ʕ•ﻌ•ʔ

49 15 4
                                    

İçeri süzülen gün ışığı, gözlerimi almıştı. Gözlerimi tekrar kapatmış, az önce gözlerimi yakan gün ışığı, gözümden yavaşça yanağıma küçük bir damla göz yaşı bırakmama neden olmuşdu.

Gözlerimi açmadan elimin tersiyle yavaşça sol yanağımı silmişdim.

Uyku sersemliğinden kurtup kendime gelince, Feagan'ı görme umuduyla sağ tarafıma usulca döndüm. Fakat onu görememiştim. Aniden sesini duymamla bakışlarım onunla buluşu vermişti. Cama gülümseyerek tıktık sesi çıkarmış, el işareti yaparak aşağıya inmemi söylemişti. Gözümü ovuşturarak, yavaşça kapının koluna uzandım. Usulca aşağıya inmiştim.

Önüme geçmiş geri geri yürüyerek bana gülüyordu. Bu gülüş sanki 'Sana bişey söylemem lazım' gülüşüydü.

" Ne.. Ne var?" diyerek gülüvermiştim.
Ayağına basmak için hızlı hızlı yürümeye başladım. O ise kendinden emin bir şekilde geri geri ilerliyordu.

"Henüz daha bir isim bile vermediğin küçük köpeceği görmek ister misin?"

Sesimin kırılmasını kontrol ederek
"Tabi isterim. Küçük bacağı ne halde bilmek isterim.." diyebilmiştim.

Feagan önden giderek çam ağacının altına park edilmiş bir karavana ilerledi. Birden kapıyı tutup önüme geçmişdi. Ve ekledi

"Önce bir öpücük istiyorum.. "

İşte Feagan Ross benim damarlarımdaki kanı en yüksek çıtaya çıkarmayı yine becermişti.

"Seni kaktüs kılıklı kızartmalık patatesden yapılma kaslı hıyar turşusu seni. Seni ad.."

Sözlerimi bitirmeme izin vermeden, hemen davranarak bir eliyle ağzımı diğer eliyle de iki bileğimi tutumuşdu. İstesem elini ısırabilir bacaklarını tepikleyebilir elinden kurtulabilirdim. Ama bunu yapmamamın nedeni Meryem ana aşkına ne yapmaya çalıştığını merak etmemdi.

Kendimi bir anda karavan ve Feagan'ın arasında sıkışıp kalmış halde bulmuşdum.

Ciddi bir toplantıdaymış edasıyla

" Seni öpmeme izin verecek misin?"
İnatçı zebranın tekiydi. Feagan Ross'dan ne beklenebilirdi ki.

Konuşamadığım için başımı hayır anlamında sallamışdım. Gözlerini gözlerime hipnotize ederek tekrar sordu

"İzin vermiyorsun yani öyle mi?"

Bana biraz daha yaklaşmıştı.

Duraksayarak gözlerine bakmaya devam etdim. Bana ne yaptığına anlam veremiyordum artık ona eski Adrienne gibi davranamıyordum. Aklımdaki düşünceleri bir kenara bırakarak bakışlarımı istemsizce Feagan'ın dudaklarında gezdirmeye başladım.

Saçmaladığımı düşünerek buna bir son vermek istemişdim fakat yapamıyordum. İçimde çok uzak derin bir yerlerde birşeyler vardı.

O şeyler "içinden ne geçiyorsa onu yap" diyor,
beynimde yankılanıyordu.

O sesi dinlemeye karar vermişdim.

Gözlerimi kapatıp tamam anlamında geri açarak, kabul etdiğimi ifade etdim. Artık karşımda afallamış bir Feagan vardı. Bileklerimi sıkan elini, yavaşça gevşeterek bileklerime özgürlüğünü yeniden vermişti.

Diğer eli hala ağzımdaydı. Dudaklarımsa hala avuç içinde.

Elimi elinin üzerine koyarak yavaşça avuç içini öpmeye başladım. Bir öpücük bir öpücük daha..

Yere diktiğim bakışlarımı gözlerini görmek için kaldırdığımda, mavi gözleri (derin denizlerdeki hoyrat dalgalar misali), keskin bakışlarıyla gözlerimin irisini alevlendiriyordu..

Seninle Ne Yapacağımı Bilmiyorum Where stories live. Discover now