8/10

1.7K 123 140
                                    

Hi! İlk öncelikle şunu söylemek istiyorum. Hazır mısınız.... O zaman söylüyorum...................... Şey, bundan önce bir kez daha smut yazmıştım *utanır* Aslında ordakini kopyalayıp buraya yapıştırmayı düşündüm ama sonra vazgeçtim neyse onu yazmadan önce de böyle başta belirtmiştim. Evet doğru, bu bölümde smut var ehueheueh. İyi okumalar ;')

*

Masada anlayamadığım bir konu dönerken kimin ne dediğini anlamaya çalışıyordum. Sonuçta onlar yakın arkadaşımdı; ne dediklerini anlamasam da dinlemek zorundaydım. Ne iyi bir dostum ama.

"Ee," dedi Liam.
"Siz şimdi çıkıyor musunuz?"

Ne diyeceğimi bilemeyip kafamı önüme eğdim. Boynumdan yüzüme doğru çıkan sıcaklık sanırım utandığıma dair bir işaretti. Az önce gözlerinin önünde öpüşmüştük zaten, bir de bu soru gelince utanmadan edemiyordum ki.
Niall gözlerini kocaman açtı ve,
"E, yuh Harry! Yoksa seni sevdiğini yeni mi öğrendin?"
Birden kafamı kaldırıp iki yana salladım. Evet, öyleydi ama daha öncesinde... Bilirsiniz... Evime gelişi, beni duvara yaslayıp öpüşü... Sonradan bana açık açık 'seni seviyorum' demesine sevinmiş olsam da fazla şaşırmamıştım doğrusu.

"Şu çocuğa bir baksana, dostum. İlk gördüğünde teklif etmen gerekirdi. Ben bile hala onunla sevgili olmadığım için pişmanım," dedi gülüp. Ben onun söylediğine göz devirirken, Louis'nin bacaklarını birbirine bastırdığını gördüm. Kafamı yüzüne kaldırdığımda suratıma bakıyordu. Göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu ve suratında ise şey vardı... İğrenç bir ifade?

Bu hareketleri yutkunmama sebep olmuştu ve biraz olsun korkutmuştu. Çok tuhaf bakıyordu. Aynı o günkü gibi. Tanrı'm, sen büyüksün...

Bacaklarını açıp elimi tuttu ve ayağa kaldırdı. Benimle birlikte o da ayağa kalkarken yine masadakiler mal gibi izliyordu. Ah, teklif mi edecekti?!
Heyecanlanmama bir son verip, boşta olan elimi göğsümün üzerine koydum ve sakinleşmeye çalıştım. Ne diyecektim? Ne demek ne diyecektim, tabii ki de 'evet' diyecektim.

Beklentiyle yüzüne bakarken masadakilere dönüp, "Bizim gitmemiz gerek," dedi. Ne?
Bir şey demelerine izin vermeden beni peşinden sürükleyerek kapıdan çıkarttı ve arabasına bindirdi. Hızlıca ön taraftan dolanıp sürücü koltuğuna oturdu ve hiç beklemeden arabayı çalıştırıp kafenin sokağından çıktı.
Sonunda bir şey zahmetinde bulunup,
"Evinde kimse var mı?" diye sordu. Bu da neydi şimdi?

"Yok, niye?"

"Güzel. Seninle biraz işim var," dedikten sonra çoktan ezberlemiş olduğu evime doğru sürdü. Yol boyunca konuşmaya cesaret edememiş, olacakları düşünmüştım. Kafede, sadece yüzüme bakınca azmış mıydı? Bu yüzden mi benimle 'işi' vardı?

Evime vardığımızda, arabayı kapının önüne rastgele park edip arabadan indi. Bende arkasından inip arka cebimden evin anahtarını çıkardım. Bir an olsun burayı ikimizin evi olarak hayal edip mutlu olsam da, nasıl bir durumun içerisinde olduğumuzu düşünüp kapıyı hızla açtım. O kadar acelesi vardı ki benden önce içeri girip, yakamdan tuttuğu gibi yanına çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kapıyı ayağımla kapatıp anahtarı bir yere fırlattım ve ellerimi yanağına koydum. Daha öpüşmeye başlayalı birkaç saniye oluyordu fakat şimdiden nefesim tükenmişti. Günlerce susuz kalan bir kediye su vermişsin gibi dudaklarıma saldırıyordu.

Ellerimi boynuna götürüp sımsıkı tutundum ve kucağına çıktım. Düşmemem için ellerini kalçama sarınca gülümseyip vücudumu ona bastırdım. Tüm nefesini ağzımın içine doldurdu. Geri geri yürümeye başladığında odama gitmeye çalıştığını anladım. Dudaklarımızı ayırmadan zar zor odama gidebilmiştik. Odama girince yatağımın önüne geldi. İnce, güzel dudaklarını benimkilerden çekip beni sırtüstü yatağa yatırdı. Üzerime doğru eğildi, bacaklarını kalçamın iki yanına koyup doğruldu ve ellerini içime sokup yavaşça vücumda gezdirdi. Gözlerimi kapatıp, kendimi ellerinin yavaşlığına bırakırken o yavaş yavaş tişörtümü çıkarmıştı. Tekrar üzerime eğildi ve göğsüme öpücükler kondurmaya başladı. Gözlerim hala kapalıyken ellerimi üzerine götürüp ilk önce tişörtünü çıkarttım, sonra da pantolonunun düğmesini açıp ayaklarımla bacaklarından sıyırdım. Kalçasını alt tarafıma bastırıp kafasını boynuma gömdü. Hem dili, hem de elleriyle çoktan sertleşmiştim.

"Bu kadar yeter," deyip ayağa kalktı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken ensemden tuttu ve beni kaldırıp karşıma geçti.

"Diz çök,"

Dediğini duyar duymaz ona itaat edip dizlerimin üzerinde durdum. Tamam, bunu daha önce bir-iki kez yapmış olabilirdim ama hiç biriyle öyle bildiğimiz ilişkiler yaşamamıştım.

Daha altında boxerı vardı ama içerisini görür gibiydim. Bu heyecanımı daha da arttırırken belindeki lastikleri tutup çektim ve yavaş yavaş aşağı indirdim. Boxerını bileklerine indirdiğimde yavaşça belimi doğrultup ortaya çıkan şeye baktım. Nefes nereden alınıyordu?

"Hadi," dedi. Ona baktığımda ellerini yatağıma koymuş, kafasını geriye atmıştı. Muhtemelen benden gelecek en ufak bir hareketi bekliyordu ve bu benim hoşuma gitmişti.
Organını elime aldığımda dirseklerini kırıp kendini tamamen yatağa attı. Sadece ellemiştim? Elimi biraz aşağı yukarı kaydırınca dişlerinin arasından acı çekermiş gibi ses çıkardı. Daha fazla bekleyemeyeceğini anlayıp birazını ağzıma aldım. Tek ayağını yere vurup saçımdan tuttu ve kafamı organına daha çok bastırdı. Ağzımla ona git-gel yapmayı sürdürürken hem kendinden geçiyordu, hem de arada kalçasını havaya kaldırıyordu. İki eliyle de saçlarıma asılmayı bıraktığınsa penisini ağzımdan çıkardım.

"Siktir, çekil oradan,"

Yan tarafa geçip gözlerimi yüzüne çevirdim. Uhm, şu olayı fazla sevmiyor olabilirdim.
Kendini tekrar yatağa attığında gülümseyip yerden kalktım ve kucağına oturdum. Bu hareketime karşın kıkırdadı.

"Kıvırcık çocuk fena istiyor, ha?" diye sorunca gülmeden edemedim.

Yerimizi değiştirip üstüme çıkınca ellerimi beline sardım. Birbirimizin suratına saf gibi bakarken duyduğum sesle Louis'yi kucağımdan ittirip ayağa fırladım. Israrla kapı çalmaya devam ederken üzerime bir şey giymeden kapıya koşturdum. Ciddi misiniz? Kim olabilirdi ki?
Louis boxerını giymiş bir şekilde arkamdan gelirken kapı deliğinden baktım. Bu kız kimdi?

Louis yanıma gelip, "Kimmiş?" diye sordu.

"Bilmiyorum. Pembe saçlı bir kız,"

O bir şey demeden kenara geçti ve bende kapının arkasına geçip açtım. Kız beni görünce kaşlarını çattı. Sonra kafasını hafifçe içeri uzatıp etrafa bakındı. Elimle yavaşça kızın kafasını ittirdim ve, "Ne oluyor ve sen kimsin?" diye sordum.

"Asıl sen kimsin? Abi'm nerede?"

Kapının arkasından çıktım ve kıza bir adım attım. "Ne abi'si lan,"
Louis de kapının önüne gelince ona sertçe baktım. Geri zekalı, altında sadece boxerla nereye geldiğini sanıyorsun? Ya da kızın içine düşmesini mi istiyorsun?
Kız Louis'yi baştan aşağı süzdü ve sırıttı. Bu da neyin nesiydi, Tanrı aşkına!

"Sizin işinizi mi böldüm ben?" dedi ve gülmeye başladı. Afedersiniz ama bu kız mal olabilir miydi?
"Evet, böldün. Ne işin var burada?"
Louis'nin sorusuyla merakım her yerimi sararken daha fazla dayanamadım ve aralarına girip sordum; "Ne oluyor?"
Louis elini pembe saçlı kıza uzatıp, "Lottie. Kız kardeşim," dediğinde yerin dibine giresim geldi. Az önce onun kardeşine kim bilir içimden neler demiştim. Ah...

Lottie, "Beni boş verin," dedi ve elini Louis'ye uzatarak konuştu;
"Aradım açmadın -ki şuan neden olduğunu daha iyi anlıyorum, bende Niall'ı arayıp seni sordum o da buranın adresini verdi. Üzgünüm bölmek istemezdim ama annem ile bugün bir yere gitmek zorundaymışız. Bana kızma, kendisine sorarsın."

Lottie tam arkasını dönmüş gidecekken tekrar bana döndü ve Louis o arada odama kıyafetlerini giymeye gitti. Lottie elini bana uzatıp, "Tanıştığıma memnun oldum. Tekrardan, özür dilerim," dedi yine sırıtarak. Elini sıktığımda tek kaşını kaldırdı. Bende, "Harry," dedim. Gülüp elimi bıraktı ve kendi arabasına ilerledi. Onun arabaya binişini izlerken Louis geldi ve arkamdan sarılıp kalçamın iki yanından tuttu. Kardeşinin önünde nasıl bunları yaptığına hayret ederken önüme geçip dudaklarıma uzun bir öpücük bıraktı.
"En yakın zamanda devam ettireceğiz bebeğim," dedikten sonra arkasını döndü ve poposunu kıvırtarak yürüyüp arabasına bindi. İki arabanın arkasından bakarken gülümsememe engel olamıyordum. Şimdi yapmam gereken tek şey, odamı toplamak olacaktı.

*

Allah'ım en son durumu Lottie'ye kurtarttım ama nolur affet yazarken uçtum

18 || larryWhere stories live. Discover now