5. BÖLÜM: "HAYALET ADAM'IN GELİNİ."

10.8K 716 69
                                    

Side A- Forevermore

5. BÖLÜM: "HAYALET ADAM'IN GELİNİ."

❄❄❄

Geçmişten kesit,

İnsanoğlunun yaşamanı bilim adamları dört aşamaya bölmüştür; tohumun ekilmesi, yeşermesi, mahvolması ve ölmesi gibi. Peki şu an ben bu aşamanın kaçıncısındaydım? İlkinde mi, yoksa üçüncüsünde miydim? Belki de dördüncüsündeydim. Buna artık ben bile karar veremiyordum. Çünkü artık bana ne olacağı ile ilgilenmiyordum. Varsın şu sınıf odasında sıkıntıdan öleyim. Varsın bir araba çarpsın, artık ölümümün beni ne şekilde beklediğini merak etmiyordum. Hayır, depresif takılımıyorum sadece artık beynimin içinde bir şeylere karar vermek istiyordum; neler olacağı, ne yapacaklarımla ilgili hepsi bi' yana, bu okulu nasıl bitireceğimi düşünüyordum. Belki de bırakmalı ve bu ülkeden kaçmalıydım? Cidden bunu yapabilir miydim? Zaten fark edilmezdim, arkamda birinin aklında soru işareti bırakmazdım.

"Şuna baksana. Nasıl da ezik ezik bakıyor!"

Arkamdaki fısıldaşmalara istemsizce kulağımı verdim.

"Ezik ezik bakamaz çünkü o zaten bir ezik!" diye alaylı bir ses kulağıma iliştiğinde kağıdın üzerinde karaladığım kalemim elimde dondu. Şu an arkamdaki iki sürtüğün ağızının payını vermek istiyordum. Ancak buna mani olan ses beni yerimden sıçrattı.

"Anaida, dersi dinliyor musun?"

Şaşkınlıktan başımı iki kez sallayıp, "Tabii ki, Bayan Clasey." dedim.

Yaşının kırıklarında olan ve buruş cildine rağmen dizlerinin bilmem kaç karış üzerindeki eteğini düzeltip, bana doğru yaklaştı. Kemik gözlüğünü parmağıyla düzelterek, "O zaman son söylediğimi tekrarla," dedi.

Ne diyeceğimi bilmeden donuk ifademle yüzüne baktım. Dersi dinlemiyordum bile sorusuna nasıl cevap verebilirdim ki. Öyle de oldu. Bayan Clasey, sorusuna cevap bulamadığı için üzerime bir hışımla gelerek elini sertçe sırama vurdu. Sesten dolayı irkilmiştim. Fakat bedenimi kontrol atlına alarak, nefesimi tuttum. Ciğerlerimin içinde saklı kalan nefesim, dışarıya varmak için kalın duvarlara yumruk atıyordu. Oysa çoktan kulaklarımı kapatmıştım.

"Hemen dışarı çıkıyorsun, Braimen! Ve bir daha ki dersime ebeveynin olmadan giremezsin,"  diyerek kolumdan tuttuğu gibi, kapıya doğru fırlattı.

Bunu ne anneme, ne de babama açıklayabilirdim. "B-ben üzgünüm, lütfen..." cümlemin sonunu getirmeme izin vermeden işaret parmağıyla kapıyı gösterdi.

"Hemen!" Her kelimenin üzerine bastırarak, söyledi. Ben ise sadece ona yalvaran gözlerle baktım. Lütfen, lütfen... şu an olmaz. Bir kez daha ezilmeye dayanamam. Gözlerimde ki acıyı görmesine rağmen, ateş saçan gözlerle baktı bana. Onun dışında sınıftaki herkes kahkaha atarak,

"Anaida, annene söyleyecek misin?" diye bir ses sınıfın içinde yankılandığın da, yumruğumu sıktım.

Şimdi olmazdı, eğer şimdi ağlarsam bir daha durduramazdım kendimi.

"Gelecek bir annen, baban var mı?"

"Söylesene, utanç duymak nasıl bir his?" diye bir ses daha eklendiğinde, elimde olmadan, "Kesin sesinizi!" diye bağırarak sıramdaki defterlerimi ve çantamı kaptığım gibi kendimi sınıftan dışarı attım.

Bu kadarı fazlaydı.

Bana yapılan her hakarete sustuğum gibi buna da susmuştum. Ama bu kadarı acımasızdı. Tüm sınıf hatta tüm okul üzerime geliyordu. Çünkü bu okulda ebeveynlerin tarafından sevilmiyor ve değer verilmiyorsan, sana da değer vermezlerdi. Bilhassa, ebeveynlerinin bile sevgisini layık değilsen kimsenini sevgisine layık değildin.

RUHUMA DOKUNAN HAYALET (KİTAP OLDU)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt