Bölüm 9- Xai'nin Problemleri

664 20 2
                                    


Xai direksiyonu tepenin arkasındaki yola doğru çevirdi ve sonunda eve vardık. Bu iki katlı, demir parmaklıklı ev dışarıdan bakan birine tamamen modern bir hava veriyordu. O yüzden biri görse bile dikkat çekmezdi. Sadece şehrin gürültüsünden uzaklaşmak isteyen bir adet çiftin buraya taşındığını düşünürlerdi.

Bunları düşünürken aklımda bir soru işareti oluştu, hafifçe öne doğru eğilip Xai'ye sordum:

"Söylesene, sana hazırlık yapmanı söylediğimde neden basit bir şeye girişmedin? Yani, neden 2 katlı lüks görünümlü bir ev?"

Dikiz aynasından bana baktığında bakışlarında ufak bir gerginlik sezdim:

"Evet, bunu da konuşacağız. Önce şu şeyi halledelim, şeyi..."

"Elbette."

Aracı garaja soktuktan sonra arabadan çıktım, Jase'in odasının yerini bilmediğimden Xai'ye baktım. O da hareketsiz bir biçimde bana bakıyordu, kaşlarımı kaldırarak konuşması gerektiğini belirtince kendine geldi:

"Evet, tamam, bir an anlamadım. Onu ben taşırım, zaten oldukça hafif."

Kenara çekilerek Jase'e ulaşmasına izin verdim, sanki birkaç kitap taşıyormuşçasına onu kolaylıkla kucağına aldı ve kapıyı tekmeleyerek kapadı. Ardından garajı eve bağlayan kapının önünde durup bana döndü:

"Sol elimdeki anahtarla kapıyı açar mısın?"

Önüne geçip kapıyı açtım ve geri çekildim, ondan sonra içeri girdim ve duvardaki ışık düğmesini bulup açtım. Evin içi dışından bile etkileyici görünüyordu.

Amerikan tarzı bir mutfak siyah-sarı tonlamalı bir salon ile birleşmişti, evin önden görünmeyen cam kaplı bir duvarı ve verandaya açılan cam bir kapısı vardı. Arabada sorduğum soru tekrar aklımda belirdi, bu kez ısrarcı bir şekilde dilimin ucunda dolanıyordu.

Yine de Xai'ye zaman vermek adına sustum ve Jase'i üst kata çıkarırken onu izledim, üst katın ışığını açma zahmetine girmedim. Xai nereye gittiğini biliyordu ve ben de sadece onu takip ediyordum. 3 odadan sonuncusuna girdi.

Onunla beraber odaya adım atıp ışığı yaktım, oda oldukça güzel görünüyordu. Daha önce kataloglardan birinde gördüğüm siyah-sarı genç odası takımının aynısıydı. Xai'nin bu renklere olan takıntısı hoş bir şeydi.

Jase'i yatağa yatırdıktan sonra Xai'yi kenara itip Jase'in sol bileğindeki kelepçenin kilidini açtım.

"Hey hey! N'apıyorsun?"

"Sakin ol. Sadece yatağa takacağım."

Kelepçenin boşta kalan ucunu yatağın başlığındaki dekor demirine kilitledikten sonra odadan çıktım, Xai de çıktıktan sonra kapıyı çekti ve kilitledi. Ardından merdivenlere yöneldi:

"Hadi alt kata inelim, biraz sohbet ederiz."


Alt kata indikten sonra yan yana duran tekli koltuklara oturduk ve aklımdaki soruyu dile getirdim:

"Benim sorumu biliyorsun. Söyle bana; neden 2 kişilik basit bir yer ayarlaman daha uygun olacakken, dubleks bir evi seçtin?"

"Lafı dolandırsam da aynı yere çıkacak ve lafı dolandırmamdan hiç hoşlanmıyorsun o yüzden direk söylüyorum; çünkü ben de burda olacağım."

Yüzünde vereceğim tepkiden korkuyormuş gibi bir ifade oluşmuştu, genelde aldığım tepki.

"Neden?"

"Tamam, belki bu kısmı azcık dolandırabi-"

"Hayır."

"Ama-"

"Xai."

"Sana biraz yakın hissediyor olabilirim."

Birkaç saniye daha yüzüne baktıktan sonra tam olarak neyi kastettiğini anladım ve ayağa kalktım, bir şey dememe fırsat vermeden konuşmaya devam etti:

"Yani, belki güzel bir kamuflaj çifti olabiliriz en azından? Tabi gerçeği daha iyi ama kabul etmeyeceğinden oldukça e-"

"Elbette kabul etmem."

Bu kısımda o da ayağa fırladı, her zamanki neşeli ruh hali şimdi az da olsa ciddileşmişti.

"Neden?"

"Bu oldukça açık olmalı, ben sevgiyi hissetmem. Bunu biliyorsun."

"Elbette biliyorum, belki de senin Jase'e yaptığın gibi ben de seni--"

Sabrımı taşıracak bir şey söylemek üzere olduğunu fark ettiğim için aniden üstüne yürüdüm, konuşmayı kesti ve benim ileri attığım her adımda o da geri adım attı. En sonunda sırtı duvara çarptığında bütün öfkemi ona yönelterek baktım ve alçak bir ses tonu ile konuştum:

"Böyle bir şeye cesaret edemezsin."

Ondan 20 santim kadar kısaydım ama dışarıdan bakan herhangi biri kimin daha baskın olduğunu görebilirdi, bunu bilmenin rahatlığıyla duruşumu bozmadan bekledim.

En sonunda iki elini de pes ettiğini belirtircesine kaldırdı ve neşeli kişiliği geri döndü:

"Tamam tamam, sadece tepkini görmek istemiştim ve kesinlikle bir daha böyle bir şey denemeyeceğim."

Son bir tehditkar bakıştan sonra avcumu açtım:

"Jase'in odasının anahtarı."

Anahtarı aldıktan sonra üst kata çıkıp Jase'in odasına girdim ve çalışma masasının sandalyesini yatağın kenarına koyarak uyanmasını beklemeye koyuldum.

Sosyopatın SaplantısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin