Bölüm 16: "Vicdan Mahkemesi"

29.4K 937 193
                                    

Belki de biz, kaybedecek bir şeyimiz kalmayacak kadar herşeyi kaybetmiştik.
Pusulası kırık, cam yüzeyi şeffaf örtüyle kapatılmış kalpler, belki de çoktan sisli bir ormanın derinliklerinde göğe yüz çevirmiş, hiçliğin kıyısında çaresizce yön arıyordu.
Sonra siyah bir tül perde çekiliyordu o gözlerin önüne.
Vakit, ölümün ininde infaz ediliyorken,
ellerimin arasındaki elleri, gözlerimin içindeki gözleri, nefesi, nefesime deyiyordu.

Bir şehir yıkılıyordu içimde, bin bomba atılıyor, bir çocuk ağlıyor...
Gözlerimin bebeklerinde son kırıntı göz yaşlarım yavaşça süzülüp hâlâ birbirine bağlı olan ellerimizin üstüne düşüyor.
İşte o vakit kapandı göz kapakları.
Dizlerinin üzerinden yana doğru yavaşça kayan bedeniyle, zemheri soğuğun ininde ölüm yiyen elleri, ellerimden ayrıldı.

Donup kalmış bedenim, kılını bile kıpırdatamazken, bir tek o sahne kalmıştı çürümüş zihnimin içinde.

Yaralı bir adam.

Katil bir kadın.

🔥

Elfidası içinde ukte bırakılmış bedenim, hastahane duvarının soğuk nefesini yüzüme işliyordu.
Vaktin, bitmek bilmez yolculuğu, göz yaşlarımın vicdan mahkemesini kuruyordu.
Gecenin şakaklarından fırlayan o kurşun, zehir içmiş bir bebeğin son  ağlamasında peydahlanıyorken,  Nehir'in o acı çığlığı yüreğimi kan ve revan ediyordu.

Yere yığılan Korhan'ı etraftakilerin ambulans çağrılması ile kaldırılıp hastahaneye götürülmesinde dumur olmuş bedenim orada öylece kalakalmıştı.

Ne olup bittiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
Kim, neden, niye Korhan'ı vurdu hiç bilmiyordum. Ama şunu iyi biliyordum ki herşeyin suçlusu bendim.

"Hepsi benim yüzümden." Diyerek iç sesimi fısıltıyla dışarı vurduğumda, kana boyanan beyaz güllerimi, her dakika göz yaşlarımla suluyordum.
"Tüm suç benim. Benim. Benim."

Başımı duvara daha ne kadar vuracaktım hiç bilmiyordum.
Vurdukça sanki hafızamda var olan  o görüntü silinecekmiş gibi hissediyor ve bunu azılı bir katilin kurbanını mezara gömüp hızla, arkasına bile bakmadan kaçıp gitmesi gibi canice yapıyordum.

"Yeter. " Diyerek başımı vurduğum duvara elini koyan Nehir, başımı bu sefer onun eline vurmamı sağladı.
Duraksayıp yavaşça bakışlarımı ona çevirdiğimde, gözleri ağlamaktan şişmiş, yorgun ve uykusuz bir bedenle karşı karşıya kalmıştım.

"Başını daha ne kadar duvara vurmayı düşünüyorsun Ecmel? Kendine neden eziyet ediyorsun ?"

"Hak ettim." Dedim hemen.
"Hepsi benim yüzümden, tüm suç bende."

"Ahh hadi ama Ecmel. Senin abimin vurulmasında ne gibi bir suçun olabilir ? Sen ne yaptın Allah aşkına !"

Başımı, yasladığım elinin üzerinden çekip göz yaşlarımı elimin tersi ile sildim.

"O gece, o bara gitmek istemeseydim Korhan' da oraya gelmek zorunda kalmazdı. O zaman da vurulmaz, şuan da ameliyatta olmazdı."

"Saçmalama Ecmel." Dedi Nehir hemen. "Eğer abimi vurmak isteyen kişi, onu o gece vurmasaydı bile illa ki onu bir gün vurucaktı. Sen kendini suçlamayı bıraksana." Diyerek yavaşça  bedenini duvara benim gibi yasladı.

Başımı hayır anlamında sallayarak onu hemen reddettim ve bakışlarımı ondan çekerek hemen ileride oturan Sevda hanım ve Murat beye baktım.
Herkes yıkılmış, herkes dağılmıştı.

Nazire hanım ise olayı öğrenince bana  okkalı bir laf çarpıtıp sinir krizi geçirmiş, doktorların ona sakinleştirici iğne vurmasıyla da bir odaya alınmıştı.

MÜPTELA (Düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin