Derya ve Mirza

17K 641 196
                                    

DERYA

Bu hikâyede kötüyü aramayın çünkü bulamazsınız. Niye mi? Çünkü herkesin yaptıklarının kendince haklı bir sebebi var. Kimse ayakları altında ezdiği sevgimi, aşkımı, evladımın acısını yaşamama sebep olduklarını kabul etmezler.

Babama göre; namusunu kirleten adamdan alınan intikam oldum.

Bir zamanlar sevdiğim adama göre; aşkı uğruna harcadığı bedenim, küçük bir bedeldi.

Çevremdeki insanlara göre her şeyin suçlusu ise benden başkası değil. Peki, asıl suçlu kim? Hani derler ya 'suç piç olunca isteyeni olmaz' diye. İşte tamda bu duruma uygun.

Kimse kırılmasın, suçlu da ben olurum cezayı hak edende ama lütfen biri bana kızımla yaşayamadığım senelerin hesabını versin! Batakhanelerde yiten masumluğumu versin, uyuşturucu bulabilmek için sattığım tertemiz ruhumun hesabını versin!

En büyük mükafatım ve acılarımı dindiren adamı geri versin!

Ahmet, adının anlamı gibi kendide müjdedir. O yıkık, viran bedenimi yeniden ayağa kaldıran, beklide ruhumun masum kalan tek noktası.

Şimdi siz diyeceksiniz ki bu kadın kim?

Ben, babası bile adını koymaya tenezzül etmeyip, köyün hocası tarafından adı konulan uğursuz Derya. İbadetin bile yasak olduğu kerahet vaktinde doğan, daha doğduğu ilk gün ağabeyinin ölümüne neden olan Derya. Babaannesi tarafından yakalandığı her yerde bastonu ile nasibi verilen uğursuz anasının, uğursuz kızı Derya.

Babam Seyfi, ilk karısından oğlu olunca bayram etmiş, benim doğumum ise ağabeyimin ölümü ile gerçek bir yasın sebebi olmuş. Ağabeyim dediğime bakmayın, benden iki ay önce doğmuş zayıf, hasta bir bebekmiş. Bazen babamın ilk eşi, Kadriye ananın suçlu bakışlarını yakalardım. Sanki gözleri 'uğursuz, benim çocuğum öldü sen neden daha yaşıyorsun?' der gibi bakardı bana.

Annem, bağda veya bahçede olduğunda ağılın kapısından dahi çıkmama izin vermezdi. Hayvanlar gündüz vakti otlağa götürülürdü, onların yerine ben girerdim ağıla çünkü avluda bile dolaşmaya hakkım yoktu. Bir tek amcamın karısı Mercan yenge zıkkımlanayım diye çökelekli soğanlı bir dürüm verirdi elime. Su bile olmadan yutkuna yutkuna yerdim. O da onlar gibiydi ama onun bir tarafı suçluluk duygusunu hissederdi.

Annem gelince, hayvanların arasında duruyorum diye bir araba dayakta o atardı. Hâlbuki oda bilirdi neden eve alınmadığımı, oda bilirdi kendisini de beni de aşağılamak için bunu yaptıklarını.

Bazen köyün içine kaçardım anneannemin yanına, beni gördüğünde üzüntüyle gerisin geri getirir, korkudan içeri bile girmeden bırakıp giderdi. Sonum yine ağıl olurdu yani. Nedense diğer çocuklarda istemezlerdi beni yanlarına uğursuzum diye ama kimse bana uğursuz nedir anlatmazdı ki.

Babam beni sevmezdi ama beklide vicdanına dayanamadığı için, beklide anneme olan aşkı yüzünden, ilk karısını köyde bırakıp annemi, kız kardeşim Semra'yı ve beni alıp Ankara'ya taşındı. Ben, o zamanlar beş yaşındaydım. Gri kocaman masum bakan gözlerimi gören komşular elime şeker tutuştururlar, öperlerdi beni. Birileri tarafından sevilmeyi ilk tadışım olmuştu ve bu beni inanılmaz şaşırtmıştı.

Ankara'ya taşınınca annem de çok değişmiş ve saçlarımı okşar olmuştu. Az da olsa bana olan şefkatini hissediyordum. Babam hala mesafeli, hala nedenini bilmediğim bir öfkeyi saklar, canı istediğinde bana kusardı.

Oysaki benden iki yaş küçük kız kardeşim Semra'yı çok severdi. O zaman kendimi suçlamaya başladım çünkü babam birilerini sevebiliyordu, sadece benim yaptığım bir şeyden dolayı beni sevmiyordu. Ah bir bulabilsem ne hata yaptığımı bir daha yapmayacağım ama bilmiyorum ki ne yaptığımı.

Kara Günler Mevsimi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin