BÖLÜM 7: İş Birliği. (Part 2)

66 7 0
                                    

Okul formamın üzerine giydiğim hırkayı çıkarıp çantamın içinde bir yerlere sıkıştırdım. Hava oldukça sıcak olmuştu ve haliyle terlemiştim biraz. Yağız elindeki soğuk su şişesinin kapağını açıp başından aşağıya aktardığında kıkırdadım. Hava bugün fazla sıcaktı sanki.

Boş şişeyi yanından geçtiğimiz çöp kovasının içine attı ve daha sonra elini omzuma attı. Gülerek elini ittirmeye çalıştım. "Dokunma bana ıslak ıslak."

Dudaklarında yamuk bir gülümseme oluştu ve elini çekmek yerine daha da sıkı tutunca kızgınca bakmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım.

"Nereye gidiyoruz mavi?"

Etrafıma bakındım. Sahil kenarında dolanıyorduk Nehir ve Emre'yle buluşana kadar. Yağız'la vakit geçirmek o kadar da kötü değildi.

"Iım.. bilmem ki.. Ben sevdim burayı. Biraz daha duralım."

Gözlerini etrafta hızlıca bir dolandırdı. Sanırım oturacak yer arıyordu ama burada hiç boş bank yoktu. Güneşli bir gündü ve sıcağı gören buraya gelmişti sanki.

"Oturacak yer bile yok."

Elimi boşver der gibi salladım. "Önemi yok.. Baksana," deyip elimi kayalıklara doğru uzattım. "Gidelim mi?"

Yağız gülümserken başını salladı. Beraber biraz yukarı doğru tırmanıp kayaların en yukarıda olanları oturduk. Manzara çok harikaydı.

Birsürü şey aklımı kurcalarken bugünün sonunda kötü bir şey olmaması için dua ediyordum. Ne olur olmasın...

"Daldın?" Dedi Yağız.

Gülümsedim. "Denizi izlerken her seferinde kendimden geçerim. Elimde değil.."

"Evet," deyip derin derin içine çekti denizin o tertemiz kokusunu. Kuş sesleri kulağımıza gelirken kendimi uzun zamandır bu kadar huzurlu hissetmediğimi farkettim. "Gerçekten çok güzel.." derken gözlerime bakıyordu. Ta en derinini görüyordu sanki. İltifatı bana mı yoksa denize mi etti anlayamamıştım.

Islak saçları alnından dökülmüştü, ıslak olan tişörtü hava sıcak olduğu için üzerinde neredeyse kurumuştu ama hala üzerine yapışıp bedenini belli ediyordu. Bu manzara daha güzeldi sanki.. Bakışlarımı yukarı çıkardığımda gözlerinde değişik bir ifade ve dudaklarında çarpık bir gülümseme oluştuğunda toparlanıp hemen önüme döndüm. Yakalanmıştım! Ve çok utanmıştım.

"Aaa bence gayet güzel kesiyordun beni. Devam etsene."

Alaycıl sesini duyduğumda yanaklarımın daha da ısındığını hissettim. "Saçma sapan konuşmaz mısın lütfen?"

Dediklerimden sonra güldü. "Şu cümlelerine ölüyorum kızım." Deyip daha da güldü. Oflayıp saatime baktım çaktırmamaya çalışıp. Daha zaman vardı buluşmaya.

"Emre'yle konuştun mu hiç?" Diye sordu. Gülümsemesinin solduğunu farkettim.

"Birkaç gün önce konuştum. Ne oldu ki birden?" Diye sorup ağzından laf almaya çalıştım. Emre'yle, Tuğberk'in cafesinde görüşmüştük en son.

Ağzını açıp bir şey diyecekken durdu. Ellerini de yumruk haline getirmiş ve sıkıyordu parmak boğumları bembeyaz olmuştu. Gözlerinden diyecek çok şeyi varmış gibi hissetsem de sadece ağzını açıp "Hiç." dedi.

Sadece Sen Where stories live. Discover now