Yiğit'in Aşkla Doğuşu

5.3K 399 52
                                    

İyi okumalar =)

Bir koca yıl geçti, o Yavuz denen şerefsiz den intikamımı aldığım günün üzerinden. Bir yıl geçti aslan gibi bir polisin ölümüne sebep olduğum o yaslı zifir zamanından. Üç yüz altmış altı gün geçti Mirza'nın ölümünün üzerinden. Şimdi tamda öldüğüm yerin üzerinde duruyorum ve bir türlü bulamadığım hatamı arıyorum.

Ben ölmeliydim ama benim yerime küçük bir kızın babası ölmüştü. Doğduğum günden beri özlemini çektiğim gibi olan, güzel bir yuva, yaptığım hata yüzünden babasız kalmıştı. Yiğit komiserin, son nefesinde andığı canları hala aklımda ve bir türlü cesaretimi toplayıp gidemedim yanlarına. Gerçi gitsem ne diyecektim; ben babanın ölümüne neden olan çocuğum mu? Yoksa kocan benim yüzümden öldü gözü yaşlı kadın mı?

Omzumda ve kasığımdaki yara yüzünden iki aya yakın komada kaldıktan sonra bir gece aniden uyandım. Karışık aklım nerede olduğumu algılayamıyordu bir türlü. Anılar dehşetli bir fırtına gibi zihnime üşüştüğünde ilk sorduğum gözlerimin içine bakarak konuşmaya çalışan adamdı.

Kaya ve Kurt ortalığı inletmişler ben komaya girdiğimde. Hatta Kurt, bütün doktorları ölümle tehdit etmiş ama gelen Azrail'i kim durdurabilmiş ki o durdurabilsin. Yinede aldığı can ben olmalıydım ama Yiğit komiser benim yerime ödemişti yaşamımın diyetini. Kendime geldiğim takdirde suçlanmamam konusunda bayağı bir uğraş vermişler iki eski dost. İşte o gün Mirza Karaca, Yavuz İnal ve Komiser Yiğit Ekinci ölmüş.

İki ay sonra Kaya'nın en yakın dostu doktor kılığında hastaneye girdi ve anlattığı bir dolu olay beni epey şaşırttı. Kurt kendi yerini Kaya'ya isteyerek vermiş, şimdi nerede olduğunu kimse bilmiyor ama eminim Kaya biliyor. Dilber'in cesedi bir hafta sonra şile sahiline vurmuş, tabi bir kısmı balıklara yem olduktan sonra. Bu Kurt'un hallettiği son işmiş. O gün benim ölmem için adamlarından birine özellikle talimat vermiş ve bu kararının bedeli en acı ölüm olmuş Dilber kahpesinin.

Fatma'da kızı ile birlikte ortalardan kaybolmuş ki bence Kurt'un yanındalar. Dört altın adamı deviren Kaya onların işlerine el koymuş ve efsane olmuş. Tabi ölüde olsam benim hakkımda verilmiş, cesaretimden ötürü. Şimdilere söylentilere göre, anam çok büyük bir yiğit doğurmuş. Ulan bir zamanların piç Mirza'sı şimdilerin ölü efsanesi olmuştu. Ne güzel demiş eskiler 'kör ölür badem gözlü olur' diye.

"Mirza, Kaya ve Kurt çok uğraştılar ve birkaç bakanı tuhaf yöntemlerle ikna ettiler. Yepyeni bir hayatın olacak, bu işlere bir daha bulaşmaman için her şeyi yaptılar. Geriye sadece yeni kimliğin ve sana emanet bir can yoldaşı kaldı."

"Ne can yoldaşı, ne kimliği?"

"Yahu sen beni dinlemiyor musun? Geçmişin temizlendi, Nazım diye kimsesiz bir çocuk var onunla da birbirinize yarenlik edeceksiniz. Sahip çık o çocuğa, Kurt'un sana son emaneti. Hadi çok vaktim yok, yeni ismini seç."

"Yaren falan istemiyorum, beni..."

" Bi sus lan. O çocuk da kimsesiz tıpkı senin gibi. Hem bırak şimdi onu, isim ver bana."

Beni korumak için canını hiçe sayıp önüme geçen komiserin adını bile bilmediğimden, araştırıp yeni kimliğimi ona göre hazırlamalarını istedim. Gariptir ama iki adımda fedakâr iki şehidin adıydı. Soyadıma kıyamadım ve 'o değişecekse kafama şimdi sıkın' diye direttiğimde yenilgiyi kabul ettiler ve Yiğit Karaca o gece doğdu.

Benimde orada ölmem gerekiyordu ama şimdi o adamın kızına ve karısına bir can borcu edinmiştim ve ben borçtan nefret ederim. Onların karşısına nasıl çıkacağımı bilmiyorum ama beni tanımlarını istiyordum. Yinede biraz zamana ihtiyacım vardı. Ruhumu toparlamadan karşılarına çıkamayacağımın bilincindeydim.

Kara Günler Mevsimi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin