S.V.-13

632 65 5
                                    

Alnımda hissettiğim bir el saçlarımı kenara çekti, canlı olamayacak kadar soğuktu. Gözlerimi dahi açamıyordum, tüm enerjim çekilmiş gibiydi. Yavaş yavaş kendime geldiğimde o erkeksi kokuyu farkettim, sonrasında kollarını. Savaş diye söylenmeye başladım, tek kolunu benimkiyle kavrayıp iyice ona sokulurken sonunda aralayabildiğim gözlerimle yukarıya baktım. Buz gibi, masmavi gözler..

Aniden ayılmıştım. Kalbim hissedebileceğim kadar hızlı atıyordu ve kımıldayamayacak kadar ürkmüştüm. Uzun süre gözlerimi ayırmadım onunkilerden. O aradaysa ilk defa gülümsediğini görmüştüm. Ama Savaş'ın sıcak gülümsemelerinden değildi, amacına ulaşmış cani gülüşüydü onunkisi..

Ellerimi geri çekip uzaklaştım, tahminimin aksine tutmamıştı. Onun yerine kalkıp diğer odaya gitti. Boynumdaki acıyı o zaman hissetmeye başladım. Adeta yanıyordu. Dokunduğumda üzerinde bez olduğunu farkettim. Kalkıp bir ayna bulmak için dolanmaya başladım. Koridorda üzerinde bir kaç kıyafet asılı askılığın arkasındaki aynayı gördüğümde üzerindekileri yere bırakıp boynuma baktım. Kan durmuş gibiydi. Bezi çevreleyen bantlardan birini çekerken Volkan aniden kolumdan tutup duvara yapıştırdı.

"Uslu dur, ve gidip yemeğini ye." dedi gözlerimin içine bakarken. Diğer eliyle kapıyı işaret etti. Kolumu bıraktığında hızla oraya doğru gittim. Bir kaç çeşit pişmiş et vardı. Kabaran iştahıma bakmaksızın arkamdan kapıyı kapatır kapatmaz ayaklandım. Sadece yukarıda sığamayacağım kadar minik bir pencere vardı. Sandalyeyi altına çekip dışarı bakındım, evden gitgide uzaklaşıyordu. Aşağı inip dolapları karıştırdım, tam olarak ne aradığımı bilmesemde.

Anahtarın üzerinde olabileceğini umarak delikten baksamda ardında ışıktan başka bir şey yoktu.

Kapıyı kıramayacağımı bildiğimden, etrafa son bir kez bakındım. Dolaplar boştu, sadece etlerin olduğu tabaklar ve çataldan ibaretti.

Şimdilik pes edip yemekleri yemeye başladım. Vakitten haberim yoktu, nezaman geleceğini bilmiyordum. Büyük bir iştahla yerken kapının açıldığını duydum. Bedenimi bütünüyle heyecan kaplamıştı. Adım sesleri gitgide yaklaşıyordu, anlam veremediğim bir tarafım yanıma gelmesini istiyordu. Diğer tarafımsa ondan delice korkuyordu, arkamdaki duvarı yıkıp kaçmak istiyordu.

  O an Savaş geldi aklıma, belkide tek arkadaşımın yokluğunu hissetmiştim en derinlerimde. O derse girdiğimden beri içten içe parçalayan o his..

  Kapının açılmasıyla yerimden sıçrayıp gözlerimi kapadım. Asıl korku şimdi üzerimdeydi, çatalı bırakıp ona doğru baktım. Gözlerinin içine baktığımda gördüğüm o tehtit edici soğukluktan dolayı gözlerimi tekrar dizlerime indirdim.

  "Vay be, kendini tutsak gibi hissedip bir kaç saçma sebeple yemeyeceğini düşünmüştüm."

  "Öyleyim za-" sonanda kendime engel oldum, sinirlendirmek istemiyordum. Altı mosmor olmuş gözleriniyse daha yeni farketmiştim.

  Baygın baygın bakarak "açım" dedi.

  "Ve sen daha kendinde bile değilsin." benden uzaklaşıp kapıya doğru ilerledi.

  "Gel benimle."

  Karşı bile gelmeden ardından yürüdüm. Koridorda uzaklaşırken etraf gittikçe dahada kararıyordu. Sondaki kapıyı açtığında sonunda güneş ışığına tekrar kavuşmuştum.

  Üzerindeki gömleği yavaş yavaş çıkarıp kenara bıraktı, vücudunu sımsıkı saran atleti kalmıştı üzerinde.

  Daha yeni farkettiğim dolabın kapağını açtı, kan torbalarını gördüğümde sakinliğimi korumaya çalıştım. Birini alıp ağzına götürdü.

  "Bence bu zevkten mahrum kalmamalısın" dedi dudağının kenarına bulaşan kanı yalarken. Tek kelime dahi etmeyip yalnızca gözlerine bakıyordum. Geriye doğru adım attığımda çarptığım koltuk kenarını kavradım.

  Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı, yüzündeki yorgunluk yerini anlam veremediğim bi gülüşe bırakmıştı, ilk günden beri avı gibi bakıyordu bana.

  Neredeyse tenlerimiz değecek mesafeye geldiğinde parmağına kanı damlattı.

  "Bedeninde tek damla vampir kanı dahi olsa, bunu isteyeceğini biliyorum." diyerek parmağını dudağıma götürdü, başparmağı hala dudağımda geziniyordu.

Başımı geri çekip kolunu indirdim, karşı çıkmamıştı, hatta yüz ifadesi dahi değişmemişti.
 
  "Buradan sıkıldın değil mi?" dedi. Cevap vermedim. Buradan gitmek istememin sebebi insanı daraltacak kadar küçük odalar yada havasızlık gibi sebepler değildi, ondan kurtulmak istiyordum.

  Ben hala korku dolu gözlerle ona bakarken elini boynumda gezdirmeye başladı.

  "Bu kadar gergin olma." dedi sakinlikle. Yaklaştığında başta ürksemde en beklenmedik şeyi yaparak sarıldı. İçgüdüsel olarak bende kollarımı boynuna doladım. İlk defa kokusunu bu kadar yakından almıştım, parfüm değildi bu sefer. Teninin kokusu ve tüm bedenimde hissettiğim vücudu yüzünden ilk kez vampir yada öğretmen değil, erkek gibi gelmişti.

  Düşüncelerimden sıyrılıp o ana döndüğümde kendimi geriye çektim, hala elleri belimdeydi. Boynuma diktiği gözleri fazlasıyla rahatsız ediciydi.

   Gelen kapı tıklatma sesiyle ellerini çekti.

  "Burada bekle." desede bir süre sonra merakıma yenik düşmüştüm. Olabildiğince sessiz şekilde o tarafa yöneldim, parmak uçlarımda yürüyordum. Onu görebileceğim yere geldiğimde duvarın ardından izlemeye başladım. İkinci kişinin bir kız olduğunu Volkan'a doğru bir adım attığında anlamıştım, vücudu kıvrımlıydı ve uzun bakır tonlarında saçları neredeyse beline geliyordu, onlar yüzünden yüzünü göremiyordum.

  "İstediklerini yaptım, ve bende şimdi benimkileri yapmanı istiyorum." dedi saçını kulağının arkasına atarken. Bu tanıdık yüzü hatırlamak zor olmamıştı, Savaş'ın sevgilisi, yada en azından öyle söyleyen kişiydi.

  "Onu burda yanlız bırakamam." yine yüzündeki sert ifadeyi takınmıştı.

  "Bir yere kilitle o zaman."

  Volkan derin bir of çekerek "bekle," dedi. Benim olduğum tarafa yürümeye başlamıştı.

Sahte Vampir (Vampir Okulunda Tek İnsan)Where stories live. Discover now