BÖLÜM 1 (GİRİŞ)

2K 61 34
                                    

MERHABA DEĞERLİ OKUYUCU DOSTLAR. BU HİKAYEYİ SENARYO HALİNE GETİRECEĞİMİ BELİRTMEK İSTERİM. BU YÜZDEN AYRI BİR HEYECANIM VAR AÇIKÇASI. HİKAYE HEM BAŞ KARAKTERİN HEM DE YAZARIN DİLİNDEN ANLATILACAKTIR. HERKESE İYİ OKUMALAR DİLİYORUM VE YORUMLARINIZI ÖNEMSEDİĞİMİ BELİRTMEK İSTİYORUM.

Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi, Uzman Psikiyatrist Prof. Dr. Ali KARAKUŞ'un video kayıtlarından alınmıştır;

- Kaydediyor mu bu?
- Evet doktor bey, herşey hazır.
- Peki Serdar, teşekkür ederim.
- Rica ederim efendim.

.....

- Bugün Erhan Cihan GÜNGÖR ile, 4. seansımızı gerçekleştiriyoruz. Yaşadığını iddia ettiği olaylar üzerinden, hastalığı hakkında bazı ipuçları bulacağımı düşünüyorum. Erhan Cihan GÜNGÖR, askerlik görevini yaptığı Kütahya 1. Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığı'nda, doğaüstü olaylar yaşadığını iddia ediyor. Bunun altında neler yattığını, bilimsel yöntemlerle çözmeye çalışacağım.

.....

- Erhan, sen iyi misin?

Erhan doktorun sorusuna başını sallayarak cevap verdi. İyi olduğunu belirten hareketlerinin ardından, doktor konuşmaya devam etti:

- Bak Erhan, bugün 4. görüşmemizi yapıyoruz. Geçmişteki görüşmelerde, senin hayatın üzerinden ilerlemiştik. Bugün ise, bahsettiğin ve yaşadığını iddia ettiğin olaylar üzerinden ilerlemek istiyorum. Bunu yapabilir misin? Bana orada neler yaşadığını, baştan sona anlatman mümkün mü?
- E...evet.
- Peki o zaman, hazırsan herşeyi hatırlayabildiğin kadarıyla eksiksiz olarak anlatmanı istiyorum. Sana yardımcı olabilmem için, hiçbir detayı atlamamalısın. Şimdi seni dinliyorum. Lütfen kendini rahatsız hissettiğinde, durmak istediğini bana söyle.
- Peki.

.....

Askerlik yoklamam geldiğinde çok heyecanlıydım. Bana verilen süre içerisinde, tüm işlemlerimi heyecan ve merak içerisinde tamamladım. O gün gelmişti nihayet. Askere gideceğim o gün!
Ailemle birlikte yola çıktık. Çok heyecanlı ve çokta hüzünlü bir yolculuktu. Nihayetinde annem, babam, kardeşlerim ve tüm sevdiklerimden, tüm alışkanlıklarımdan ayrılacaktım. Ama asker olmayı çokta istiyordum işte. İki duygu birbirini dengeledi bir süre. Askeriyeye gidene kadar, Kütahya'dan haberim yoktu. Meğerse güzel bir şehirmiş. Serin ve ufak bir şehir...

Çok uzun sürmeyen bir yolculuktu bizimki. Kendi aracımızla çıkmıştık yola. Nihayet askeriyeye varmıştık. Teslim olma saatim geldiğinde, ailemle duygusal anlar yaşadık. Artık ben bir askerdim. Kütahya 1. Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığı'nda, acemi bir er olacaktım. Zor oldu ayrılması ama, nihayet giriş yapmıştım askeriyeye. Aptal gibi hissediyor insan tabi ilk etapta. Yabancılaşıyor ve neler olacağını kestiremiyor. Sadece ben değil tabi, çoğunluk öyle askeriyeye ilk girişte. İçlerinde ruhu piç olan askerde çok. Sanırsınız ki, yıllardır orada askerlik yapıyor. Ben öyle biri değildim işte. Ne geride kalan ne ileriye atılan biriydim.

İlk gün yorucu geçmişti bizim için. Kontroller, aşılar, kıyafet teslimleri, taburun tanıtılması, yemek derken, akşamı edene kadar canımız çıkmıştı. Bize ait olan koğuşa girdiğimizde, üstümüze verdikleri birkaç beden büyük kamuflajları nasıl çıkarıyorduk bir görseniz. Oturup keyif yapacak, birbirimizle kaynaşacak halimiz kalmamıştı. Nasılsa önümüzde uzun bir dönem vardı. O yüzden herkes, yatmanın ve dinlenmenin derdine düştü ilk gece. Nasılda uyuyordu herkes. Bazılarının gözyaşları ise, yastıklarına süzülüyordu. İçten içe hıçkırışları, o sessizlikte kulağa geliyordu. Onlara hak vermemek elde değil. Sonuçta aileden, memleketten herşeyden ayrıydık artık. Acemiliğin ilk birkaç günü bu şekilde geçmişti işte. Bilmemiz gerekenleri öğrenerek, bir misafir tadında geçmişti.

Hergün eğitime gidiyor, öğle vakti yemek için dönüyorduk. Ardından yine eğitime, bazılarımız ise tamamlanması gereken ayak işlerine. Akşam 18.00 olduğunda ise, bir bakıma paydos zamanı gelmiş demekti. İşler ertesi güne bırakılıyor, akşam içtiması için koskoca alanda toplanılıyor ve binbaşının zevkle bizi bekletmesi, laf kalabalığı yapmasıyla geçiyordu yarım saat. Ardından yemek saati için, koğuşlarımıza yakın olan yemekhanelere doğru uygun adım marş!

Günler bu şekilde geçerken, bir süre sonra nöbetler gündeme gelmeyi başladı. Tabi bildiğimiz 3-5 nöbetleri değildi bunlar. Yemekhane nöbetleri, koğuş nöbetleri, WC nöbetleri bile vardı. Yavaş yavaş kaynaştığımız asker arkadaşlarımızla, her birinde iş birliği yapıyorduk. Yemekhane nöbeti 16 kişiye ayrılan, posta adı verilen gruplara sırasıyla geliyordu. O gün boyunca usta askerlerden oluşan aşçılar sabah, öğlen ve akşam yemeklerini hazır eder, yemekhane postasıda bütün geriye kalan işleri yaparak, yemekhaneyi ve yemekleri bölüklerine hazır hale getirirdi.

Herşey yolunda gidiyordu. Zorlandığımız anlar olsa bile, üstesinden geliyorduk birbirimize destek olarak. Arkadaş çevremde olmuştu kısa zamanda. İlyas, Serkan, Okan en samimi arkadaşlarımdı. Yemeklerde, eğitimde hiç ama hiç ayrı kalmazdık. Komutanlar diğer bir iş için ayırmadıkça, hep birlikte vakit geçiriyorduk. Zaman su gibi geçiyor, ailelerimizi özledikçe telefonla görüşerek hasret giderebiliyorduk. Öyle geçiyordu işte günlerimiz. Güzeldi herşey, beklediğimizden çok fazla güzeldi. Sanki bir kusursuzluk vardı ortamda. Herşeyin bu derece mükemmel ilerlemesini, hiçbirimiz beklemiyorduk belki. Belki iyi bir uyum sağlamıştık askeriye içindeki herşeye.

Koğuş nöbetleride başlamıştı, ilk ayın sonuna yaklaşırken. Her asker gece boyunca, bir saat nöbet tutardı koğuşta ve dolapların yanında. Üzeri açılan askerleri kontrol eder, herhangi bir eşyanın çalınmaması için dolanırdı. Bir saat geçtiğinde ise, yatak sırasına göre diğer arkadaşını kaldırır, nöbeti o devralırdı. Güzel düşünülmüş bir uygulamaydı bu. En azından botlarımız, kamuflajlarımız çalınmıyordu. Üzerimizin örtülmesi, anne şefkatini asker arkadaşımızdan görmemiz ise cabası. Yatak sırasına göre ilerleyen nöbetler, sabah 5-6'da biterdi. En zor nöbette o askerindi zaten. Artık yatması imkansız oluyordu. Çünkü koğuşun kalk saati, tam da o saatteydi.

Dedim ya, herşey çok güzel ilerliyordu. Ta ki o geceye kadar! İlyas'ın nöbete kalktığı, o gece başladı herşey. O gece başladı ve...ve devam etti. Durmak bilmeyerek devam etti!


ASKERDEWhere stories live. Discover now