"BIÇAK"

1.3K 90 21
                                    

AKSİYON :) BİRİLERİ KAFAYI MI YEDİ NE :) AMA MERAK ETMEYİN AKSİYON BİLİNDİK BAŞLASA DA BEN DE ASLA BİLİNDİK BİTMEZ :)

YORUMLAMAYI/ OYLAMAYI/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ/ HİKAYEYİ ÖNERMEYİ UNUTMAYINIZ ♥

ÖPÜLDÜNÜZ ♥

BİR DE BÖLÜM GÜNLERİNİ PAZARTESİ YAPSAK :) ÇOĞUNLUKLA OKULDA OLDUĞUM İÇİN YETİŞTİRMEM ZOR OLUYOR :( CUMARTESİ, PAZAR VE PAZARTESİM BOŞ OLDUĞUNDAN PAZARTESİYE BÖLÜM YETİŞTİRMEM DAHA RAHAT OLUYOR O YÜZDEN YANİ ♥

İki katlı, çoğunlukla yataya doğru inşa edilmiş, kırmızı boyalı, ahşap eve yaklaşınca Arman ile ikimiz birbirimize baktık ve eş zamanlı olarak ellerimiz kapının koluna ilerledi. Arabanın yavaşlayıp duracağı anı kollarken koltukta iyice kenara kaymış, kapıya yaslanmıştım. Babam gülerek dikiz aynasından bizi kontrol edip arabayı durdurma eylemini olabildiğince uzatırken annem olayı başlamadan bitirme mantığındaydı fakat o da biliyordu ki bu asla olmayacaktı. Bu bir gelenekti. Çocukluğumuzdan bize armağan kalan yegâne bir hediyeydi. Bundan kolay kolay vazgeçmeyi düşünmüyordum. Bir diğer nesil bu olayı devir alana kadar bu böyle devam edecekti.

Araba durdu. Savaşta çekilen kılıçlar gibi kapılar hızla açıldı, eve doğru koşmaya başladık. Yolu yarıladığımızda, dedemin köpeği Oyuncak, kendi köpeğimiz Oyuncak hayatını kaybedince dedem bir köpek alıp ona Oyuncak ismini vermişti, oyunumuza dâhil olup havlayarak bizimle koşmaya başladı. Kendi türüne has hızıyla köşeyi bizden önce dönüp gözden kayboldu.

Köşeyi ikinci dönen Arman oldu. Onun durmadan spor yaptığını benimde egzersiz olarak yaptığım tek şeyin yatakta oradan oraya dönmek olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda onu yenmem imkânsızdı, bunu biliyordum. Ne olursa olsun, onunla yarışmayı, onu geçmek için kendimi zorlamayı bayılıyordum. Bu kendimi hiç olmadığı kadar özgür hissetmeme neden oluyordu.

Babaannem ile dedem bizi merdivenlerde bekliyorlardı. Onları orada, kollarını açmış bize sarılmak için hazır beklerlerken görmek, hızımı arttırdı. Arman ile neredeyse aynı anda yanlarına vardık ve o babaanneme, ben de dedeme sıkıca sarıldık.

"Çok özledim"

"Ben de özledim güzel kızım benim." Arman ile yer değiştirirken Oyuncak etrafımızda dört dönüyor, havlayarak bu tatlı kucaklaşmalardan o da istediğini bize belirtiyordu.

"Kızım" Babam olduğu yerde diz çöküp Oyuncağı yanına çağırdı. "Hadi gel." Oyuncak sevinçle, dili dışarıda koşarak babamın yanına gitti ve kendini babamın okşayışlarına bıraktı. Annem bizden fırsat bulduğu anda kayınvalidesi ve kayınbabasını selamlamak için merdivenleri tırmanırken bize söylenmeyi de ihmal etmedi.

"Ne var şu koşmada anlamıyorum. Yürüyerek gelemiyorsunuz sanki şuraya." Babaannem gülerek gelinine sarıldı. Bir an onda gençliğini görmüştü sanırım. "Sonra hasta oldu mu anne." Annem eğilip dedemin elini öptü. "Kusura bakmayın babacım böyle gelir gelmez." Dedem şefkatle annemin sırtını sıvazladı. "Olur, mu kızım öyle şey? Rahat olun. Bizi ziyarete geldiniz diye annelik babalığı bir kenara bırakacak değilsiniz ya?"

Arman bir şey ararcasına etrafa bakınırken sesli bir şekilde iki üç kere, aralıksız nefes aldı. "Mangal kokusu mu alıyorum?"

"Dedesine çekmiş. Bak nasılda alıyor hemen mangalın kokusunu." Arman beklediği cevabı almanın sevinciyle evin içine girdi. "E hadi biz de girelim. Kapıda kaldık. Hadi." Hep beraber içeri girip arka bahçeye açılan kapıya ilerledik. Babaannemin kendi elleriyle bakıp yetiştirdiği çiçeklerle dolu bahçeye çıktığımızda Arman çoktan pişmiş etlerin olduğu tencereyi bulmuş, aşırmak için elini içine uzatıyordu.

#DURUMKAR?Ş?K! -ASKIDAWhere stories live. Discover now