3.Bölüm...

42.2K 2.4K 437
                                    


3...

Zaman ve mekan kavramını yitiren bendim...

Ülkeme dönüşüm ustamın dediği gibi sanırım bir ay değil bir ayı biraz geçmişti. Her şeye rağmen beni götüren adamlar işini biliyordu. Salih Özer, ustamın dediğine göre koruyucum, her şeyi ayarlamış. Hiçbir pürüz yaşamadan ülke sınırlarına girdiğimde, kendimi önce bir boşlukta hissettim; dile kolay tam on bir yıl boyunca sadece yaşadığım köy benim ülkemdi, ama şimdi gerçek ülkemin topraklarında yürüyordum. Ülkemin havasını soludukça ailem aklıma geliyordu. Babamın akıbeti beynime kazınmışken, anneme ne olduğunu hala bilmemenin verdiği acıya rağmen, onun hayatta olabileceği ümidini hiç yitirmedim.

Evet, zaman ve mekan kavramını yitirmişçesine buraya çok uzun yollardan geldim; dokuz yaşıma kadar benim olan ülkemin, tekrar benim olması için haklarımı kazanmaya geldim. Bunun için ne kadar yol kat edeceğimi bilmiyorum, ama bunun için daha çok uzun yolum olduğunu çok iyi biliyordum.

Hayallerimi süsleyen ve ara sıra hayal meyal hatırladığım İstanbul ve boğaz köprüsü şimdi ayaklarımın altındaydı. Ustamın kitaplarından gördüğüm resimlerle hayalimi hep canlı tutmaya çalışan ben, gerçeği karşısında büyülenen yüreğimle içim kıpır kıpır oldu. Nihayet artık gerçek ülkemde ve en önemlisi bir zamanlar ailemi soluduğum şehirdeydim.

Benimle gelen adamlar tam bir ay boyunca benimle doğru düzgün konuşmamışlardı ve hala konuşmamak için direniyorlardı sanki. Mustafa aramızdan ayrıldı ve biz Ahmet ile birlikte bir taksiye binerek yol almaya başladık. Nereye gittiğimizi sorduğumda, beni yine cevapsız bırakan Ahmet'e artık kızmıyordum. Emir kuluydu ve beni teslim edene kadar konuşmama emrine uymak zorundaydı. Camdan dışarıyı seyrederken, geçtiğimiz her yeri aklıma kazımaya çalıştım. Burası ne olursa olsun benim artık yenidünyamdı ve bu yenidünyadan çok çabuk ayrılmaya ise hiç niyetim yoktu.

 Burası ne olursa olsun benim artık yenidünyamdı ve bu yenidünyadan çok çabuk ayrılmaya ise hiç niyetim yoktu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Taksiden inerken etrafı dikkatlice inceledim. Hava artık kararmaya yüz tutmuştu. Loş ışıklarla çevrili kapı eşiğine geldiğimizde, Kapını hemen yan duvarında renkli ışıklarla yazılı levhada, "Demir'in Mekanı," ismi dikkatimi çekti. Tam Ahmet'e soracakken vazgeçtim.

Kapıda bekleyen takım elbiseli, iri yapısıyla sert bakışlı adama Ahmet, "Salih Babaya geldiğimizi söyle," dedi.

Adam, "Haberi var, sizi bekliyor. Geçebilirsiniz," dedi.

Ahmet önden ben arkadan içeri girdik. Burası oldukça farklı bir yere benziyordu; çok fazla lüks görünmeyen ve insanın içini karartan bir atmosfere sahip bir yer. Biz müşterilerin ortasından geçerek arka taraftan çıkan merdivene yöneldik. Üst katta aşağı gören galeriden geçip bir hole girdik. Holün sonundaki kapının başında koruma olduğunu düşündüğüm bir adam duruyordu. Ahmet adamın kulağına bir şey fısıldadı ve adam hemen kapıyı açtı. Kapı arkamızdan kapanınca, "Ne söyledin?" diye sordum Ahmet'e.

YASA DIŞI/ RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin