ʕ•ﻌ•ʔ

83 27 2
                                    

Kim benden ne isteyebilirdi ki? Beni kovalayan hayvan mı göndermişti bu kutuyu? Yoksa tüm bu olanların arkasında başkası mı vardı? Gittikçe karma karışık olan bir labirente sıkışmıştım. Louis benden ne istemişti? Beni takip eden adam, beni öldürmek isteyen sapık neden etrafımdalardı?

Louis ölsede, onu deşifre etmiştim. Artık bende tehlikedeydim. Zil hızlıca çalıyor, kapıya sertçe vuruluyordu. Donup kalmıştım. Bu Feagan olmalıydı. Pencereye vurmaya başladı. Perdenin aralığından onu görebiliyordum.

Bağırıyor, küfür ediyordu.
"Aç şu kapıyı Adrienne.." tekrar kapıya koşarak bağırmaya başladı

"Beni öldürmek mi niyetin? Aç şu kapıyı.. Bana bunu yapma!"

Hıçkırarak ağlıyordum. Ben aptalın tekiydim işte. Nasıl inanmıştım Louis'e. Artık ona Orion demeyecektim. Benim sevdiğim erkek, Orion adının anlamını taşıyormuş meğerse. Ateşin Oğluydu. Orion ateş gibi yakmıştı beni.

Louis'se benim sevdiğim erkek değildi.

Feagan'ın haykırışları geliyordu. Artık kapıya sertçe vurmuyordu. Yavaşça vurmaya başlamıştı

"Bana yaşarken ölmeyi gösterdin.." dedi ve yutkundu

"Kalın duvarlarına ne kadar vursamda, kırmayada çalışsam, bir türlü sana ulaşamıyorum.."

derince nefes alarak devam etti.
"Aç şu kapıyı yalvarırım!!"

   Yavaşça kapıya doğru yürüdüm. Kapıya yaslanmıştı. Anahtar sesini duyunca ayağa kalktı. Hızlıca içeri girip yüzümü avuçlarının arasına aldı. Kaşını patlatmıştı. Endişeli bir şekilde kaşına bakmaya başladım. Tam konuşacaktım ki bana sarılıp hızlı hızlı nefes almaya başladı

"İyisin.. İyisin.. Tanrıya şükürler olsun.. "

Tir tir titriyordum. Dövsemde sövsemde gitmiyordu işte. Babamın arayıp eve uğradığı yoktu. Angel benim bir kaçık olduğumu düşünmeye başladı. Rover da Angel gibi düşünüyordu.

  Yalnızdım işte. Bu ruh hastasından başka kimsem yoktu. Benimde normal olduğum söylenemezdi. Biraz toparlanıp sarılmayı bırakmıştık.

"Delirdin mi sen? Şu alnının haline bak." diyerek mutfağa yöneldim.

  Dolabı karıştırıp yara bandı aramaya başladım. O ise yerdeki kutuyu bulmuş olmalıydı, bağırarak küfür etmişti. Kutuyu getirip, çöp kutusuna attı.

Bana dönerek

"Bırak şimdi onları.. Sen iyi misin?"

"Bak sapa sağlam karşındayım, bişeyim yok görmüyor musun?" diyerek tersledim.

"Kim getirdi bu kutuyu?"

"Postacı."

"Yüce İsa! Çıldıracağım!" diyerek kapıya tepik salladı.

"Nasıl bir oyunun içinde kayboldum.. İnan bilmiyorum.."

"Orion'un.." diyerek duraksadı ve devam etti

"Yani Louis'in evine gitmeliyiz.. Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var."

"Bu tehlikeli olur.. Dün başıma gelenleri bir hatırla.."

"Artık her an tehlikenin içerisinde olduğumuzun farkında mısın?

Ben tek başıma gideceğim. Güvenilir bir yerde olmalısın.."

  diyerek biraz düşündü.

  Onun susupta veremediği cevabı ben vermiştim

"Güvenilir diye bir yerim yok benim.." diyip elimdeki peçeteyle, kaşını silmeye başladım.

Seninle Ne Yapacağımı Bilmiyorum Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu