YAŞ 18 PART 2

1K 88 8
                                    

Merhabalar :) Öncelikle geçmiş bayramınız mübarek olsun kuzularım ♥ Yine geciken bir bölümle (şaşırdık mı? hayır :) ) karşınızdayım ♥ Umarım hepiniz iyisinizdir, beni sorarsanız ben hastayım, yorgunum :( Geçinip gidiyorum yani :)

Her zamanki gibi yorumlamayı/oylamayı/hikayeyi önermeyi/beni wattpad'de takip etmeyi unutmayınız ♥

Ö-pül-dü-nüz ♥

Gözlerim onunla Can arasında gitti.

"Yok." dedim. "Arkadaşım."

"Biraz agresif bir arkadaş sanırım."

Can sanki ona konuşulmaşçasına ki sözler onun için söyleniyordu zaten, cevap vermeye kalkınca elimi göğsüne koyup onu durdurdum.

"İlk görüşte yargılamayalım istersek." Sesim sertti. Tamam, bir sanatçı olarak hayran olduğum biri ile tanışmış olabilirdim ama laf attığı Can'dı ve ben buna izin veremezdim.

Bar masasının üzerinde duran telefonumu almak için uzandığımda benden önce davranıp Kıvanç telefonu benden önce aldı. Hızlıca ekranı aydınlatıp numarasını kaydetti.

Telefonu bana uzatırken "Sohbetimiz en güzel yerinde yarıda kaldı." dedi. "Ne zaman istersen ara. Tamamlamak için sabırsızlıkla bekliyor olacağım."

...

"Ne zaman istersen ara tamamlamak için bekliyor olacağım" diye homurdandı kendi kendine Can. Mor'un varlığından dahi haberdar olmadığım sessiz, alacakaranlık merdiveninden yukarı çıkıyorduk. Sonu gelmeyecek gibi gözüken basamakları bir bir tırmanırken, nereye gittiğimize dair merakım, Can'ın sinirli ruh halinden ötürü bir kenarda bekliyordu. Kendi başıma ipuçlarını takip etmeye çabalarken, giderek artan, yapay bir kaynağa ait olmadığı apaçık olan ışık bana çatıya çıktığımızı fısıldadı.

Can yırtıcı bir güçle demir kapıyı itip bir kerede açtığında beni beklemeden beton zeminde ilerlemeye başladı. Binanın kenarına giderken aramızdaki mesafe hız farkından epeyce açılmıştı. Çekindiğimden ötürü ona yetişmeye çalışmadan yavaş yavaş yürüyordum Başım çoğunlukla yerde, betondaki çatlakları izliyordum.

Can binanın kenarına vardığında bir sigara yaktı. Öfkesini yanan sigaranın dumanıyla damarlarından tahliye etmekti belli ki niyeti. Bir süre, onu kucaklayan şehir manzarasını izledi, biraz parıl parıl parlayan yıldızlara adadı gözlerini. Nihayet bana bakmaya karar verdiğinde az da olsa huzur dolan gözleri, kırmızıya büründü yine.

"Bir de giydiği elbiseye bak..." Gözlerini bir iki saniyeliğine kapattı. Gözlerini açınca tanık olduklarının bir rüyadan ibaret olduğunu mu görmeyi bekliyordu kim bilir? "Hayır, geleceksin neden bana haber vermiyorsun? Gecenin bir saati... Allah'ım elbisesine bak! Çıldıracağım!"

"Yani, niye bu kadar kızdın ki? Kötü bir şey yapmadım sonuçta. Herkes..."

"Sen herkes değilsin." Kelimeler dişlerinin arasından süzülürken sürtünme sesini en derinlerimde hissettim. "Bana sakın herkesten bahsetme." Sigarasını son bir kez ağzına götürüp çatıdan aşağı fırlattı. Paketten bir tane daha çıkaracağı esnada bana baktı. Bir anda vazgeçti. "Bahsettiğin sürpriz bu muydu? On sekizine basar basmaz buraya bu halde gelmek."

Kıyafetime dair yaptığı yorumlar çoğalınca eğilip kendime bakma ihtiyacı hissettim.

"Gerçekten o kadar kötü mü gözüküyorum." Başımı kaldırmamış elbiseme bakıyordum. "Ben çok beğenerek almıştım ama..."

"Sorunda bu ya zaten. Çok güzel! Zaten kendin güzelsin." Ne dediğinin farkına vardığında her şey çok geçti. Bu kısa öfke harbinin nedeninin kıskançlık olduğu gerçeğinin ortaya bir anlık kontrolsüzlükle dökülmesi, onu suskunluğa itelese de ben de kocaman bir gülümseme ile karşılık buldu.

#DURUMKAR?Ş?K! -ASKIDAWhere stories live. Discover now