8.Bölüm...

30.6K 2.3K 393
                                    

                  
8...

Bu adamı görmek, bana hem iyi geliyor hem de gelmiyordu...

Geçen bir hafta boyunca sabahın beşinde şehrin boş sokaklarında koşuyordum. Koşmak her zaman bana iyi gelmişti ki Tibet'te de öyle yapardım. Ustam, güne başlamadan günün nasıl başladığını görmelisin ki beden gücünü tam veriminde kullanabilesin, derdi. Young sabah koşuma oradayken de bazen katılırdı, ama ben hiç aksatmazdım. Dönüş yolculuğumuzdayken bile sabahları koşmak istemiş, lakin bana refakat eden adamlar buna hiç izin vermemişti. Koşarken kendimi olabildiğince özgür hissediyor, yani o gün için motivasyonumu öyle sağladığıma inanıyordum. Koşudan sonra Young'ın bizim için hazırlattığı fitness salonunda sabah antrenmanlarımıza beraber devam ediyorduk.

O sabah ikimiz için koyduğu kum torbalarını karşılıklı yumruklarken, birden durdum.

"Nerede bu Salih abi? Bir haftadır yok ortada. Onun kafasından geçen planları bilmem gerek."

Young kum torbasına vurmaya devam ederek, "Demir, dedim ya o başlangıç planını sana bıraktı. Kıza yakınlaşman gerektiğini ve Rasim'e gidiş biletimizin o olduğunu düşünüyor. Dosyayı incelemedin mi daha?"

Kum torbasını daha hızlı yumruklamaya devam ettim...

"İnceledim, hem de her gün. Gidip şu anda Rasim'i yumruklayasım var da, neyse..."

Arkadan açılan kapıyı duymadım, ama sanırım Young gördü ki bir an esas duruşa geçti.

"Oo! Gençler, çalışmaya devam ha," diyen Salih'in sesini duyar duymaz gersin geriye döndüğümde kum torbası sırtıma çarptı birkaç kez. Kan ter içinde soluklanmaya başladım.

Salih yanıma yaklaşmadan olduğu yerde, "Mekana kahvaltı hazırlattım, hadi duşunuzu alıp gelin," dedi ve arkasını dönüp gitti.

Bu adamı görmek, bana hem iyi geliyor hem de gelmiyordu...

Duşumu kısa sürede aldım, ardından hızla hazırlanıp odadan çıktım. Merdivenleri inerken Young'ta Salih'in hazırlattığı masaya yeni oturuyordu. Barın karşı tarafındaki masalardan birine hazırlanmıştı kahvaltı. Masada Salih'in tam karşısına oturdum.

"Evet, nihayet üçümüz baş başa güzel bir sohbet edeceğiz. Gençler nasıl gidiyor hayatınız?"

Önümdeki çaydan bir yudum aldıktan sonra, "Nasıl gitmeli?" diye sert bir sesle soruya soruyla cevap verince, Salih kahkaha attı.

"Evlat, bak senle bir anlaşma yapalım. Birincisi beni düşmanın olarak görmekten vazgeç. İkincisi bu yolda her şekilde bana güvenerek benimle olmalısın. Üçüncüsü ise attığın her adımdan haberim olmalı," dedi ve ekmeğine tereyağını sürmeye devam etti.

Cevap vermedim, ama Young cevap vermem için kaş göz işareti yapınca cılız bir sesle, "Tamam," dedim ve çayımdan bir yudum daha aldım. 

Salih ağzındaki lokmaları bitirince yine söze girdi...

"Mekanı yine Ekrem işletmeye devam eder. Sen de ondan işletmeye dair bilgileri öğrenmeye çalışırsın, diğer yandan kafandaki planları artık bilmem gerek ve özellikle atacağın ilk adım çok önemli," dedi ve ağzına bir adet zeytin attı.

"Tamam, her şey dediğin gibi olsun. Zaten olmak zorunda gözüküyor anlaşılan. İlk adımımıza gelince, sanırım belli ne olduğu. Rasim'in kızıyla dostluk kurup o şerefsize mümkün olduğunca yakınlaşmak ve..."

Sözlerimin devamı kursağımda kaldığı gibi, bir de yine kahkaha patlatmaz mı?

"Hayır, hayır sadece dostluk değil evlat. Daha yakın olmalısın, öyle ki resmen tavlamalısın kızı."

YASA DIŞI/ RaflardaWhere stories live. Discover now