"ZİHNİMDEKİ TİLKİLER"

1.3K 89 28
                                    

MERHABALAR ♥ BEN GELDİM :)

YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ/ HİKAYEYİ ÖNERMEYİ UNUTMAYINIZ ♥

ÖPÜLDÜNÜZ ♥

"Ece? ... Ece hatta mısın? ... Ece iyi misin?"

Sırtımı dayadığım kapının çalınması ile yerimde hopladım.

"Ece" Bu sefer konuşan Arman'dı. "Sana yemek getirdim."

Vücudumun şaşkınlığı üzerinden atması zamanım aldı. O zamana kadar dıştan gelen hiçbir uyarıcıya tepki, duyduğu hiçbir çağrıya cevap vermedi. Beni kendime getiren kapının ardı ardına yumruklanmasıydı. Gördüğüm ilk şey elimdeki telefondu ve artık hatta kimse yoktu. Can kapatmıştı.

Arman kapıyı yumruklamaya devam ederken kendimi zorlayıp toparlandım, yerden destek alarak kalktım. Kapının kilidini, ilk baştaki gibi bir kere döndürerek açtığımda Arman kulağında telefon telaşlı yüz ifadesiyle dikiliyordu.

"Benim yüzümden oldu" diyebildim sadece. "Benim yüzümden oldu."

"Ne senin yüzünden oldu?" diye sordu Arman. Sıkkın bir yüz ifadesiyle elindeki tabağı bırakacak yer aradı. Takip edemediğim bir hızla bundan vazgeçti, kapıyı ardından kapatıp beni odanın ortasına doğru sürükledi. "İlk önce neler olduğunu bana anlatsan daha iyi olur tabii."

"Mert... Can'ı bıçaklamış." Arman'ın ne diyen şaşkın, bir o kadar hiddetli sesi Can'ın telefondan duyulan sesine karıştı. Bir şekilde Can uzakta olmasına rağmen onun sesini bastırmayı başarmış, üste çıkmıştı.

"Ufak bir sıyrık." Can'ın keskin sesi bu konuda hemfikir olmamız konusunda, hiçbir aksi sesin kabul edilmeyeceğine dair bir uyarıydı. "Ufak. Bir. Sıyrık."

"Tamam. Ufak bir sıyrık." Arman zorlanıyordu. Bir yetişkin gibi davranıp bir anlık hiddetle dolu kalkıp boş ayrılmamaya uğraşıyordu fakat bunun onu yıprattığı da aşikârdı. On sekiz yaşının eşiğindeki kanı güneş ısısında kaynayan biri için bu durumu sıkıntısız atlatmasını beklemek abesti. "Şimdi bu durum neden senin yüzünden sen onu söyle?"

"Mert... Dün bana bir mesaj yollamıştı." Ellerimin benden bağımsız hareket ettiğini fark ettiğimde onları sıkıp yumruk yaptım. "Fotoğraf gönderdiğini bildirim anladım ama açmadım... Gurur yaptım işte. Hemen açmak istemedim..." Yumruk yapmama rağmen ellerim hala hareket etmeye çalışınca yumruklarımı göğsüme bastırdım. "Mert bana bir bıçak fotoğrafı göndermiş! Altına da bir şeyler yazmış... Eğer açsaydım... Eğer görseydim..."

"Ne yapacaktın o şeref yoksununun dediğini yapıp beni mi kurtaracaktın! Arman şu telefonu geri zekâlı kardeşine uzatır mısın?"

Arman Can'ın dediğini yapıp telefonu bana uzattığında ellerim öylesine titriyordu ki telefon düşmesin diye iki elimle tutmak zorunda kaldım.

"Şimdi beni iyi dinle." dedi Can. Sesindeki gazap hali yok olsa da etkililik yerini koruyordu. "Senin hiçbir suçun yok. O akıllı daha bana yaklaşırken elinde bıçak vardı. Yani ben neler olabileceğinin oldukça farkındaydım ama durmadım. Ucunda tahtalıköye giden otobüse en önden biletimin kesileceğini bile bile klişe, bilindik kötü çocuk, mahalle abisi kimliğimden ödün vermedim."

"Can gülmüyorum."

Can bir şey demedi. Ben de bir şey diyemedim. Zira Arman Can'ı sorguya çekme işini telefonla birlikte benden devralmıştı.

"Neden beni aramadın lan! Eşekbaşı mıyım ben burada? Boşuna mı dost diyoruz biz birbirimize? ... Tamam. Tamam. Mekânda mısın sen? Peki, Zeyd'e söyle başından ayrılmasın. Babaannemlerdeyiz biz. Döner dönmez yanında biteceğim, bildiğim bir yerde ol. On saat aratma kendini. Oldu paşam. Hadi. Söyle Zeyd'e ayrılmasın yanından. Hadi."

#DURUMKAR?Ş?K! -ASKIDAजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें