GİDELİM.

28.3K 1K 30
                                    

Azize'yi evine bıraktıktan sonra Azad'ın buradaki başka bir evine gelmiştik. Azad biraz daha sakindi. Karşımdaki koltuğa oturmuş düşüncelere dalmıştı. Kaşındaki kan kurmuştu. Canı çok acıyor muydu acaba.? Vicdansiz Fırat düşmanına vurur gibi vurmuştu.

Yavaşça yerimden kalkıp, yanına oturdum. Elimle yüzünü tuttum ve kendime çevirdim.

"Üzülme artık."

Gözleri buğuluydu. Bugün yaşadıklarını düşününce ne kadar kırılmış olduğunu hissettim. Onu hiç böyle görmemiştim. Benim tanıdığım Azad bu değildi.

Eliyle yüzündeki elimi avuçlayıp bir öpücük kondurdu.

"İlk defa bu kadar çaresiz hissediyorum kendimi."

"Gidelim buradan. Uzaklaşalım."

"Olmaz.Ne olursa olsun ben burayı terk edemem Zehra. Burası benim doğduğum büyüdüğüm yer."

"Burda kalmak için bir sebebin kalmadı Azad. Böyle kendini daha çok yıpratacaksın. "

"Haklısın. Hiç bir nedenim kalmadı artık. Ama yapamam."

"Ne yapacaksın bundan sonra.?"

"Bilmiyorum. Düşünmekten başım ağrıdı. Şu an sadece uyumak istiyorum."

Bedenen değil ama ruhen yorulmuştu Azad. Biraz daha yanına sokulup  başımı göğsüne yasladım. İki yaralı gönül bir olmuştu. Her ikimizde ailemizden yeterince çekmiştik. Huzurlu bir şekilde uyuya kaldık.

.....

Sabah uyandığımda hiç bilmediğim bu evde mutfağı aradım. Sonunda bulmuştum. Buz dolabında hiç bir şey yoktu. Tekrar Azad'ın yanına gittim.

"Azad. Uyan hadi."

"Günaydın." diyerek gülümsedi.

"Ben sana kahvaltı hazırlayacaktım ama dolapta hiç bir şey yoktu."

"Epeydir gelmiyorum buraya. Gidip bir şeyler alayım."

Ayağa kalktığında bugün daha iyi olduğunu düşündüm. Azad markete gittiğinde bende mutfağa gitmiştim. En azından çay vardı. Çayı demleyebilirdim.

Karnımdaki ağrıyla hemen lavobaya koştum. Kahretsin regl olmuştum. Ve burada gerekli olan hiç bir şey yoktu. Hemen telefonumu alıp Azad'ı aradım..

"Efendim."

"Azad şey yani gelirken şey."

"Ne kıvranıp duruyorsun güzelim. Söyle ne istiyorsan."

"Ya şey ben şey olmuşumda. Bana şey alıp şeye getirir misin.?"

"Tamam."

"Ne tamam.?"

"Ben regl olmuşum. Ped alıp eve getirebilir misin demedin mi.?"

Vay be. Ne kadarda zeki bir adam dedim. Benim kocam tabi olacak o kadar. Gülerek telefonu kapattım.

Azad elinde poşetlerle eve geldiğinde bir koşu gidip ihtiyacım olan şeyi poşetten almıştım. Azad bu utangaç halime gülerken ben banyoda işimi halletmiştim. Tekrar aşağı indiğimde Azad patates soymaya çalışıyordu. Çalışıyordu diyorum çünkü yapamıyordu.

"Çekil ben yaparım. Şimdi bir yerini yaralayacaksın." diyerek elindeki bıçağı aldım.

"Sen şeyini şey yaptın mı.?" derken benimle alay ediyordu. Ben utançla kıp kırmızı olurken o keyiften kahkaha atıyordu.

"Utanınca ayrı bir güzel oluyorsun."

Ahh. Şimdi sırıtma sırası bendeydi. Arkamda olduğu için gülümsediğimi görmüyordu. Arkamdan sarılıp ellerini belime koyduğunda öylece kalakalmıştım. Başını boyun boşluğuma koyup konuştu.

"Bakıyorum da çok hoşuna gitti."

Dirseğimle karnına vurdum. Yalan da acımış gibi yapmıştı.

"Uğraşma benimle. "

"Ama ben seninle uğraşmayı çok seviyorum. Onu ne yapacağız.?"

.....

Kahvaltımızı yaptıktan sonra evde çok sıkılmıştık. Çünkü sürekli birbirimize sarıyorduk. En sonunda dayanamamış Azad'ı dışarı çıkmaya ikna etmiştim.

"Nereye gidiyoruz.?"

"Bilmem. Nereye gitmek istersin.?"

"Ben buraları senin kadar iyi bilmiyorum ki."

Azad kafasını sallayıp arabayı çalıştırdı. Gün boyu gezip durmuştuk. Diyarbakır da görmedigim yer kalmamıştı herhalde. En son Diyarbakır Kalesine çıkarmıştı beni. Tüm şehir ayaklarımızın altındaydı.

"Çok güzel. " diye mırıldandım.

"Senin kadar değil. " diyerek yanağıma bir öpücük kondurdu. Beni kendine aşık etmeye zorluyordu bu adam. Ama bilmiyordu ki bu çaresiz kalbim çoktan onun için atmaya başlamıştı.

"Hadi yeter bu kadar gezdiğimiz. Biraz da evde dinlenmen lazım."

"Sen nasıl istersen Ağam." diyerek güldüm. Onunda hoşuna gitmişti.

Kaleden aşağı inerken bir ağlama sesi duydum. Sesin geldiği yere baktığımda küçük bir kız çocuğu olduğunu gördüm. Yönümü hemen ona çevirdim. Azad ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.

"Şşş ne oldu sana.? Niye ağlıyorsun bakalım prenses.?"

Yere eğildiğimde ameliyat yerim acımıştı.

"Ben annemi kaybettim. Bulamıyorum."

Küçük kız daha çok ağlıyordu şimdi.

"Dur bakalım ağlama sen. Buluruz anneni. Adın ne bakalim senin.?"

"Zehra."

"Gerçekten mi.? Benim adımda Zehra biliyor musun.?"

"Annem beni bırakıp gitmemiştir dimi Zehra abla.?"

"Hayır tabikide. Hangi anne evladından ayrılabilir ki.?"

"Zehra.!"

"Anne.!"

Küçük kız annesine doğru koşmuş ona sarılmıştı.

"Nereye kayboldun kızım öyle.?Çok korkuttun beni."

Kadın Zehra'yı kucağına alıp bize teşekkür etmişti. Tekrar Azad'ın elinden tuttuğumda aklıma gelen şey ile Azad'ı durdurdum.

"Seni öldürürüm.!"

Azad anlamayan gözlerle bana bakıyordu.

"Ne.?"

"Eğer bizim çocuğumuzu kaybedersen diyorum. Canına okurum Azad."

....

 ZEHRAZAD [ TAMAMLANDI ] Où les histoires vivent. Découvrez maintenant