14. Bölüm

131K 5K 401
                                    

Şimdiden hepinize iyi bayramlar dilerim. Aileniz ve sevdiklerinizle mutlu ve sağlıklı bir bayram geçirmeniz dileği ile... 

Hepinize iyi okumalar...



Karan'ın gidişinin ardından içinde hafif bir suçlulukla, tezgahın üzerindekileri topladıktan sonra bilgisayarın başına oturdu. Birkaç defa Akın'la konuştu. Bir buçuğa doğru gelip, kendisini almalarını kararlaştırdılar. Son hazırlıkları bitirip üzerini değiştirmek için yatak odasına geçti. O saate kadar en az üç kere araması gereken Karan, hiç aramamıştı. Epey sinirlenmişti anlaşılan. Umursamadan omuzlarını silkti.

Giyeceklerini çıkardı. Taylan muhtemelen ağır başlı birini bekliyordu. Onun karşı dairede oturduğunu biliyordu ancak şimdiye kadar hiç karşılaşmamışlardı. Tanışmayı böyle resmi bir ortama bırakması ciddiyetini belli ediyordu. O zaman beklediği gibi biri olmadığını anlayacaktı. Ayrıca Karan'ın tepkisi de sinirini bozmuştu. Ne sanıyordu ki kendisini? Her dakika göbekleri beraber kesilmiş gibi mi yaşayacaklardı? Onun da biraz nefes almaya ihtiyacı vardı. Zaten sürekli dibinde, eli üstünde, kışkırtmalarıyla vücudunda bitmeyen uyarılarla yaşamaktan gergin bir tele dönüşmüştü. Kendi şirketinde çalışanların yanında hareketlerine dikkat etmek zorundaydı. Kışkırtma sırası Sina'ya gelmişti.

Kısa, siyah, kumaş bir şort giydi. Üzerine beyaz, kolsuz bir atlet geçirdi. İçine özellikle siyah sutyen giymişti. Siyah postallarını ayağına geçirdi. Saçlarını açık bırakıp, siyah şifon boyun bağını kalın bir şekilde, bir kez dolayarak bant gibi başına takıp, saçlarının yüzüne düşmesini engelledi. Gür, uzun saçları sırtından aşağı sarkıyordu. Sadece kirpiklerine rimel, dudaklarına şeffaf bir parlatıcı sürdü. Karan'ın sabah üzerine geçirdiği gömleği tekrar giyinip kollarını kıvırdı. Önünü iliklemedi. Gömleğin eteği, elbise gibi şortunun hemen altında biterken önündeki yakasının bir ucunu, şortunun içine soktu. Bileklerine siyah ince deri bantları doladı. Tam serserilere benzemişti.

Laptopu çantasına koydu. Telefonunu şortunun arka cebine sokup daireden çıktı. Çocuklar neredeyse varmak üzerelerdi. Bu süreç içerisinde birkaç defa kızlarla mesajlaştı. Gün içerisinde olan saçma sapan dedikodular yapıldı. Karan'la ilgili Thor geyiği devam ediyordu.

Tam binanın önüne çıktığında araba yanaştı. Arka kapıyı açıp içeri girdi. "Ne haber?" dedi Akın ve Ozan'a, yerine yerleşirken. Ozan arabayı kullanıyordu. Dikiz aynasından bakıp, sırıtarak göz kırptı. "İyi, senden?"

"İyidir," dedi Sina. Akın başını çevirip arkaya baktı.

"Sina, bu işi alırsak var ya yırtarız biz," dedi heyecanla.

"Bakalım. Göreceğiz," dedi o da sırıtarak.

Çocukların ikisi de ilginç tiplerdi. Ozan'ın uzun sivri sakalları, boynunun altına kadar uzanıyordu. İkisinin de kulaklarında küpeler vardı. Tek fark, Ozan siyah halkalar takarken Akın kalın gümüş halka tercih ediyordu. İkisinde de asker botları vardı. Akın'ın bol komando pantolonun paçaları, botların içindeydi. Üzerinde siyah, baskılı, kısa kollu bir tişört vardı. Kollarındaki dövmeler görünüyordu. Onlar da dövmelerini Hülya'ya yaptırmışlardı. Akın'ın saçları asker tıraşı gibi kısacıktı. Ozan'ın daha uzundu ve arkasında lastik bir tokayla bağlıyordu. Ozan'ın üzerindeki düşük belli pantolonun kemerinden, dizinin üzerindeki cebe bağlı kalın bir zincir sarkıyordu. İkisinin de bileklerinde renkli lastikler vardı. Neyi destekliyorlarsa onunla ilgili lastikleri alır, bileklerine takarlardı. İkisi de çevreci protest tiplerdi.

"Hala inanamıyorum, sen bu adamlarla nasıl tanıştın? Kızım, var ya normalde biz, bu firmanın kapısından içeri giremeyiz," dedi Akın.

"Abartma!" dedi Sina.

SİNA  ( YAZ BOYUNCA YAYINDA!)Where stories live. Discover now