SONUNDA

60 17 78
                                    

Kollarımı birleştirerek karşımda olan Berksan'a nefretle baktım. Bu sefer her şeyi göze almıştım. Sınıf erkeklerini alarak Berksan'ı bizim evin bodrumuna bağladık. Sınıf arkadaşlarım köşede havalı bi şekilde dururken ben Berksan'ın önünde eğilmiş boğazını tutuyordum. Tırnaklarımı boğazına batırıyordum çünkü gerçekten içimde onu öldürme isteği vardı.

İçimdeki kötü şeytanı ortaya çıkarırcasına bağırdım.

-" Bana bak yerden bitme yulaf ezmesi kılıklı, benim sevgilim nerde ?" Dedim 'benim sevgilim' kısmını vurgulu yaparak.

Güldü. Alay eder tavrına karşılık var gücümle yumruk attım. İşte o an içimde Supermann gibi güç belirdi. Kız olmama rağmen.

-" beni burda boşuna tutuyorsun spora diye çıktı birdaha ulaşan olmadı." Dedi belki haklıyken. Lakin güvenmiyordum.

Gözyaşlarımın aktığını fark eden Görkem kolumdan tutarak beni dışarı çıkardı.

-" Ne yapacağımı bilmiyorum Görkem "
Dedim hıçkırıklarımın arasında. Çünkü yeniden güven kazandığım bi erkeğin kaybolma haberini alınca yıkılıyor insan. Korkuyor eski duygularını hissetmekten.

-" Git biraz uyu, 2 gün bekleyelim sonra yine araştıracağız tamam mı kardeşim üzülme" dedi abi edasıyla.

Acaba neredeydi?  Kimleydi? Tek miydi ? Nasıl hissediyordu? Benim onu düşündüğümü düşünüyor mudur?

Nerelerdesin be...?

Telefonuma mesaj gelince elim cebime gitti. Mesaj Ekindendi. Çok mutlu olduğum için çığlık atınca Görkem korktu. Mesajda konum vardı. O.. oradaydı.

-" Araban nerde ?" Dedim heyecanla.

-"Önünde, atla" diyince arabaya geçtik

Ekinden mesaj gelmişti Ekinden mesaj gelmişti allaaaaah  içimde debenen iç sesimi susturup yolu izlemeye koyuldum. Konum şehrin çıkışında bir yerde kalıyordu.

gerçekten nasıl özlediğimi fark ettim. Nasıl değer verdiğimi anladım. Nasıl sevdiğimi hissettim. Biri gelir ya, sizi baştan yaratacak güce sahip olmadan bir bakışıyla değiştirir. Benim için
Ekin aynen öyleydi.

Geçen kuşları, kaldırımda yürüyenleri, acelesi olanları, tabelaları, ışıkları izlerken arabanın yavaş yavaş durduğunu fark ettim.

Kasabaya mı gelmiştik ? Telefonumu çıkarıp Ekin'i aradım. Yine açmıyordu yine...  kapattıktan bir müddet sonra yeni bir konum gelmişti Ekin'den.

Attığı 2. Konumun olduğu eve girerken bir kulübenin olduğu  ve ormanlık alanda bulunduğu  için içime korku girmişti.

Kapıyı açtığımda onu gördüm. Ekin'i...

Yanına gidip dizlerinin üzerine çöktüm. Kızarmış gözlerinin bir tanesi morarıktı.
Kokusu burnuma dolarken iç çektim. Ekin ayağa kalktığında bana sıkı sıkı sarılınca karşılık verdim.

Ağlıyordu. İkimizde susuyor sadece sarılıyorduk. Daha yeni olmamıza rağmen kokusunu bile çok özlemişim, ben bağlanmışım da kimse çözmesin diye mühür vuruyormuşum gibi.

Doğru zaman gelince onun bana her şeyi anlatacağını biliyordum. Ellerim saçlarını bulmuştu. Bir zaman sonra  kanepeye oturmuştuk. Dağlık alanın ormanında bulunan bu minik yer her şeyden sıyrılmak için harika bir yerdi.

Kendisini yastığa kafasını duvara yaslarken derin bir içti. Sanki hali hazır değildi.  Bende kalkıp  arabada beklemekte olan Görkem'in yanında gittim.

Kapıyı açıp ona gitmesini beni ve Ekin'i soranlar olursa ise 'onlar birlikte dersin nerede olduğumuzu söylememek şartıyla' diyerek kapıyı kapattım. Araba hızla uzaklaşarak gittiği zaman minik yere geri döndüm.   Kapının eşiğinde durarak Ekin'e baktım. Titrek adımlarla yanına giderek göğsüne yaslandım.
Sarıldım. Evet, bu tek kelimelik sadece yüklemi  olan bir cümledir ama derin düşüncelere inince duyguları sarmalayan sarmaşığın parıldaması, bir kalbin yarasının kapanması gibi bişeydi: sarılmak.

-" Ben spora çıkmadan önce annemle gerçek ailemin kim olduğunu nerede olduğunu öğrendim. Spora diye çıkıp oraya gittim, aynı bakkala diye çıkıp  sana geldiğim gibi. Sonra o eve giderken o duyguyu tarif edemem, varla yok arasında sanki boşlukta kimse yokken " ben kimim? " dercesine sorar gibi. Merak var tabi gittin tıkladım o lüks evin kapısını. Karşıma bir kadın çıktı. Bu annem olmalı dedim içimden. Gözleri ben gibi, saçları da sarı bakımlı birisiydi karşımdaki kadın.  Anladı tabi kim olduğumu, uzun uzun baktı yüzüme. Yılların pişmanlığı var gibiydi. Sadece bebekken 10 ay kokladığım ve geri kalan 19 yıllık hayatımda hiç solumadığım o bilmediğim ama tanıdık kokusunu soludum. İkimizde susuyorduk. O pişman  ben kırgın. Sarılmak geldi içimden hani beni yurttan alan bakıp büyüten kişi annem değildi sanki o an. Gerçek anne sevgisi işte. İçimde ona olan gizli sevgi gözlerimden yaş olarak dökülüyordu.
İstedim ki alsın beni kollarına ufak olayım dolsun içimdeki anne boşluğu, baba desteği. O beni yurttan alanlar yalan gibiydi. Sanki 2 annem 2 babam var gibiydi.  Gözyaşlarını silip bir kere daha baktı. Bana dedi ki  Toprak sen misin ? Baktım suratına. Kafamı salladım evet dedim çocuk gibi ağlarken. Oğlum diyerek yere yığıldı dizlerinin üzerine bende eğildim. Tuttu aldı beni kollarına inanabiliyor musun ? Cennetin kolları arasındaydım.  Yalan söylemiyorum 30 dakika öyle kalmışızdır. İçeri geçtik.  Başladık konuşmaya. Dedi ki  her gece dua ettim gel diye. Seni bulmak için  çok çabaladım.  Engelleyenler oldu tabi ama rabbime şükürler olsun bir an vazgeçmedim, her gece dua ettim.  Geldin oğlum geldin. Seçim sana oğlum ya o ailenle kal ya benle onları seçersen beni unutma hergün gel bizde kal burası senin doğduğun ev. Yeniden kopukluk olmasın dedi. Aklımda kalan tek şeyi sordum anneme. Anne dedim beni neden bıraktın oraya?. Sustu. Ondan öğrenmişim derin derin susmayı bende anladım. Söylemedi bana. Geç olunca veda etmek istedim asla dedi. O gece sarılarak uyudum annemle dizlerine yattım. O bana çocukmuşum gibi ilk önce masal anlattı sonra ne var ne yok anlattı. Babamın kindar iğrenç bir adam okunduğunu ve onu boşadığını öğrendim. Şimdi kafam allak bullak. Sabah kahvaltıdan sonra veda ettim ona. Alışığız tabi vedalara. Kendimi biraz toparladım sanarken yolda bir adam beni öldüresiye dövdü. Tabi ben sataştım bunu es geçemem. Sonra ise kendimi ne zaman kötü hissetsem geldiğim yer olan buraya geldim. Ama bu sefer bişey vardı. Birisini istiyordum yanımda. Bu durumda sen oluyorsun çünkü içimdeki anne boşluğundan sonda oluşan bütün boşlukları kapatan tek sen varsın. İyiki varsın. Hoş geldin."

Gözümden yaşları silerken hayatta olan her şeyin bir imtihan olduğunu yeniden hatırladım.

  -" Ben olduğum sürece hayatında boşluk olmayacak her ne kadar anne boşluğuna gücüm yetmese de."
Dedim ve yanağından öptüm. Öperken koklamak vardır ya...

Hava karardığı için Ekin'in aldığı yemekleri yedikten sonra televizyonu açtık. Ben çekirdek çitlerken Ekin bir eli ensesinde diğer eli ile kumandayı tutuyordu.

-" Kalk çay demle kız" dediğinde dilimde olan çekirdeği tükürmeyi unutarak ona baktım. Tek kaşını kaldırmış bana bakarken hemen toparlanıp 'olur' dedim.

Mutfağa gittiğimde bu adamın cidden türk erkeğine bağladığnı ama sonra onun zaten  türk olduğunu hatırlayıp hak vermekle geçiştirdim, çayın altına su koyarken.

Bir süre sonra elimde tepsi ile geldiğimde önüne tuttum. Gülüyordu. Bende gülümsedim. Sonra çekirdeğime ve çayıma geri döndüm. Aklıma gelen sinsi planla sırıttım, anlamasın diye  anında  soldurdum. Kanalları gezerken 'bıraaak' diye bağırdığımda ' ne bağırıyon kızım' diye cırladı.

-" O kanalda dizim var  benim onu izleycez." Dedim çayımı yudumlarken.

-" maç var kızım otur izle işte boşuna almadım bu televizyonu buraya."

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Kalkıp içmekte olan çayını hızla aldım. Yerime oturup kollarımı birleştirerek duvarı izlemeye koyuldum.

-" kız değil misiniz hepiniz aynısınız" dedi sinirle ve buruk gülmeyle.

Hedefime ulaştım mı ulaştım. Dizimi açtığında çekirdeği çitlemeye yeniden koyuldum.

Ekim'de Ekin Aşkı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin