Rouge "Don't Look Up!" (Türkçe Çeviri) (Creepypasta)

3.2K 144 14
                                    

Hava soğuduğu için insanlar bölgede zar zor dolaşıyorlardı, Slender'ın bölgesindeki 'bekçi köpeği' sıkılmıştı. Biyolojik olarak o bir köpek değildi, ama o bu ismi çevreyi koruduğu, havadan gelen saldırılarda dört ayağını da kullandığı için almıştı. Soluk kırmızı, paramparça olmuş kapüşonlusunun kollarını sıvadı; kendi kendine olmuş, iyileşen ve izi kalan yaralarını ortaya çıkardı. Boynunun etrafına bağladığı gri mendil ile operatör işaretini ortaya çıkardı; bu uzun boylu adamın etten kuklası olduğunu ifade ediyordu. Ayrıca bej kargo pantolonu, oldukça ağır siyah savaş botları ve korkunç, unutulmaz niteliklere sahip bir maskesi vardı.

Siyah, boş gözler, geniş esrarlı gülümseme ve önceki kurbanlarından kalan kurumuş kan lekeleri, aklı başında birinin korkusu haline gelebilirdi. En belirgin özelliği eldivenleriydi. Parmak uçlarında keskin kavisli metal pençeler vardı. Bu özelliklerin tümü 'Slenderman'in Proxy'si' olduğu içindi.

Rouge yoğun siste yorgun argın yürürken ağacın altındaki misk* çalılığındaki çürümüş insan kalıntılarını botlarıyla dağıttı.

Aslında bu gün hiç av bulamayacağını biliyordu. Aklı başında olan hiçbir insan günün bu erken saatlerinde yürüyüş turu yapmazdı; yüksek sesle ağlamak için alacakaranlık saati oldu! (Son cümleyi ben de anlamadım boşverin.) Maskeli proxy bu arada ilginç bir şey göremedi. Diğerleri hâlâ uyuyordu ve o bu bölgeyi izlemekle görevliydi. Yukarıdan izlemeye devam ederken ağaçların üzerine tırmandı ve uzanabileceği sağlam bir dal buldu.

Gökyüzü daha aydınlık bir renk aldı ve güneş doğarken, ormanda daha fazla hayat vardı. Sadece ağustos böceğinin cıvıltısını değil, bir insanoğlunun hatırı sayılır sesini duydu. "Hayır-Greg'i henüz bulamadım tatlım. Deniyorum! Polisler hiçbir işe yaramıyor ve korkunç bir baba gibi hissediyorum. Eğer bu konuda bir şey yapamazsam... Üç hafta oldu Kayla! " Sesi yetişkin bir erkeğe aitti. Sonunda! Haftalardır şükretmeye değer bir şey bekledikten sonra, Rouge cenin* pozisyonunda oturdu. Metal pençelerini dala kazarken dikkatle dinlemeye başlamıştı, gürültü geliyordu.

Yerlerini tespit ettikten sonra, pusuya yattı; ağaçtan ağaca geçerken, çığlık gibi yükseldi. Dolaşırken telefonda konuşan, ufacık orta yaşlı adamı gördü, Rouge'un pençeleri ışık vermeyi kesti, ağaç tepeleri vasıtasıyla hızla hareket etmeden önce kıkırdadı; daldan dala atladı, hızlı momentumu* yaprakların hışırdamasına neden oldu. Kurbanı ile oynamaya devam etti.

Adamı korku içinde boğulurken görmek, Rouge'un sürekli eziyetini cesaretlendirmek için yeterliydi. O ağaçtan ağaca geçip avlanan bir hayvan gibi haykırmaya başlayınca, adamın omurgasını ürperdi. "...B-ben seni sonra arayacağım tatlım..." Aramayı sonlandırmak için tıklarken kekeledi ve titreyen elleri nedeniyle telefonu düşürdü, kendinden emin bir cümle kurmak için cesaretini toplamayı denedi. "G-Greg?.. Gregory?.." Bunun kaybettiği kişi olduğunu umarak acayip bir şekilde mırıldandı. Oğlunun uzun adama kurban gittiğini az çok tahmin edebiliyordu.

Biraz zayıf yönüyle oynadıktan sonra, Rouge adamın üzerinde sağlam bir falda durdu. Ona doğru yaklaştı ve karanlık oyuk gözleriyle solgun adama baktı. Üstünden gelen ağır, boğuk nefes seslerini duyabiliyordu.
Kan lekeli maske avcının yüzündeki kötü niyetli, esrarlı sırıtmayı gizledi.

"Yukarı bakma... Pişman olacaksın..."

Tekrar mırıldandı, keskin metal tırnaklarını ağaca kazmadan önce pençe parmak uçlarını ahşap kabuğa vurması taze ağacın özsuyunun akmasına ve adamın kafasına damlamasına neden oldu.

Bu tehlike şimdiye kadar karşılaştığı her şeyden daha kötüydü. Bu canavarın korkunç özellikleri onu oldukça insanlık dışı gösteriyordu.
Adam geriye doğru adımlar atarken önündeki dehşeti gördüğünde çığlık atmaya başladı.

Rouge kendini daldan adamın üzerine attı ve onu ayağıyla sırt üstü yere yığdı. Onu sıkıca sardı ve yüzünü yarmaya başladı. Pençeleri eti tereyağı gibi kesip derisini sıyırdı, kırılıncaya kadar kollarını büktü.

Savunmasız adam acı içinde bağırmaya başlarken üstündeki proxy ile savaşmaya çalıştı, ama boşuna. Onu sıkıştırdı ve tam anlamıyla parçalarına ayırdı. Adamın çığlıkları onun kulaklarına müzik gibi geliyordu. Pençesinin ucunu göz küresine soktu. Gözü bir kenara fırlatıp aynısını diğerine de yapmadan önce gözünü kavisli pençesiyle çıkardı. Adamın son haykırışları ormanda yankılanana kadar işkenceye devam etti. Paramparça adam kendi koyu kırmızı sıvısında katledildiğinde katil güldü. "Buralarda dolaşmamalıydın, yabancı."

***

Misk otu* = Diğer adıyla Monkey Flower. Sarı ya da kırmızı boru şeklindeki bataklıklarda yetişen çiçekli bir bitki.

Cenin* = Anne karnındaki fetüs.

Momentum* = Hareket.

***

Merhaba! Uzun zamandır yoktum. Çünkü çeviriler ile uğraştım. Bu ve Kate the Chaser bölümü için sanırım 1 aydır uğraşıyorum. İlk hikaye çevirim. Pek başarılı olduğu söylenemez. Umarım beğenmişsinizdir. Gerçekten çok uğraştım. Kate'i haftaya kadar bitirmeye çalışıyorum.

Bunlar dışında merak ettiğiniz CP tanıtımları, araştırmamı istediğiniz bir şey ya da yapmamı istediğiniz liste varsa söyleyin lütfen.

Creepypasta (Yazarlar ve Bilinmeyenler)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin