BÖLÜM 3

808 53 14
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR. UZUN BİR ARA VERMEK ZORUNDA KALMIŞTIM. BU TAMAMEN YAZMA HİSSİYATIMLA ALAKALI BİR ARAYDI. KENDİMİ İYİ HİSSETTİKTEN SONRA, TEKRAR DÖNÜŞ YAPMASAM OLMAZDI. ASKERDE ADLI KORKU HİKAYEMİZİN ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜ SİZLERLE. YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÖNEMLİ VE YOL GÖSTERİCİDİR. HEPİNİZE İYİ OKUMALAR DİLİYORUM.

''Bul onu, bul!'' diye seslenen biri vardı. Ancak ben göremiyordum kim olduğunu. Koridorda korku ve endişeyle çevreme bakarken, arada bir başımı pencereye doğru uzatıp dışarıyı gözlüyordum. Ortalık kalabalıktı ve askerlerin yat öncesi dinlenme saatiydi. Pencere ardına saklanan arkadaşlarım, bana şaka yapıyor olabilir düşüncesiyle ortalığı kolaçan ediyordum. Ancak görünürde benle ilgilenen, benimde şüphe duyduğum hiç kimse yoktu. Endişemin sebebiyse kalabalığın yarattığı gürültünün arasında, bu seslenişi net olarak duyabiliyor olmamdı.


Bir süre sonra silkelendim ve kendime geldim. Askerlik için Kütahya'ya gelmiş ve tüm hayatımı memleketimde bırakmıştım. Heralde bunun getirisi olan, psikolojik bir gerginliğin belirtileriydi diye düşünmek istiyordum. Hemen çakmağımı ve sigaramı cebime koyarak koridordan ayrıldım. Karşıda beni bekleyen arkadaşlarıma doğru ilerledim. Onlarda da şaka yapmış olacaklarına dair bir belirti yoktu. Bıraktığım gibi kamelyada oturmuş ve sohbete dalmışlardı. Yanlarına oturdum ve cebimden çıkardığım paketten bir sigara aldım. Sigaramı yaktıktan sonra, paketi ortaya koydum ve derin bir nefes çektim içime. Ben farkettirdiğimi sanmıyordum ama, arkadaşlarımdan birinin söze girmesiyle bendeki değişimi farketmiştim.

- Noldu ya?
- Ne, nolmuş lan?
- Suratın bembeyaz olmuş, rengin atmış. Kavga falan mı oldu?
- Şey, yok yok ne kavgası oğlum. Koridora girip çıktım zaten, olsa duyardınız. Tansiyonum falan düşmüştür heralde ne bileyim.
- Allah allah, aman dikkat et kendine.
- Tamam, tamam. Yok birşeyim iyiyim ben.


Bu konuşmanın ardından sohbet kaldığı yerden devam etti. Uzun uzun konuştuk, gülüştük ve bazen sessizleştik hepimiz. Sigara paketlerinin dibini görmüştük o kısa zaman içinde. Bense bir onların sohbetine katılıyor, bir de koğuşa doğru bakıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. O gece de sona ermiş ve yat saati gelmişti. Ve ben o geceyi de psikolojiktir diyerek geçiştirmiştim. Komutanın uyarısıyla birlikte, her bölük kendi koğuşuna doğru yol almaya başladı. Biz de sigaralarımızı söndürüp, koğuşa doğru ilerledik. Koridorda biraz oyalandıktan sonra, yatmaya hazırdık. Herkes lavaboya gidip geliyor, kimi tıraşını oluyor, kimi elini ayağını yıkıyordu. Ben de havlumu alıp lavabolara doğru ilerledim. Bu kısımda yat saati öncesi olduğu için kalabalıktı. Bunu fırsat bilip boş musluklardan birine geçtim. Ayaklarımı uzatıp yıkadıktan sonra, ellerimi sabunladım. Ardından yüzüme biraz su çarptım. İşlerim bitmişti ve güle eğlene temizliğini yapan devrelerimin arasından, hızlıca koğuşa geçtim. Ortalık tenhalaşmadan yerime geçmek istiyordum. Koridora doğru ilerledim ve eşyalarımı dolabıma yerleştirdim. Ardından yatağıma doğru yol aldım. Endişeli ve soru işaretleriyle dolu günlerin ardından, yeniden yatağa kafamı koymuş olmanın verdiği huzur ve bunun yanında içimden çıkmayan bir korku vardı. Tekrar birşeyler duyacağımı düşünmek, beni gerçekten endişeye sevk ediyordu. Ancak düşündüğüm gibi olmamış ve rahat bir uyku çekmiştim o gece. Hiçbir ses ve hiçbir görüntü yoktu. Rahat bir uykunun ardından, ertesi sabaha dinç uyanabilmiştim. Sakin geçen bir gecenin ardından, düşüncelerimde de değişimler oluşmuştu. Bu yaşadıklarımın tamamen yeni bir yerde olma, yani askerlik yapma psikolojisinden kaynaklandığına emindim artık.

Yeni güne dinç başlamış olmam, keyifli bir hale bürünmeme de sebep olmuştu. Arkadaş grubumla birlikte, hazırlandım ve kahvaltı için yemekhaneye gittim. Herşey yolunda gidiyordu bu kez. Enteresan fısıltılar falan gelmiyordu kulağıma. İçim biraz rahatlamıştı. Tekrarı olmaması için dua ediyordum. Kahvaltı kaç gündür olanın aksine, bir harika gelmişti gözüme. Belki sakin birgün geçiriyor olmamdan, belki iyi bir gece uykusu çekmemdendi bu.

Tüm bölükler kahvaltılarını etmiş ve yemekhanelerin önlerine çıkarak zaman geçirmeye başlamıştı. Sigara kullananlar sigarasını yakmış, diğerleri çevreleriyle sohbete dalmıştı. Eğitime gitmeden önce, biraz vaktimiz oluyordu böyle şeylere. Ben de arkadaşlarımla birlikte bir merdivene oturdum ve bir sigara yaktım. Güzel bir sohbet döndü kısa süreli de olsa. Ardından tüm bölükler alanlarında toplanmaya başladı. İçtima saati gelmişti ve ardından eğitim alanına inilecekti. Kısa bir süre içinde içtima toplandı ve alayın aşağısına, eğitim alanına doğru inilmeye başlandı. Herkes kendi bölgesine geçmiş, bölükler kendi alanında eğitimlerine başlamıştı. Biz de bölüğümüz içinde postalar olarak ayrıldık ve sorumlu komutanlar eşliğinde eğitim istasyonlarının başına geçtik. Hava sıcaktı ve güneş erken saatte bile rahatsız ediyordu. Postalar eğitimi daha rahat yapabilmek için, ağaçlıkların olduğu kısımlara alınmıştı. Bizim posta da aynı şekilde, uygun bir yere çökmüştü. Toz toprak içine oturmuş, dikkatle komutanın anlattıklarını dinliyorduk. İlerleyen günlerde denetleme için, yüksek rütbeli komutanların geleceğini öğrenmiştik. Kimi asker bakım alanında denetlemeye girecek, kimi eğitimde gücünü gösterecekti. Spor alanında tüm bölükler katılım gösterecek, atış konusunda ise en iyiler seçilerek denetlemeye katılacaktı. Ben eğitim alanında kendime güveniyor, ezberimin ve diyaloglarımın sağlamlığı nedeniyle bu alandan katılmak istiyordum. İşte bu nedenle tüm anlatılanları pür dikkat dinliyor, komutanın ağzından çıkanlara dalıp gidiyordum.

Eğitim anında bir hareketlilik çarpmıştı gözüme. İstemsiz olarak gözüm o tarafa kaydı. Bizden oldukça uzak olan bir ağaçlık alan vardı. Gözüme ağaçların arasından yürüyen üç asker takıldı. Eğitim arası verildiğini düşündüm ve etrafıma baktım. Ancak henüz bir mola verilmemişti. Tüm bölükler eğitim alanlarında, eğitimlerine devam ediyordu. Tekrar o tarafa döndüm ve gözlerimi kısarak net bir şekilde görmek istedim. İşte o an elim ayağım donup kalmıştı. Gözlerim tedirginlik ve korkuyla, üç askere bakmaya devam ediyordu. Bu askerlere dikkatlice baktığımda, normal bir görüntüleri yoktu. Daha soluk bir yüz, daha donuk ifadeler ve yürüyüş şekilleriyle beni endişelendirmişlerdi. Ben pür dikkat onlara bakarken, bir ağacın arkasından geçecek şekilde yürümeye devam ettiler. Ve o an olanlar olmuştu. Ufak bir ağacın gövdesinin arkasından geçerken, üç askerde ortadan kaybolmuştu. Nefesimin kesildiğini, korkunun iliklerime kadar işlediğini hissettim. Bu olana bir anlam verememiş, deli olacağımı düşünmelerinden korktuğum içinde tepki gösterememiştim. Bitti diye sevindiğim korkutucu olaylara bir yenisi daha eklenmişti. Bu üç asker kimdi? Birden nasıl yok olmuşlardı? Aklıma takılan bu soruların cevabını ilerleyen günlerde yavaş yavaş öğrenecektim...


ASKERDEWhere stories live. Discover now