ʕ•ﻌ•ʔ

79 30 2
                                    

   "Tanrım bu ağrı ne?"
Başımı sert çarpmış olmalıydım. Kutunun içindekiler yere saçılmıştı. Yavaşça doğrulurken bir yandanda aptal beynim, geçirdiğim travmayı tekar hatırlamış olmalı ki gözlerimden yaşları yine koyvermişti. Bunların hepsi bir şaka gibiydi. Sanki hiçbiri gerçek değillerdi..

  Orion'la 2 senedir sevgiliyiz. Yüzükte evlilik yılının 2012 olduğu yazıyor. Onunla tanıştığımda biriyle mi evliydi yani? Aman tanrım, ben nasıl bir yalanın ortasındayım. Neden bunu yaptı? Niye kandırdı? Eğer tüm bunlar doğruysa lise öğrencisi bile değilken neden öyle gösterdi? Resimlerden anladığım kadarıyla bir polis yada bir ajan gibi bir şeydi.

  Ya ben gerçekten salaktım, ya da o çok iyi bir oyuncuydu. Gözyaşlarımı elimin tersiyle iterek yerdekileri topladım. Kutuyu ve içindekileri alıp götüremezdim. Bu tehlikeli olurdu. Ama bunlar benim elimde bir kanıt olmalıydı. Oturma odasına gidip telefonuma yöneldim.

  Ve bir bir eşyaların resimlerini çektim. Kutuyu ve anahtarı eski yerlerine sakladım. Albümü tekrar çevirerek oradanda bir kaç resim çektim. Çektiğim resimleri galerimde görülmeyecek şekilde gizledim ve bir şifre koydum.

  Bana oynan tüm bu oyunun yükü omuzlarıma fazla geliyordu. Yine ağıt tutturmuştum. Nefes almada güçlük çekmeye başladım. İlacımı alıp içime çektim. Ölmek mi? Arık ölmeyi umursamıyordum. Çünkü biliyordum ki ben her ölmek için çabaladığımda şu balkondan batman bile gelir beni kurtarırdı, öyle bir şanstı işte benimkisi. Daha görecek çok şey olmalıydı. O yüzden hayat sıkı sıkı kolumu tutmuş gitmeme izin vermiyordu.

 
  Işığı kapatıp oturma odasından sokağı kolaçan etmeye başladım. Peşime takılan o adam hala buralardaysa evden çıkamazdım. Sokak ıssız görünüyordu. Orta yaşlarda içki içen bir adamdan başka kimse görünmüyordu. Derken birden ışık yandı. Sırtım kapıya dönüktü. Kalp atışlarım birden hızlandı. Bir süre öylece kala kaldım. Yavaşça arkama dönmeye başlıyordum ki, alnımda kırmızı bir ışık belirdi.

"Sakın aptalca bir şey yapma.. " diyerek beni uyaran bir sesle karşı karşı karşıyaydım.

  Sadece gözlerini görebiliyordum. Silahın namlusunda bir susturucu vardı. Duvara dayanmış nefes almaya çalışıyordum. İçimden nefesimi saymaya başladım" 1..2..3.."
Yavaş yavaş yanıma yaklaştı ve silahı çeneme dayadı

"Bebeğim, senin burada ne işin var?" diyerek güldü.

"Güzel parçasın. Seni öldürmeden önce okşamak çok güzel olurdu doğrusu.. " diyerek, aşağlık adam saçlarıma dokunmaya başlamıştı.

  Bu işin sonu +18 görünüyordu. Burdan topuklamam lazımdı. Yüzündeki bez parçasını bir anda indirdim. Sağ yanağında dikiş izleri vardı. Yakışıklı ama bir o kadarda iğrenç bir mahlukdu bu. Ağzının suları akıyordu. Bu da benim midemi bulandırıyordu işte. Birden güldü ve yüzüme yaklaştı

"Beğendin mi bari beni?"

" Şeytan bile gelse, senden daha güzel olduğuna yemin edebilirim!"

Saçımı eline doladı ve aşağıya doğru çekmeye başladı

"Birazdan sana girdiğimde, bakalım bu kadar cesaretli konuşabilecek misin sürtük!"

Gerçekten onu da, s*kinide kesip köpeklere yedirmek istiyordum. Bir an önce bu aşağalığın elinden kurtulmak istiyordum.

  Ve işte aklıma gelen bu güzel fikiri, hayal olma duygusundan çıkarıp baya baya yapacaktım. Yüzüne yaklaşarak gülümsedim. Elindeki silahı gevşek bir şekilde tutuyordu. Tamda gözlerine birden tükürdüm ve aynı anda sağ bacağına sertçe tekmeyi salladım. Elinden silahı kaptığım gibi kapıya doğru koşmaya başladım.

Seninle Ne Yapacağımı Bilmiyorum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin