar. Karanlığı ve umutsuzluğu.
Bem beyazdım. Siyaha çaldım. Yolumu kaybettim. Hep kayıp kaldım demiş Cem Adrian. Ne güzel demiş. Kayıp bir ben varım.
Neredeyim?
Hangi rengim?
Siyahım her yerimi kaplamış ve her rengim solgun. Cebimdem sigaramı çıkardım. İlk ona uzattım. Kararsız bir şekilde aldı. Çakmağı ona verdim. Kendi sigarasını yaktı. O ara bende almıştım dudaklarım arasına. Sigaramı yaktı ve çakmağı bana uzattı.
Hiç bir şey olmamış gibi davranması beni rahatlatıyor ve daha sonra nasıl davranmam gerektiğini düşündürtmüyordu. Onun yanında hiç olmadığım kadar iyiyim. Onun yanında sanki hiç mutsuz olmayacakmış gibiyim.
Bir gün ya, sadece bir günde nasıl bağlanırım? Kendim yaşamasam bir günde biri sevilir mi, birine aşık olunur mu derdim. Hayat işte yaşamadan inanamıyorsun. Ve bir bakmışsın hayatındaki imkânsızlara da imkan doğmuş.
Yarım saattir yavaş yavaş durmadan yürüyoruz. Hiç konuşmadan birbirimize hiç bakmadan..
Biraz önce durmadan ona bakan ben sanki derinlere kaçmış, şimdi ise bakmamak için inatlașan bir ben kontrolü ele almıştı.
Bu kadar dengesiz olmayı da bir tek ben becerebilirdim zaten...
Hava hafiften kararmaya başlamış biz ise hiç konuşmadan yurda gitmeye başlamıştık. Yurdunun önüne geldiğimizde utanarak, başımı önüme eğdim.
'Teşekkür ederim ve özür dilerim.' Dedim.
'Ne için' diye karşılık verdi.
Beni orada bırakıp gitmediğin için teşekkür ederim ve seni böyle bir şeye alet ettiğim için özür dilerim diyemedim. Hakkım yokmuş gibi, istediğim şeyleri söyleyemeyecekmișim gibi hissettiren yaşamın içinde hapsolmuş, istenildiği gibi davranmaya başlamıştım. Şu an için olsa bile..
'öyle işte, görüşürüz.' dedim ve hızlıca uzaklaştım. Odaya girdiğimde banyoya girip kapıyı kitledim. Suyu açtım ve altına girdim. Daha ısınmamıştı bile ama ben hissetmiyordum soğuğu. Aksine iyi geliyordu. Gözlerim tekrardan akmaya, yukarıdan gelen suyla karışmaya başlamıştı. Ağlıyordum ama bunu yüzüme vuran sudan dolayı hissetmiyordum. Rahatlıyor, düşünmüyordum. Normalde kimsenin yanında ağlayamam kolay kolay. Yaşananları hep içime atar, akşam eve gittiğimde suyun altında ağlardım. İşte bu benim yaşananları hazmetme şeklim. Hazmedemesem bile yeni şeyler için ötekileri sıkıştırma şeklim. Bunu yapmazsam nasıl yaşarım. Yeni acılar için hep boş bir dolap gerekli. Koyacak yerin yoksa hep içinde kalır ve günden güne seni yer bitirir. Şimdi de bitirmiyor diyemem. İlk defa birinin yanında ağladım.
Onun yanında ilk defa ağladım. Umarım son olur.
Kimsenin yanında ağlayamazken, onun yanında ağlayabilmek de koyuyor çünkü. Suyu kapayıp aynanın karşısına geçtim. Kendime baktım. Ağladığım belli olmuyordu ki bu iyi bir şey. Kapıya yöneldiğimde bornozumu yanıma almadığımı fark ettim. Hayata sövdüğüm gibi bu duruma da sövmüştüm. Alışmam biraz zamanımı alıcak sanırım. Kapıyı aralayıp sadece kafam görünecek şekilde vücudumu arkaya attım.
'Serkan rica etsem dolabımdan bornozumu verebilir misin?' dedim.
Çok vakit geçmeden bornozu kapı aralığından uzattı. Giyinip çıktım.
'Teşekkür ederim. Sanada zahmet oldu, alışamadım daha kusuruma bakma' dedim.
'Sorun değil. Olur böyle şeyler' dedi. Gülümsedim. Ve iç çamaşırlarımı ve eşofmanlarımı alıp; giyinmemiz için oluşturulmuş, küçük kare alana girip perdeyi çektim.
Üzerimi giyinip çıktığımda, Serkan bilgisayarla uğraşıyordu.
Yatağıma oturup saçlarımı havluyla kurulamaya başladım. Bilgisayardan gözlerini ayırıp,
'Hangi bölümde okuyorsun' diye sordu.
'Hukuk, ya sen?'
'Edebiyat'
Biraz sohbet edip birbirimizi daha iyi tanıdık. Kalkıp pencereden dışarıya baktım. Etraf çok fazla karanlık, yıldızlar ise sokağın karanlığına nispeten deli gibi, kocaman parlıyorlardı.
Biraz seyredip yatağıma uzandım. Yarın onu okulda görmenin heyecanıyla uyumaya çalıştım. Ne kadar uyunur artık siz tahmin edin.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum😍
Sağlıcakla kalın

Hep Seni Bekledim. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin