Newyork, okul, ben!

697 32 76
                                    

Her sabah olduğu gibi erkenden uyandım. Kalktım ve okul kıyafetlerimi giydim, beyaz gömlek, lacivert süveter, lacivert pantolon! Rutin değil mi? Saçımı at kuyruğu şeklinde bağladım.

Mutfağa girip kahvaltı hazırlamaya başladım. Ebrar uyanmadan halletsem iyi olur.

Ah, evet, ben. Ben Yıldız. Newyork'a öğrenci değişim programı ile gelmiştim, hâlâ burada okuyorum. Lise sonda okuyorum. Newyork'ta bir apartman dairem var. Okul servisim de beni evimin önünden alıyor. Gerçi genelde bisikletle gidip geliyoruz. Bu üçü için babama ne kadar teşekkür etsem az! Tabii onu ikna eden anneme de! Geçimimizi aldığımız burslarla rahatça sağlıyoruz.

- (E) Günaydın! Ooo, menemen çok güzel görünüyor. Ben hemen elimi yıkayıp geliyorum.

Evet, Ebrar. Onu unutmak mümkün mü? Ben burada düzenimi kurunca ailesini ikna etti ve yanıma geldi. Benim bir numaralı kankam o. İngilizcesi benimki kadar olmasa da iyi. Bazen ona çeviri yapmak zorunda kalıyorum. Tabii ara sıra sıkıldıkça derste 'Çeviri' manasıyla sohbet etmiyor değiliz.

O gelene kadar evde bi internet bi de telefon vardı. Ama şimdi, laptop, masaüstü bilgisayar, Playstation... Ve bundan gayet memnunum.

Evimiz pek dağılmaz. Yemek ve ev işleri benden sorulur! Alışveriş de ondan. Biraz fesat bir kız olsa da mükemmel bir arkadaş. Anime izlemeyi severiz. Ben değilim ama o, bir Otaku.

Çayları doldurulurken masaya oturduğunu fark ettim. Çayını verdim ve ekmekten bir parça aldım. Bu sabah daha bi açım! Onun iştahının da benimkinden farkı yok.

- Bugün bisikletle gitmeyi düşünüyorum, sen?

- (E) Yok be kanka! Bugün servisle gideceğim.

- Peki.

Her zaman bisikletle gideceğiz diye bir şart yok ya! Bugün de servisle gelsin. Saate baktım, yedi olmuş bile. Sofradan kalktım.

- İyi o zaman, ben kaçtım.

- (E) Baay!

Hızla elimi yıkayıp apartmandan dışarı çıktım. Kırmızı bisikletin kilidini açtım ve pedal çevirmeye başladım.

Okul saat sekizde başlar. Evimizle okulun arası bisikletle yarım saat. Eh, biraz erken gitmekten zarar gelmez!

Buralar sabahları biraz ıssız olsa da pek olay çıkmaz. Şey, biz daha önce hiç olay yaşamadık. Çoğu zaman birlikte gitsek de ara sıra tek kaldığımız da oluyor.

Her gün geçtiğim sokaklarda etrafıma bakarak giderken pedal boşa döndü. Hemen durdum ve pedala baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi, zincir atmış. Neyse, hele ki buna alıştım. Zinciri taktım. Tam devam edecekken direksiyonu biri tuttu.

- (?) Merhaba, bayan.

Kafamı bunu söyleyen adama çevirdim. Gerçekten de uğursuz bir görünüşü var. Başında da, o ne ya? Bir dövme herhalde. Mor bir ejderhaya benziyor. Bu nasıl bir zevktir be!

- (?) Umarım cüzdanınızda Mor Ejderhalar'a yetecek kadar para vardır.

Mor Ejderhalar mı? Para mı?! Bursum! Bursumun bir kısmı cüzdanda! A..ama bugün faturaları yatırmam gerek! Hayır, bu paraları veremem! Geri geri gitmeye başladım. Kelimeler boğazımda düğüm oldu sanki, konuşamıyorum. Bu paralar bize lazım!

Sırtım duvara çarptı. Olamaz, çıkmaz sokak! Karşımdakilere baktım. Birken beş olmuşlar be! O mor kafa elini açtı.

- (?) Paralar, bayan!

Şimdi hapı yuttun Yıldız! Şimdi ne halt yiyeceksin? Dur bir dakika, bunlar beş kişi değil miydi? Artık dör-

Oha birisi hızla mor kafaya saldırdı! Üç kişi de diğerlerine. Ama bunlar?

TMNT ve Ben?!Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ