0.3-Moribund

27.3K 2K 1K
                                    

 0.3-Moribund 

(Moribund: Ölümün kıyısında olan insanlar için kullanılan kelime)

♫ Mika- Last Party ♫


Ölüm kokmak.

Ruhun bedenden ayrılamadığı ve durduğu yerde çürüdüğü andı. 

Alışkın olduğum bir histi. Hatırlayamadığım bir zamandan beri ölüm kokuyordum ben. Bir bekleyiş içimdeydim, o sonun gelme bekleyişi...

Bazılarınız sorabilir bir insan nasıl ölüm kokar diye ama ben kokuyordum. Yaşamaktan vazgeçen ve ölüm gibi bir hayata hapsolmuş her insan ölüm kokar. Bütün gün baktığınız bordo rengi duvarınız dışında hayatınızda bir renk yoksa ölüm yavaş bir şekilde üstünüze sinerdi. Sizi asla yanınıza almaz ama çevrenizde sinsice dolaşırdı.

Ben ölümü çakallara benzetirim. Tüm ormanın içinde dikkat çekmeyecek kadar değersizdir çakallar. Ormanların kralı olan aslanların yemeklerini bulup avlamasını uzaktan uzağa izlerler. Bütün o avlanma anını zihinlerini kazırlar, aslanların amaçlarına ulaşmalarını beklerler. En sonunda aslan yiyebildiği kadar yedikten sonra gerisinde artıklarını bırakıp karanlık ormanda yok olur. İşte tam o anda çakal ortaya çıkar. Elini kana bulamamış bir şekilde karnının doyacağı hedefe ilerler. Sinsi bir tavır ile önüne koyulan hazır yemeğe gömülür.

İşte ben ölümü bu şekilde hayatıma sokmuştum. Ölüm hayatımına girecek aslanı sinsice uzaktan izliyordu. Varlığını bana hissettiriyor ama asla çok yakınıma girmiyordu. Başka birinden gelecek o acı sonumu bekliyordu. Gerçi hayatıma kimsenin girmeyeceği ayrıntısını unutuyordu. Tek başıma kendi aslanım olacağını kaçırıyordu ama önemli değildi.

Çakal yani ölüm benden istediğini yakın zamanda alacaktı.

Bunu tüm iliklerimde hissediyordum ve çevremde dolaşan üç beş kişiye göstermemeye çalışıyordum. Gerçi ölümümün etkileyeceği insan sayısı çok daha azdı. Tamı tamına üç kişiydiler ve biri dışında hepsinin rahatça atlatacağına emindim. Mesela annem ilk başta babamın ölümünde olduğu gibi birkaç ay ağlardı ama daha sonra alıştığı gibi çalışmak için holdinge giderdi. Hayır, bunun için ona kızgın veya kırgın değildim.

Annem, babamın ölümüyle beni de mezara gömmüştü.

Yavaş bir şekilde olan gerçeklere alışmış ve sanki beni doğurmamış gibi hayatına devam etmişti. Arada yaşadığımı kontrol ediyor ve göğüs kafesinin içindeki sakin nefesleri dışarıya bırakıyordu. Bir gün daha yaşadığımı görüp gerçek hayatına dönüyordu ama bu yaşadığımız ritüel dışında annem ile bir ilişkim kalmamıştı. Babamın ölümü ile yetim bir çocuğun hislerine boğulmuştum.

Ve daha sonra sıra ablama geliyordu. Küçüklüğünden beri bize benzemeye çalışan ama çok daha farklı bir karakter olan ablama. Asi ve ahlak duvarları var olmayan insana. Onun da alaşacağı dönemin çabuk geleceğini biliyordum. Bu dünyadaki varlığım bittiği anda evrene karşı isyanını gösterecek, etrafı yıkacak ve zamanın ilaç olmasıyla beraber alışkanlığına yani erkeklerden ilgi almak isteyeceği o anlara dönecekti.

Dediğim gibi sadece üç kişi bu hayattan gidişime üzülecekti ama benliğinin derinliklerinde yaşayacak tek bir insan vardı. Benim duygusal ama samimi ve bir o kadar da kırgın gülüşü ile bunu saklayan abim. Onun hak ettiği değeri göstermediğim için yoğun bir pişmanlığı ruhum her gün hissediyordu. Yine de pişmanlık, pişmanlık olarak kalıyor ve hepimiz ait olduğumuz hayatı yaşıyorduk.

Melankoli: MetanoiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin