2; Me, You, Her

898 71 18
                                    

Rosé

Lisa'yla çocukluk arkadaşıydık. İlk Kore'ye geldiği zamanlar iletişim kurmakta zorlanırdı. Korecesi iyi değildi çünkü. Bense onların komşusunun kızı olarak, o küçük baş belasına yardımcı olmak zorundaydım.

Evet, küçük bir baş belasıydı. Ben onun Korecesini geliştirmesine yardım etmeye çalışırken, o kendi dilinde bir şeyler söyleyip bana gülerdi. Başta çok kızardım ona bu yüzden. Ama ailemi kızdırmamak için onunla arkadaşlığımı sürdürdüm. Ya da belki de o zamanlar bile onu seviyordum, emin değilim.

Değişti. Değiştim. Değiştik.
O yine yaramazdı ama en azından Korecesini geliştiriyordu.
Fakat birgün, aniden bana yine kendi dilinde bir şey söyledi.
Kızmadım, duymamış gibi yaptım. Yine benimle dalga geçtiğini düşündüm. Fakat bir yanım ne söylediğini fazlasıyla merak ediyordu. Eve döndüğümde dediği kelimeyi araştırmaya çalıştım. Ve karşıma hiç beklemediğim bir kelime çıktı, "Senden hoşlanıyorum."  Başta ne hissetmem gerektiği konusunda emin olamadım. Ama duygular  siz istediniz diye harekete geçmezler zaten kolay kolay. Ağlarken kendinize mutluyum deseniz de mutlu olmamanız gibi. Sadece şaşkınım desem de kendime, akşam yemekte babamın neden deli gibi gülümsediğimi sorması, her şeyi gözler önüne seriyordu.

Yedi yıl sonraki Park Chaeyoung olarak, çocukluğuma koca bir tokat atmak isterdim. Çünkü o, Lisa'nın söylediği şeyi görmezden gelmişti. Lisa üç gün boyunca söylemeye devam etmiş olmasına rağmen. Ve en son gün de, ben de senden hoşlanıyorum demek yerine o kelime ne anlama geliyor diye sormuştu.

'Sıkıldım' demek, demişti Lalisa. Çok iyi hatırlıyorum kalbimin nasıl kırıldığını. Eve gidip araştırdığımdaysa, gerçekten de sıkıldım ve seni seviyorum'un benzer telaffuzlara sahip olduğunu fark ederek iki kat fazla parçalandığımı. Hepsini çok net hatırlıyorum.

Lisa'nın eşcinsel olduğunu öğrendim birgün. Ve o gün aklıma bu olay geldi. Onun söylediği kelimeyi hâlâ senden hoşlanıyorum sanarken, ona ben de senden hoşlanıyorum deseydim ne olurdu? Beni sever miydi o da? Yoksa şu seviyeye gelmeden arkadaşlığımız biter miydi? İnanmayacaksınız ama iki seçenek de benim için olumluydu. Keşke ona duygularımı itiraf etseydim. Aramızda bir şey geçmese bile, arkadaşlığımız biterdi. Ben onu her gün bir öncekinden daha çok sevmezdim. Her dakika onu hayal etmezdim. Onun yüzünden aşk acısı çekmezdim. İki seçenekte de mutlu olurdum anlayacağınız.

Ama hayır olmadı işte. Söyleyemedim. Hergün onu bir öncekinden daha çok sevdim. Bana eşcinsel olduğunu söyledi. Pişman oldum söylemediğim için. Ama sonradan ekledi, 'Kızlar ilgimi çekiyor ama âşık olamıyorum hiç. Bence aşk diye bir şey yok.' Bu cümle hem kafamı karıştırdı, hem mutlu etti beni. Beni sevmiyordu ama, sevdiği bir başkası da yoktu.

Bugüne kadar. Onun en yakın arkadaşı olarak,  arkadaşların arasındaki bazı ten temaslarını yapabiliyordum. Mesela şu an, onun koluna girmiş olmam gibi. Bu da beni mutlu ediyordu. Onunla aramdaki her yakınlık beni mutlu ederdi.

Fakat bir anda her şey değişti. Anlattıklarımı dinlemiyordu. Bakışları farklı bir yerde takılı kalmıştı, bir kızda.
Güzel bir kızdı, keşke öyle olmasaydı.
Heyecanla yürürken Lisa'nın tüm dikkatini üzerine çektiğinin farkında değil gibiydi. Yanına gitsem, daha az dikkat çekici olmasını söylesem beni dinler miydi ki? Acı bir gülümseme kondu dudaklarıma.

Kız yanımızdan geçip gitti. Lisa kısa bir süreliğine bana baktı ve şöyle dedi, "Ben âşık oldum galiba, Rosé." Nefes alamadım. Ve daha önce hiç yaşamadığım bir şey oldu. İlk kez hıçkırıklara boğulup hüngür hüngür ağlamak istediğim hâlde ağlayamadım. Üstelik yaşlar da gözlerimde birikmişken. Garipçe gülümsedim. İçimden ağlıyordum oysa.

Bu arada Lisa arkasını dönmüş, kızın gidişini izliyordu.

Lisa

Aşkın olduğuna cidden de inanmıyordum. Hoşlantı, cinsel arzu. Belki bunlar olabilirdi ama aşk kesinlikle yoktu. Birisini, o sizi sevmese bile nasıl delice sevebilirsiniz? Birileri insanlık varolduğundan beri masal anlatıyordu. Dünya olduğundan daha güzel, daha temiz, daha masum görünsün diye bazı saçmalıklar uyduruyordu. Öte yandan bu masallara inanan başka birileri de, yaptığı kötü şeylerin üzerini örtmek için masalın başlığını kullanıyordu, aşk.

'Âşıktım öldürdüm'

Ne saçma bir cümle ki hâlâ saçma geliyor ama artık bu masala ben de inanıyorum.

Hiçbir zaman masallara inanan bir çocuk olmadım ben. Yakışıklı bir prensin gelip benimle evlenmek isteyeceğini falan hiç düşünmedim. Ya da bazı masallardaki gibi hayvanların konuşabildiğini. Kim değiştirdi beni böyle?

Ben deliler gibi âşık olmuştum.
Ben saf bir çocuk gibi bu masala inanmıştım. Ve bunun için sadece onu görmem yetmişti.

Rosé ile kol kola yürüyorduk. Gözüm yolun öteki ucundaki birini buldu. Hızlı adımlarla bize doğru geliyordu.
Başta ne kadar güzel bir fiziği var diye düşündüm.
Daha da yaklaştı.
Bu sefer de ne kadar güzel gülüyor diye düşündüm.
Farkında olmadan gülümsedim, kalbim hızla çarptı.
İyice yaklaştığında biliyordum. Evet, bu kadar kısa sürede anladım. Ben daha önce hiç bu kadar yoğun duyguları bu kadar kısa sürede hissetmedim. Bu olsa, olsa aşktı.

Kız yanımızdan  geçip gitti. Rosé'ye baktım. "Ben gâliba âşık oldum." Arkama dönüp onun yürüyüşünü izlemeye başladım. Derken birisine el salladı. Biraz daha yürüdü ve el salladığı kıza sıkıca sarıldı.

Âşık olduğum gün, kalbimin bu aşk yüzünden acıdığı ilk gündü.

(Lütfen yorum yapın^^)

We Loved | BlackpinkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin