Geri Dön Ahmet...!

2K 237 29
                                    


Böyle iki arada kaldığım ender olur benim ama oluyor işte. Gümüş'ün geçirdiği kaza, Serpil'in doğumu derken Güneş konusunu açamadım mühür gözlüme. İşin kötü yanı, Güneş her telefon konuşmamızda 'Baba gel artık!' diye ağlıyor. Dayanamıyorum o çocuğun gözünde ki yaşlara. Sonunda "Ne olursa olsun annene kavuşacaksın kızım, hafta sonu anneni de alıp geleceğim söz" dedim. Umarım bu da tutamadığım diğer sözlerin içine karışmaz, çünkü ne olacağını artık kestiremiyorum. Hep bir aksiyon var hayatımızda.

Güneş'in kaldığı kurumun müdür'üne tekrar söyledim Güneş'i alabilmemiz için gerekli tüm evrakları hazırlatmasını. Adam dünden razıymış gibi "Ben siz buradan gider gitmez zaten hazır etmiştim evrakları, yalnızca prosedür gereği raporun gelmesini bekliyordum" dedi. Eh hayırlı iş uzatmaya gelmez gerçekten de. Bu gün Çarşamba alıştıra alıştıra mı söylesem acaba, yoksa dan diye birden mi?

Heyecan yapmamak lazım tamam, iyide bu haberin her yanı heyecan. 'Gümüşüm kızın yaşıyor!' desem yüreğine iner. Yavaş yavaş söylesem işkence gibi, Allah'ım sen çıkar yol göster. Yok yok en iyisi alıp kızının karşına çıkarayım, zaten ilk görüşte bile anlar, Güneş annesine o kadar çok benziyor ki. Evet Cumartesi yola çıkarız, aynı gün alır geliriz kızımızı. Ensar'da gizliden bir parti hazırlar eğleniriz hep birlikte. Tüh onunda yeni oğlu oldu, neyse onu sonra yaparız artık.

Akşama kadar onlarca işin içinde geçen zamanın bile farkında olmadım bir türlü, eh insanın aklında kırk tilki dolanırsa öyle olur işte. Bir de bu aralar artan tehditler var, şerefsizler rahat durmayacak amahiç kimse  benden canım saydıklarımı alamaz. Gümüşün peşinde iki sivil dolaşıyor, bir de Gülçinlerin peşine saldım sivil polis. Bu konuda sağ olsun en büyük desteğim savcı Münir Karlı, isteğimi kırmadan yazıyı hazırlatıyor. Ensar'ın kendi korumaları olduğu için o istemedi ne kadar ısrar ettimse. Konuyu öğrendiği vakit Tanju abi de gerek yok dedi ama onlar benim için riske edemeyeceğim kadar değerliler. Onun haberi olmadan yaptığım şeyden hiçte pişman değilim.

Elim gömleğimin cebinde ki küçük fotoğraf albümüme gitti ve kızımla karımın fotoğraflarını çıkarıp yan yana getirdim, Gümüşümün eli karnında, gözlerinde eksikte olsa bir sevinç. Güneş'im ise gülmüyor, gözleri bulutlu. Dediğine göre o gün en sevdiği arkadaşlarından birisi evlatlık alınmış, fotoğrafı verirken anlatmıştı bana. Sonra bir anda Gümüş'ün dudaklarında ki gülücüğe daldım, masal gibi kadın; gözleri mutlu son, gülüşü mutlu son.

 Her notasında bana duman gözlümü hatırlatan tek şarkıyı açtım bilgisayarımdan ve onu izleyerek eşlik ettim Kubat'ın o tok sesine. Adam duymasın şarkısını, açlıktan böğüren bir ayıdan hallice söylediğimi. Birde sözlerini değiştirdiğimi duysa...

Ben bu gün yarin bağına girdim.

Ay benim canım bir hoşum bu gün.

Tomurcuk güllere ellerim sürdüm,

Baygınım canım kokladım bu gün.

Dumanlı gözlerinde çok şey okudum.

Ozanım bu gün şairim bu gün.

Bunca ömrümü boşa geçirdim.

Sorma be canım pişmanım bu gün.

Aşığım sevda çölünden geçtim.

Kerem'im bu gün Ferhat'ım bu gün.

Kendimden geçtim de aşkına düştüm.

Dokunma canım hastayım bu gün.

Dumanlı gözlerinde çok şey okudum.

Ozanım bu gün şairim bu gün.

Bunca ömrümü boşa geçirdim.

Kara Günler Mevsimi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin