"FİYASKO"

2K 132 23
                                    

UZUN BÖLÜM DEDİNİZ İŞTE BUYURUN UZUN BÖLÜM :) WORD'DE TAM YEDİ SAYFA :)  UMARIM SEVERSİNİZ :))

YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/HİKAYEYİ ARKADAŞLARINIZA ÖNERMEYİ UNUTMAYINIZ ♥

GERÇEKTEN YORUMLARINIZ VE OYLARINIZI HİKAYEYİ ÜST SEVİYELERE TAŞIMAMIZ İÇİN ÇOK AMA ÇOK ÖNEMLİ ♥

İYİ OKUMALAR ♥

"Evet. Beklenilen gün geldi çattı." Elif Hoca elinde tuttuğu kâğıt destesini sertçe masaya bıraktı, ellerini masaya bastırıp gözdağı verircesine eğildi. "Hesaplaşma günü."

Kâğıtları masaya koyarken arka planda gelen efekti sadece ben hissetmiş olamazdım ama değil mi?

Elini masaya vurup onun bakış açısından dağılmış dikkatimizi kendine çektiğinde bir film içerisinde olduğumuza fakat filmin içerisinde olduğumuzun farkında olmadığımıza dair inancım bir kat daha arttı. Kadın yürüyen bir drama kraliçesi, elini attığı her şey anında dramatik bir kurgunun bileşenine dönüşünce insan ister istemez bunları düşünüyordu.

"Bakalım bir dönem boyunca neler yaptınız. Kürek çekip kıyıya yaklaştınız mı yoksa etrafınızdaki balıkların ihtişamına kanıp olduğunuz yerde saydınız mı?

"Hocam gerçekten takdir edilesi kadınsınız." dedi ortalarda biri. "Bizim edebiyatçıda böyle teşbih yok." Elif Hoca'nın koltukları kabarsa da katı görüntüsünden ödün vermedi. Bizi rezil etmeye, günümüzü mahvetmeye karar vermişti bir kere. Geri dönüşü yoktu. El mahkûm iki saat onu dinleyecektik.

"Konuyu dağıtmayalım." Sandalyesine zarif bir şekilde oturup üst üste istiflenmiş kâğıtları önüne çekti. İşkence başlıyordu.

"Hocam liste sırası mı yaptınız?" diye sordu önde oturan bir arkadaşım. Kendi sınıf listenin ilk numarasına sahipti. "Ona göre kendimi hazırlayacağım da."

"Yok" dedi Elif hoca. "İlk istediklerimden başlayacağım, sonra kalanlar sınıf listesine göre." Gaye, Yağız, Can, Arman ve benim bakışlarımız bir yerde birleşti. Bezgin bir şekilde nefesimi verdim. "Evet... Can Yavuz." Arman hafifçe arkadaşının boynunu sıktı. Sıra ona da gelecekti.

"Biyoloji otuz." Can elini bir şampiyon edasıyla kaldırdı. Bu onun şu ana kadar aldığı en yüksek nottu biyolojide. Elif Hoca için bir anlam ifade etmese de onun ve onu tanıyan herkes için bu not Can'ın yeni bir yaşam türü bulmasına eş değerdi bizim gözümüzde. "Eh yani. Zamanında on beşleri de gördük."

"Gördük dimi hocam." Dedi Can. "Sizinle on beşleri de gördük, yirmileri de gördük. Yalnız hocam ben bir şey soracağım? Biz neden her şeyi sizinle görüyoruz? Yani bu okulda ayıptır sorması başka biyoloji hocası yok mu? Neden biz yani?"

Sınıfın çoğu sözleriyle Can'a destek verirken, oluşan gürültü içerisinde benim tek yaptığım kahkahalarla gülmekti.

"Yeter. Kesin. Zevzekler sizi." Gülmeyi bir seferde kesmekte hiçbir zaman başarılı olamadığımdan başımı sıraya gömüp kendimi gizledim. "Ne diyorduk. Otuz. Ece Eronat." Al işte! Sonra neden gençler depresif depresif paylaşımlarda bulunuyordu. Hayat yüzümüze gülüyordu da biz mi mutlu paylaşımlar yapmıyorduk! Başımı kaldırıp Elif Hoca'nın ağzından çıkacakları bekledim.

"Biyoloji... Doksan iki virgül üç."

"Yuh." Gülümsedim. Gelen ilk tepkinin Can'a ait olması beni ayrı bir gülümsetti. Elif Hoca'nın hiçbir yorumda bulunamadan bir sonraki isme geçmesi ise çok ayrı bir gülümsetti.

"Arman Eronat. Biyoloji seksen sekiz virgül kırk."

"Oğlum sen yapmasaydın bari." dedi Can. "Yiyeceğiz paparayı yine pederden."

#DURUMKAR?Ş?K! -ASKIDAUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum