2. BÖLÜM: "MABEDSİN, MABEDİMSİN!"

21.2K 939 424
                                    

Love has seen the sea

2. BÖLÜM: "MABEDSİN, MABEDİMSİN!"

❄❄❄

"Onların seni ele aldıklarını mı düşünüyorsun?"

Türkçesi bozuk  olan Clara Hanım, temkinle benden cevap bekliyordu. Ancak ben cevap vermemekte ısrarcıydım. Sorusunu yeniledi. Başımı usulca sallayıp, beyaz parkedeki minik tozları saymaya başladım.

"Anaida, ne düşünüyorsun?"

Clara hanım, fazla soru sorardı. Ve ben çoğu zaman sorularını cevaplamazdım. Bunu çok istesem de, yapamıyordum. Sanki onun her sorusunda dilimin üzerinde bir kilit oluşuyordu. Ve ben ne kadar çabalasam da, o kilidi yerinden söküp alamıyordum. Yavaşça gözlerimi  parkeden çekerek masanın üzerindeki takvime  odaklandım.

Günlerden çarşamba, yıllardan iki bin on beş, aylardan aralıktı.

"Bilmiyorum..." dedim en sonunda. Aslında ne kadar sebebini bilsem de, sakince yüzüne bakmayı sürdürdüm. Ne de olsa sessizliğime alışmıştı. Bu suskunluğum sayesinde buradaydım ya! Evde tek eşya kalmayana dek etrafta ne varsa hepsini kırıp döküyordum ve en son sonum buralara kadar gelmek olmuştu zira benim burada oluşum bile saçmaydı. Tüm suç o kadının olarken, vebalini ben taşıyordum. Yanaklarımdan akan yaşların sebebi, kalbimdeki açılan her bir yarayı yapan ve benim katilim olan o kadın başından beni savmak için psikiyatristin yanına atmıştı beni. Oysa ona ben hiç bir şey diyemiyordum, burada olmak istemediğimi, beni sevmesini hatta yanında olmak istediğimi bile söyleyemiyordum.

Elimi saçıma atıp karıştırdım. "Bilmiyorum, ne düşündüğümü anlayamıyorum."

Psikiyatristim şaşkınlıkla bana bakarak, sertçe yutkundu. Benimle uğraşmak istiyordu, beni anlamaya çalışıyordu. Fakat sadece çalışıyordu. Buna izin vermediğim için  ne benimle doğru dürüst konuşuyor ne de sorularını  düzgünce soruyordu. Belki bir şeyleri yola koymak için uğraşıyordu. Bunun için para alıyordu, işini ne kadar düzgün yapmaya çalışsa da, aslında o da kendinden başka kimseyi düşünmüyordu.

Elindeki kalemi küçük not defterinin üzerine bırakarak bana doğru adımlamaya başladı. Ayaklarını  takip etmeye başladım ben de.

Topuklu ayakkabısının değdiği yerden küçük toz taneleri havaya kalkıyordu. Küçük bi' mırıltıyla;

"Yüz dokuz." dedim.

Tam yüz dokuzuncu tozun üzerine ayakkabısını bastığında oturduğum koltuktan ayağa fırladım. Anında Clara Hanım ile burun buruna gelmiştim. Bu kadından uzaklaşmaya çalıştıkça üzerime geliyordu. Ne kadar psikolog olsa da, biliyordum beni tekrar o tımarhaneye kapatmak için uğraştığını. O kadın gibi, eğer dışarıda kalırsam herkese saldıracağımı, basit bir eylemle kendime kıyacağımı düşünüyordu. Fakat onların düşündüğü kadar delirmemiştim ben. Sadece uzaktım, düşüncelerime yakın, intihara yakın ancak ölüme çok uzaktım.

Gözlerim hafiften bulanıklaşmaya başladığın da, karnımın içine balyoz darbeleri inmeye başlamıştı. Clara Hanım, bana bakıyordu ben ise, kulağındaki küçük beyaz küpeye. Fark ettim de, ben hayatım boyunca bir kere bile olsa küpe takmamıştım; kulak deliğim bile yoktu, belki de vardı ve şu an kapandığına yemin edebilirdim.

"Anaida, yapma bunu. Kendine işkence etmeyi bırak artık. Konuş benimle..."

Koskoca psikiyatristin bile psikolojisini bozmuştum. Onun da benden farkı kalmamıştı. Ne kadar çabalasa da, bana varamıyordum fakat ben artık uzanan ellere kavuşmak istiyordum. Bu  benim durumumda olan insanlar için mühimdi. Bir ışık görmek ve o işığa tutunmak büyük bir istekti.

RUHUMA DOKUNAN HAYALET (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now