37.Bölüm

108K 4.2K 256
                                    

Sina yavaşça gözlerini açarak uyandı. Kendisine ahtapot gibi sarılmış kollarının arasında, bir an nefes alamadığını hissetti ancak bu düşüncesi anında kayboldu. Aksine şimdi nefesini ciğerlerine daha rahat çekiyordu. Onun kaybolduğunu sandığı, onu kaybettiğini düşündüğü anlarda asıl nefes alamamıştı. Şimdi kollarını sıkı sıkıya kendisine sarmış olan bedenin varlığı, ciğerlerine çektiği derin bir nefesle rahatlayarak gözlerini yeniden yummasına neden olmuştu. Ellerini kaldırarak beline sarılı olan kolların üzerine koydu. Karnının üzerindeki kollar, hayatı boyunca hiç hissetmediği kadar güven veriyordu ona. Sahipleniyordu... Koruyordu... Kendisini feda ediyordu... Annesine karşı bile hissetmemiş olduğu bu güveni, insanın bir başkasına karşı duyumsaması ne garipti.

Annesi bir kez bile şu an Karan'ın ona sahiplenircesine sarıldığı gibi sarılmamıştı. Hiçbir zaman korumamış, hiçbir zaman sevgi göstermemişti. Hiçbir zaman bir anne olarak bile onun için kendini feda edebileceğini göstermemiş, aksine Sina'yı her zaman harcanabilir bir varlık gibi görmüştü. Harcamıştı da... Gözünü bile kırpmadan harcamıştı Sina'yı. Ondan gizlice kaçarak gittiği okul dönüşü, yediği dayakları düşündü. Her sabah aynı rituel gerçekleşmesine rağmen Sina yılmamış, annesiyse hiç vazgeçmemişti. Hazar'a harcamıştı onu... Kendine harcamıştı... Hırslarına harcamıştı... Babası bile harcamıştı onu. Bir kez bile arkasında durmamıştı. Sina düşüncelerinin içinde kaybolmuştu. Üzüntüyle babasının öğretmenlik yaptığı çocuklara acıdı. O kadar sönük, silik bir adam hayata karşı o çocuklara ne verebilirdi ki? Ne öğretebilirdi? Zaten kitaplardan okuyarak öğrenebilecekleri coğrafya bilgisini mi? Kendi bildiklerini de zaten babası öğretmemişti ki ona. Kendisi okuyarak öğrenmişti.

Bir anne babanın, iki kız çocuğuna karşı bu kadar duyarsız, bu kadar umursamaz oluşu nasıl olmuş olabilirdi? Nerede, ne yanlış yapmıştı Sina acaba? Hep onları memnun etmeye çalışmamış mıydı? Hep onların konforu için çabalamamış mıydı? Tüm sorumluluğu, o minik omuzlarına alıp hepsinin yükünü taşımamış mıydı? Neden memnun olmamışlar, onun değersiz bir böcek gibi hissetmesine sebep olmuşlardı ki?

Şu kollarında yattığı adam, yabancıydı ama kendi anne babasından görmediği sevgiyi, şefkati, ilgiyi gösteriyordu ona. Böyle yabancılık mı olurdu? Yabancı olsa sevgisine, şefkatine böyle muhtaç mı olurdu? Yabancı olsa kendini ona böyle ait hisseder miydi? Yabancı olsa uzaktayken öyle zor nefes alır mıydı? Yabancı olsa kollarında böyle güvenle yatar mıydı?

Onu saran bu adam, açlığını çektiği tüm duyguları ona bahşediyordu. Kendini bu dünyada kaybolmuş hissederken bir yerlere ait olduğunu hissettiriyordu. Yokluğunun düşüncesi bile aklını yitirmesine neden oluyordu. Onsuz ne yapardı? Onsuz kaybolurdu!

Kendini saran kolların arasında zorlukla dönerek yüzünü Karan'ın boynuna gömdü. Ellerini çenesinin altına topladı, gözlerini kapadı. Ayakları Karan'ın bacaklarının arasında kayboldu. Hareketlenmesiyle beraber, kendisini sıkan kolların hafifçe gevşemesinden onun uyandığını anladı ama ses çıkarmadan gözlerini yumarak, kollarında yatmaya devam etti. Buna öyle ihtiyacı vardı ki. Sıcaklığını hissetmeye, o kolların arasında ömrünü geçirmeye çok ihtiyacı vardı. Sırtında yumuşak dokunuşlarla dolaşan parmakların, teninde bıraktığı ize ihtiyacı vardı. Her soluğunda, burnundan ciğerlerine dolan kokuya, ihtiyacı vardı. Yüzünde hissettiği tenin sıcaklığına, ihtiyacı vardı.

Karan kollarında dönen bedenin hareketiyle gözlerini açmış rahatça hareket edebilmesi için kollarının kıskacını az da olsa gevşetmişti. Sina yüzünü boynuna gömmüş sessizce yatmaya devam ediyordu. Parmakları istemsizce kızın sırtında dolaşıyordu yavaşça. Uyumadığını biliyordu ama günlerin yorgunluğunu, üzerinden atması için sessizce yatmasına izin verdi. Başını hafifçe eğip dudaklarını saçlarına bastırdı. Burnunu saçlarına gömdü. İkisi de birbirlerinin kokusunu ciğerlerine çekerek yavaşça soluk almaya devam ettiler.

SİNA  ( YAZ BOYUNCA YAYINDA!)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt