Gökyüzü Rahatlatıcıdır, Sen Benim Gökyüzümsün

6.6K 656 348
                                    

Chanyeol gece içindeki huzursuzlukla uyandı. Canı sıkkın hissediyordu, nedenini bilmese de bu böyleydi.

Horlayan abilerinin arasından kayarak dışarı çıktı. Rahatlatıcı bir serinliği olan havayı içine çekerek bahçede dolaşmaya başladı. Geniş bahçede yürürken yavaşça kollarını açtı ve gecenin karanlığını kucakladı.

Tepedeki milyonlarca parlak yıldızları hafifçe eğilerek selamladı. Bunun saçma olduğunu bilse de çocukluğundan beri ölenlerin bir yıldız olarak Gece'ye çıktığını öğrenerek büyümüştü. Gece, ölen kahramanların mezarlığıydı. Yürümeye devam ederken aklında günün kritiğini yapıyordu.

Abilerinden güçsüzdü, babasını hayal kırıklığına uğratıyordu ve tüm gün dikkati dağınıktı. Derince iç çekerken duyduğu sesle olduğu yerde kaldı. Ses ilerdeki göletin oradan geliyordu. Chanyeol biraz durdu ve dinledi. Kulakları cennetin sesini duyuyor olmalıydı.

Güzel sesi dinlerken ayakları kontrolsüzce onu sese götürüyordu. Gölün başında kanatları parlayan nimfleri, ardından onlarla oynayan Baekhyun'u gördü. Sesten sarhoş olmuş bir şekilde yere çöktü. Böyle olmaması gerektiğini biliyordu ama kendini kontrol edememişti. Yere bir şeyin düştüğünü duyan Baekhyun şarkı söylemeyi kesti ve panikle etrafa bakındı.

"Tanrıçam!" Nimflerin yanından kalktı ve yere düşen Chanyeol'un yanına koştu.
"İyi misin?" Yavaş bir şekilde Chanyeol'un yanağına vurdu ve kendine gelmesini sağladı. Chanyeol'un gözündeki karartı gittiğinde Baekhyun'un elinden destek alarak ayağa kalktı.

"Ne oldu bana?" Yere düştüğünde bir an zaman durmuş gibi hissetmişti. Hafızası da birkaç saniye gidip gelmişti.

"Ben... Uyanık biri olduğunu bilsem şarkı söylemezdim! Özür dilerim!"

"Seninle ne ilgisi var?"

"Şarkı söylediğim zaman birileri zarar görüyor."

Chanyeol zor da olsa ayaklarının üzerinde durdu ve Baekhyun'u inceledi. Baekhyun'un göz bebekleri titriyordu. Gecedeki tek ışık kaynağı yıldızlar ve nimflerin kanatları olsa da Chanyeol en parlak ışıltının onun gözlerinden geldiğini düşünmüştü.
"Tekrar özür dilerim. Bana bir şey yapacak mısın? Çünkü ben Ares'in oğluyla savaşacak güce sahip değ-"

"Ne? Hayır."

"Teşekkür ederim..."

"Benden korkmana gerek yok." birbirlerine gülümsediklerinde Chanyeol ellerini saçlarından geçirdi. Gerilmişti, biraz gücü elden bırakırsa olduğu yerde eriyip gideceğini biliyordu. Ares aşkına, gülüşü... Neler oluyor bana? Normalde üst üste binlerce yumruk yese de bayılmazdı. O zaman neden bir gülüşle bacakları titremeye başlamıştı? Gözlerini Baekhyun'dan çekti ve yere bakarak konuşmaya çalıştı.
"Şey... Bu akşam... Benim adımı nasıl bildin? Kahin ne dedi sana?"

"Efendi Suho bunu kimseye söylemememi istedi."

"Doğru, peki sen neden buradasın?"

"Garip bir hikaye."

"Hikayeleri severim."

Birlikte göl kenarına oturduklarında Baekhyun derin bir nefes aldı.
"Annem beni bu yaşıma kadar hiç başka bir insanla aynı yere koymadı. Konuşabilen hiç bir şeyle..."

"Bu imkansız..."

"Öyle gibi görünüyor ama değil. Birkaç gün önce beni buranın yakınlarına bıraktı. Sığınak girişini kendin bulmam gerekmişti ve gördüğünüz gibi çok yorulduğum için bayılmıştım."

"Tanrıça Afrodit seni neden bıraktı?"

Baekhyun birkaç dakika sessiz kaldı.
"Tanrılar arasındaki savaşın bitmesinde bir dönüm noktası olacağımı söyledi. Benden ayrılmak istemiyordu ama mecburdu."

Son of Aphrodite || ChanBaekWhere stories live. Discover now