1.Bölüm

39K 1.4K 19
                                    

Bölüm 1

Genç kız notlarını tekrar kontrol edip hızla evden çıktı. Zira biraz daha geç kalırsa zamanında varamayacaktı.

Okulunu bitireli uzun yıllar geçmişti, buna rağmen üniversite hocası arayıp bir seminer için onun yardımcısı olmasını teklif ettiğinde geri çeviremedi. Bu süreçte tabii ki bölümüyle ilgili farklı çalışmaları olmuştu ama yine de bu teklifi neden aldığını bir türlü anlayamadı. Yalçın hocayla özellikle görüşmemişti yıllardır. Nankörlük yaptığının farkındaydı ama geçmişi geride bırakmak için çok çabalamıştı ve sanki bu insanlarla bir araya gelmesi yeniden onu eski acılarına geri döndürecekmiş gibi geliyordu. Kaçıyordu aslında kendi de farkındaydı. Yıllardır bıkmadan onu arayıp ulaşmaya çalışan insanları hep bir bahaneyle geri çevirmişti. Ama artık kararını vermişti bu sebeple kabul etti bu semineri… “Artık yüzleşme zamanı geldi Ebru” dedi kendi kendine.

Antalya da beş yıldızlı bir otel de Yalçın hocanın vereceği seminer için bütün hazırlıklar tamamlanmıştı. Bu seminere çok sayıda mimar ve öğretim üyesi katılacaktı. Organizasyonuyla da Ebru ilgilenmişti. Hem birkaç günlük tatil bana da iyi gelecek diye düşünüyordu.

Uzun bir yolculuk kızı bekliyordu. Kendi arabasıyla gitmeyi tercih etmişti. Araba kullanmayı seviyordu. Uzun yol seyahatlerini de. Uzun zamandır fırsat bulamadığı için bu teklif ona çok cazip gelmişti.

Arabasının yan koltuğuna çantasını koydu. Şoför koltuğuna oturduğunda artık hazırdı. Bu seminerin yapılacağı otelde birkaç gün daha uzatmıştı rezervasyonunu. Biraz daha kalıp bu bahaneyle kısa da olsa bir tatil yapmak istiyordu.

Arabasını çalıştırdı otoparkından çıkarken hava neredeyse kararmak üzereydi. Gece yolculuklarını seviyordu. Yollar sakin oluyordu. ‘Düşünerek yavaş yavaş yol alırım’ diye düşündü. Usb’ sini teyp kısmına taktıktan sonra yolculuk için hazırdı. Artık sabaha kadar çalan müziğe kendiside eşlik ederek gidecekti. İlk çıkan parça şansına en sevdiği şarkıydı “danity kane stay with me”.

Müziğin eşliğinde ve uzun zamandır yalnız kalmanın verdiği rahatlıkla sakin yolda ilerlerken üniversite yıllarını hatırladı. Üniversite onun en deli dolu en eğlendiği yıllardı. En azından ilk yarısı ikinci yarısı ise yıkım…

Annesi hep her şeyin bir sebebi vardır bu dünyada derdi. Hayatta tesadüf yoktur her şey tevafuktur derdi… O zaman onu anlayamadı tabi. Annesini kaybettiğinde de anlayamadı. Acısıyla yanarken bunları düşünemedi. Ama artık anlıyordu.

Feribota geldiğinde durdu. Yol ne kadar sakin olsa da feribot her zaman biraz kalabalık olurdu. Bir sonraki feribot için sıra beklerken arabayı durdurdu. Dışarı çıkıp su alabileceği bir yer olup olmadığına baktı. Ama burada markete ihtiyaç yoktu. Küçük çocuklar, yetişkinler su satanlar, meyve satanlar, çerez satanlar her şey vardı.

“Yurdum insanı” deyip gülümsedi kendi kendine. Ve bir çocuktan su aldı. Çocuk sırtındaki küçük sepette elma da satıyordu. Onları da aldı. Yolluk işini halletmişti. Çocuğa elmaların hepsini alıyorum dediğinde çocuk önce şaşırmış sonrada kocaman gülümsemişti Ebru’ya. Ebruda ona gülümsemişti. Çocukları mutlu etmek onu da mutlu ediyordu.

Ebru zengin değildi. Zengin bir ailenden de gelmiyordu. Ama orta halli hayatından çok memnundu.

Arabasının kaputuna oturmuş sırayı izlerken karanlıkta bir şey fark etti. Bir adam onu izliyordu. İki araba önünde arabasına dayanmış arsız bir şekilde onu izliyordu. İyice karanlık çökmüştü bu yüzden yüzünü tam seçemiyordu ama adamın yüzündeki arsız ifadeyi görüyordu. Tüylerinin diken diken olmasıyla yavaşça arabanın kaputundan inip şoför koltuğuna geçti yeniden. Burası daha güveliydi. Bir daha da bakmadı adamın olduğu tarafa böyle ukala hadsiz tiplerden hoşlanmazdı.

Akşam olmasına rağmen hava hala sıcaktı. Bunalan genç kadın camlarını açtı ve yan koltuğundaki çantasından kitabını çıkardı. Bu kitabı ona Allah’ın bir hediyesi gibi hayatına giren ve pek çok şey öğreten arkadaşı hediye etmişti. Yeni başlamıştı kitaba ama çok keyif verici insanı alıp götüren bir kitaptı…

“Aşkın Gözyaşları” insanı alıp götüren manevi bir atmosfere sokan ve düşündüren bir kitaptı. Kendini kaptırmış okurken korna seslerini işitti. Önüne baktığında arabaların gitmeye başladığını gördü. Kitabını kapatıp yan koltuğa geri koydu. Arabasını çalıştırdı ve yeniden “yurdum insanı” deyip gülümsedi çünkü daha önündeki araba hareket etmeden arkadan korna basmaya başlamışlardı.  Aslında bundan birkaç yıl önce olsa belki arabadan çıkıp ağzına geleni sayar sinirden köpürürdü. Ama artık eski Ebru yoktu. Yaşadıklarını ceza olarak gören insanlara öfkeyle yaklaşıp karşılık veren o Ebru ölmüştü. Elif diye düşündü içinden can arkadaşı Elif…

Tarçın KokusuWo Geschichten leben. Entdecke jetzt