Bölüm 3: Parmak izlerinde, Parmaklarım

1.4K 82 8
                                    

Merhabaa kitabın okunmasının artmasına oy ve yorumların olmasına çok sevindim. Hepinize çook teşekkür ederim. Umarım daha da artar. Hikaye hakkında öneri ve şikâyetlerinizi mesaj olarak, görüşlerinizi ise yorum olarak atabilirsiniz. Çok sevinirim. Söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkürler ve iyi okumalar. :)) 😇

~~

Gözlerimi açtığımda alarmları, kesin kalkabilmek için beşer dakika aralıklarla kurduğum için sövdüm. Her sabah yeni yeni küfürler üretiyorum. Gözlerimi ovuşturup yataktan kalktım. Banyoya girip yüzümü yıkadım. Yüzümün bir tarafı üzerine yattığım için kızarmıştı.

Dolabımı açıp giyeceğim kıyafetleri seçtim. Üzerimi hazır Serkan uyuyorken odanın ortasında değistirdim. Serkan'ın yanına gidip biraz dürttüm. Akşam konuşurken sabah erken kalkarsan beni de kaldır demişti. Gözlerini açıyor anlamsızca bakıyor geri kapatıyordu. Bu hareketleri beni güldürmüş, uykumu dağıtmamı sağlamıştı. Beş dakikada bir çok kez bu hareketi yapması beni güldürüyordu ama bir yandan seslenerek dürtmeye de devam ediyordum.
Uyandırmadan gitmeyeceğimi anlayınca kalktı, sırtını yatağın başına yasladı ve sırıtıp

'Teşekkür ederim. Ne inatçı çıktın ya.' dedi. Gülümsemesine eşlik edip,

'Evet sanırım biraz inatçıyım. Günaydın' Dedim.
Göz kapaklarını işaret parmaklarıyla iyice yukarıya kaldırdı ve

'Günaydın' dedi.

Serkan konuşmayı bitirir bitirmez karnım öyle bir guruldadı ki duyan bir öküz böğürüyor sanardı. Tabi bu bende yine bi utanma krizlerine sebep oldu. Böyle zamanlarda Allahtan çabuk toparlıyorum da yaptıklarımı çabucak telafi edebiliyorum.

'ohoooo sen daha böyle oturursan kahvaltı bitecek hadi hazırlan da kahvaltıya inelim' dedim.

O ise söylediklerimi umursamazca uyuşuk hareketlerle yataktan kalktı. Sırıtmasına engel olmaya çalışarak

'Doğru diyorsun. Seni biraz daha aç bırakırsak karnın türk sanat musikisinde yeni bir çığır açacak' dedi.

Cevabımı beklemeden banyoya yöneldi. Zaten bir cevap da verebileceğimi zannetmiyordum orası ayrı ama olsun..

Kahvaltı salonuna girdiğimizde oturacak yer bulamayacağız diye korktum. Bu nasıl bir kalabalık abi. Öyle çok geç de kalmadık, bunlar hangi ara indiler de bu kadar doluștular? Boş yer bulmamız biraz vaktimizi aldı ama sonunda oturmuştuk.

Menüde kızartma vardı. Yemeğimi her zaman çabuk bitiririm ben. Evdeyken masadan ilk kalkan hep ben olurdum. Burada da öyle oldu. Benden önce inip yer kapmış olanlar sandalyeleriyle bütünleşirken ben yemeğimi bitirmiştim bile. Serkan da yavaş yiyordu. Beklemek ile beklememek arasında biraz gidip geldikten sonra saate baktım. Okula bir saatim vardı.

Serkan'a 'afiyet olsun' dedim.

Şaşkın bir halde bana bakıp

'ne çabuk yedin' diye sözde sorusunun ardından

'bekleseydin ya' dedi. Sitem mi etmişti anlamadım ama şu an sitem etse bile anlamamak işime gelirdi.

'Okula bir saatim var yetişmem..' cümlemi tamamlamama fırsat vermeden

'bende doydum zaten hadi çıkalım' dedi. Cevap vermeden bulaşıkları, bırakmamız için ayrılmış bölmeye ilerledi.
Merdivenlere yönelip kendi katımıza çıktık.
Üzerimizi giyinmemiz için ayrılmış perdeli bölüme kabin diyeceğim bundan sonra; kabine girip üzerimi değiştirirken komidinin üzerine koyduğum cep telefonum titredi. Aceleyle giyinip telefona baktım.

'Aşağıda bekliyorum'
mesajını gördüğümde istemsizce sırıttım. Bu çocuk nasıl bir şey ki, dün yaptığım itiraftan sonra bile hala benimle iletişimini kesmedi? Sonra yine istemsizce aklıma giren bir düşünce suratımın asılmasına sebep oldu.

'Seni sevdiğinden değil. Ayni sınıfta olduğunuzdan, bundan sonra hep yüz yüze bakacağınızdan hala konuşuyor.'

Ah be düşüncelerim.. Sizin benim tarafımda olmanız gerekmiyor muydu...

Merdivenlerden inerken nasıl davranmam gerektiğini düşünmeye başlamıştım bile.
Yurdun kapısından çıktığımızda bahçe duvarına yaslanmış beni bekliyordu.

'Günaydın, çok bekletmedim umarım' dedim. Biraz titriyordum.

'Günaydın, yok bende yeni geldim sayılır.'
Derken yanımda duran Serkan' a bakıyordu.

' Tanıştırayım' deyip Serkan'ı işaret ettim.
'Oda arkadaşım Serkan' daha sonra ise Feza'yı işaret edip
'Sınıf arkadaşım Feza' dedim.
El sıkıştılar ve ilerlemeye başladık.

Serkan ile Feza birbirleri hakkında birbirlerine sorular soruyorlardı ben ise yere bakarak ilerliyor, düşünüyordum.

Acaba bir gün onu sevgilim diye tanıtabilecek miyim? Ne güzel olurdu. Tabi güzel olurdu söylemi; sadece benim hayal dünyam için geçerli. Gerçek dünyada pek mümkün olamayacak bir düşünce..

Birbirimize veda ettik ve Serkan kendi fakültesine doğru giden yola döndü.
Baş başa kalmıştık. Biraz bu şekilde yürüdükten sonra Feza
'Hiç konuşmadın yolda' dedi.
Ne konuşacaktım ki diye aklımdan geçirip
'uykumu pek alamadım da' deyiverdim.
'Geç mi yattın?'
Evet koyunlar yerine düşüncelerimi saydığım için biraz öyle oldu sanırım.
'Yok aslında geç yatmadım ama bende bilmiyorum öyle işte.'
Boğazından hırıltılı bir hmm sesi çıkarken gözlerini kapatıp açmıştı. Kendime hakim olup daha fazla izlememek için önüme döndüm.

Fakülte sınırlarına girdiğimizde onun yanında olmamın heyecanı yetmiyormuş gibi bir de ilk okul çocukları gibi ilk gün heyecanı sardı.
Fakülte önünde bekleyenlerden iki üç kız bize bakıyordu. Farketmemiş gibi yaparak ilerlemeye devam ettim.
Kolundaki koyu mavi, orta kalınlıkta kordonlu saatine bakarak

'daha on dakika var, kahve içelim mi?' Diye sordu.

Canıma minnet kahvaltıdan sonra geç kalıcam diye aceleyle çıktığım için sigara içememiştim. Yürürken sigara içmeyi de sevmiyorum. Yani sigarasızlıktan ölmek üzereyim.

'Çok iyi olur' dedim. Hafif gülümsedi.

'Tamam sen şu banka otur ben geliyorum'
diyerek ilerideki eskimiş, tahminimce oturma yerinde, öncesinde dört tane tahta olan ama biri çıkartılmış bankı gösterdi.
'tamam o zaman' dedim ve banka yöneldim. Yalnız olmaktan biraz sıkılmaya başlamıştım ki geldi.

'Kusura bakma biraz sıra vardı.' Dedi.
Gözlerimi hafiften kırparken
' Sorun değil' deyip kimsenin oturmaması için ortasına oturduğum bankın kenarına kaydım. Yanıma oturup kahveyi uzattı.
'Teşekkür ederim.' Dedim. Cebime elimi sokup sigara paketimi çıkarttım. Ona uzattım.
'Teşekkürler almayayım.' Dedi.

Ağzıma bir tek alıp bir elimle siper yaptım ve sigarayı yaktım. Kahvemden bir yudum aldım. Kahvenin fındık aroması damağıma değdiğinde küçük bir 'ııı' çektim. Farketmeden ses çıkardığımı anladığımda biraz utansam da, daha sonra konuşarak bu yaptığımı kapatmaya çalıştım.
' Fındıklı sevdiğim içine doğdu sanırım.' Dedim.
Gülümsedi ve
'Bende en çok fındıklı severim..' dedi.

İşte; birbirimiz hakkında öğrendiğimiz ilk ortak zevkimiz.

«Fındıklı Kahve»

Kahve ve sigara ikilisinde en sevmediğim taraf ise sigaranın önce bitmesidir. Fakat bu kez kahvenin önce bitmemesine adeta sevinmiştim.
Neden mi? Çünkü o getirdi. Bardağımda onun parmak izi var. Ve belki tam olarak benim parmaklarımın altında. Bu ihtimal bile yeterdi.
O ufak uyuşmazlığı artıya dönüştüren olay buydu işte. Daha ikinci günden, önceden küçük de olsa üzüldüğüm bir olayı, mutluluğa çevirmişti.
Umuda çevirmişti.
Ondan habersiz bir umudu büyütmüştü içimde..

Sevmediğimi, sevdirmiști...

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum😍

Hep Seni Bekledim. Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang