S.V.-4

1.3K 176 44
                                    

Multi:okçu kız

Yüzüne baktığımda beklediğim ifadenin aksine umursamaz bir tavır gördüm.

"Demek zevklerini önemsiyorsun" derken kalan parçayı ağzına attı.

"Evet, evet" dedim anlamayarak. Elindeki paketi arkaya atıp odadan çıkışını seyrederken içimdeki şaşkınlık giderek artıyordu.

Kendimi amcamın odasına attım.

"Amca, az önce birisi bisküvimi yedi." Sesimin tonunun nasıl çıktığından haberim yoktu.

"Burası anasınıfı değil Derin, şikayet ettiğin kişide bir çocuk değil." Garip garip ona bakıp "ne?" Dedim. Göz devirince demek istediğini anladım.

"Hayır, yani onu şikayet etmiyorum, demek istediğim onun nasıl bir şey yiyebildiği?" Sesim fazlasıyla ciddi çıkmıştı.

"İstedikleri şeyi yiyebilirler, ama yalnızca kanla doyarlar." Pekala dercesine başımı sallayıp odadan çıktım. Koridor hatırladığımdan daha dar ve kalabalıktı. Herkes çevreye bakınırken gözlerim bazılarınkiyle buluştu. Şuan belkide tek isteğim yakın olabileceğim biriydi. Ama kurt ve kuzunun yakınlığı hiçbir zaman mümkün olmadı.

Anahtarı deliğine sokmadan önce kapıyı inceledim. Krem rengi duvarın içinde siyah bir dumanı andırıyordu. İçeri geçtiğimde yıllarımı geçireceğim odaya baktım.

Pencereyi açtığımda tenime değen her hava dalgası adeta bir nefesi andırıyordu. Ama ne bir insanınki kadar sıcak ve güven verici nede bir vampirinki kadar tüyler ürperticiydi.

Dersin başlamasına bir saat vardı.

Ders programını isteksizce incelemeye başladım. İlk iki ders avcılık. Gitmeyip sonsuza dek burada kalmak istesemde zorunluluk hissi baskın geliyordu ve bundan nefret ediyordum.

* * *

6 kişinin ardından ormana doğru giderken içime büyük bir korku saplanmıştı. Atışlarımın başarısız olmasından mı yoksa insan olduğumu farketmelerinden mi bilmiyordum.

Aramızın yavaşça açıldığını görünce adımlarımı hızlandırdım.

Oklar ve atış tahtalarının birbirinden daha uzak olduğunu farkettiğimde içimdeki korku büyümeye başladı. Dünki yerime geçtim.

"Herkes oku atacağı pozisyona geçsin." Dedi öğretmen. İçimden neden demek gelsede bu kadar delirmediğimi kendime hatırlattım. Son yapan ben olmuştum. Gözleri baştaki kızın üzerindeyken "Daha önce bu konuda eğitim aldın mı?" dedi soğuk sesiyle.

"Ailem avcılık konusunda uzmandır, ayrıca bir eğitime ihtiyaç duymadım." Dedi ukala bir tavırla.

"Bırakabilirsin" demesiyle ok 12 ile 11 arasındaki ince çizgiye saplanmıştı.

"Yalnızca tutmayı bırakmandan bahsediyordum."

"Kimin umrunda" dedi yüksek sesli bir fısıltıyla. Öğretmen gözlerini devirirken sıranın bana gelmesinden korkuyordum.

3 kişide ufak düzeltmeler yaptıktan sonra yanımdaki minyon tipli çocuğun yanına geçti, ellerinin titreyişinden oku zar zor tuttuğunu fark etmiştim.

Vücudumu ilk kızınkine benzetmeye çalışıyordum. Adımları bana doğru yaklaşırken seslice yutkundum. "Belini biraz daha içeri çek." Öncekindende soğuk sesi ürpermeme yol açmıştı. Belimde hissettiğim elle birlikte belimi ileri doğru ittim. Korku bedenimi ele geçirirken "Bu kadar da değil." Dedi.

Sonunda doğru pozisyona geçtim.

Dersin geri kalanında okun duruşuyla ilgili şeyler anlatmıştı. Kolundaki zar zor baktığım Saatine göre iki dakika kaldığını gördüm.

* * *

3 ders tarihten sonra bitkin düştüm. Bilgilerin çoğu yabancıydı. Odaya gitmek yerine ormanda dolaşmak istiyordum ama böyle bir seçeneğim yoktu. Fazlasıyla tehlikeliydi.

Adeta hapis yeri olan odama girdim. Bana gittikçe dahada dar geliyordu. Eski zamanlardaki özgürlüğümü özlüyordum. Ama en çok özlediğim şey bu değildi.

Aklıma bavuluma koyduğum kitaplar geldi. Göz attığımda çoğunu defalarca kez okumama rağmen hala okuduğumda evimde hissettiğimi farkettim. Birini yüzümdeki tebessümle açtığımda okumaya başladım.

Aklıma yine o gün gelmişti. Sahilde kitabıma gelen tuzlu su damlalarını görmemeye çalışırken yüzüme gelen hafif rüzgarla birlikte tüm sinirimin uçtuğunu hissettiğim gün. İnsanlar etrafta yüzüp kumdan kaleler yaptığında benim "herşeyin normal olmasından nefret ediyorum!" Diye bağırıp belki bütün nefretim bu taşla gider diyerek denize attığım küçük çakıl taşının bir çocuğun kulağına girmesiyle insanlara lanet ettiğim gün.

Kitabın son kelimesine denk gelen kapı tıklatma sesi sinirlerimi bozmuştu. Müthiş öngörü yeteneğimle of Savaş diye geçirdim içimden.

Elinde iki kapalı bardakla karşımda dikilen görünüşte siyah beyaz zıtlığı taşıyan çocuğu görmemle 'şaşkınlığa uğradım'(!)

"Vicdanımla savaşıyordum ve o kazandı." yüzümdeki neden ben ifadesini gördüğünde "iki gündür aç olduğunu farkettim." Diyerek yüzüne efendi çocuk ifadesini yerleştirdim.

"İçeri geç sülük" dedim umursamaz bir tavırla. Bu cesaretin nereden geldiğini bilmiyordum ama hoşuma gitmişti.

"Çok misavirperversin"diyerek bardağı elime uzatattı. Eğer yalnızlığı iliklerime kadar hissetmeseydim bunu kovmam saniyelerimi alırdı. Ama burada bana yaklaşan birini reddedemiyordum.

Pipeti ağzıma aldığımda yavaşça çektim. İlk dilime değdiğinde demirimsi bi tad alsamda sonrasında hiçbir şeye benzetemeyeceğimi farkettim. Vücudumu saran titremeyi yok etmek adına yalnızca bir içecek dedim kendime.

"Ne kanı bu." Dedim yüzümü buruşturmamak için olağanüstü çaba sarfederken.

"Bilmiyorum, kantinden aldım. Muhtemelen tavşan filandır" diyip bir yudum daha aldı. En azından insan kanı değil diyerek bir yudum daha aldım alışmam gereken sıvıdan.

"Bak, en azından rengin yerine geldi." Dedi tek yanını kaldırdığı dudağıyla. "Evet, gerçekten ihtiyacım vardı." Evet kesinlikle bir sülüğün hayati bir sıvıyı içmemi sağlamasına ihtiyacım vardı.

Kesinlikle.

Sahte Vampir (Vampir Okulunda Tek İnsan)Where stories live. Discover now