Nimfler Güzeldir, Sen Benim Nimfimsin

10.9K 782 802
                                    


***

"Daha sert!" Chanyeol sinirle ağabeyine yumruk attı. Ondan daha iri ve güçlü olduğu için yumruk hiçbir işe yaramamıştı. "Hadi Chanyeol!"

O sırada kardeşlerinden biri kahkaha attı ve aralarına girdi. "Boşa uğraşma, Yeol ne kadar denerse denesin güçlenemeyecek. İkimizin de babasının Ares olduğuna inanamıyorum. Seninki daha çok Hermes gibi."

Chanyeol bu hakaretle kaşlarını çatsa da bir şey diyemedi. Haklılardı, Chanyeol onlarca Ares çocuğu arasında en güçsüzlerinden biriydi. Derince iç çekti ve kardeşlerinden uzaklaştı. "Neyse ne. Kulübeye dönüyorum ben."

"Kardeşlerin yerine diğer tanrı çocuklarıyla takılmanı sevmiyoruz. Babamız da sevmiyor."

"Babamız beni de sevmiyor." Daha fazla konuşmadan kulübesine koştu. Saçları ve kıyafeti terden sırılsıklam olmuştu. Uzanıp havlusunu boynuna sardı ve ana kapıya yöneldi. Herkes içerideki odada olmalıydı.

Chanyeol ıslak saçlarını havluyla kurulayarak odaya girdi.
"Tanrım, sizi böyle görmek zorunda mıyım her gün?"

Alaycı bakışlarını yatağın üzerinde birbiriyle oynaşan arkadaşlarına attı.
Kyungsoo önündeki bulmacayı çözerken Jongin ona sulanıyor, Sehun umursamaz bir şekilde müzik dinliyor ve Jongdae de kendi kendine kahkaha atıyordu.

Chanyeol bileğindeki sargıları düzeltti ve odanın kenarında duran kum torbasına giderek yumruk attı.
"Kıçımın savaşçısı..."

Jongdae alayla gülerek Chanyeol'a baktı.
"Bana mı dedin Jongdae?"

"Evet, Ares'in oğlusun diye kendini çok mu güçlü sanıyorsun?"

"Sen ne dediğinin f-"

Kyungsoo panikle aralarına girdi.
"Yine Jongdae'nin kafası iyi, boş ver onu."

"Sarhoş olmadığı bir gün yok ki, keş bir herifin oğlu işte. Ne beklersin?"

"Kime keş herif dediğinin farkında mısın sen?!"

"Senin baban olacak uyduruk tanrıy-"

Kapı büyük bir gürültüyle açıldığında hepsi olduğu yerde kaldı. Sinirle kafasındaki boynuzları kaşıyarak odaya giren Satir Hocalarını gördüler.

"Chanyeol!"

"E-efendi Suho?"

"Tanrı Dionisos'a hakaret mi ettin, ben mi yanlış duydum?!"

"Önce Jongdae babamla alay etti!"

"Asıl Chanyeol benim babamla alay etti! Şarap tanrısı diye, koskoca tanrıyla dalga geçemezsin!"

Sehun umursamazca kulaklıklarını çıkardı ve aralarına girdi.
"Kardeşlerimin yanına gidiyorum. Çekilin önümden. Sen de çekil, garip keçi bozuntusu."
Efendi Suho'yu Hızlıca itti ve odadan çıktı. Suho derin bir iç çekerek kafasını salladı.

"Zeus'un oğlu olmasa ben bilirdim ne yapacağımı... Sizinle uğraşamam. Biraz Kyungsoo gibi olun. Bakın sessiz sakin-" diyecek olsa da Jongin'le oynaştıklarını gördüğünde gözlerini çevirdi. "Yani... Yine de sizden daha iyidir." Bu zamanın gençleri hiçbir şeyden utanmıyorlardı. Ne kadar da üzücü... Halbuki Suho'nun zamanında böyle miydi?

"Neyse ne."
Chanyeol gözlerini devirerek yumruğunu sıktı ve kum torbasına geri döndü.

Jongdae sallana sallana tekrar yatağının oraya gittiğinde kapıları ardına kadar açıldı ve küçük, parlayan nimfler içeri daldı.

"Efendi Suho, Efendi Suho!"

Chanyeol yumruğunu duvara geçirdi ve onlara döndü.
"Burası yol geçen hanı mı? Kapıyı falan çalın!"

Son of Aphrodite || ChanBaekWhere stories live. Discover now