Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.
12. BÖLÜM "AİLE"
Sabahın erken saatlerinde ölüm sessizliği vardı.
Ölümün korkusu kalbimi de sarmıştı.
Ölüm her nefes alışımda kendini öyle hissettiriyordu ki en çok değer verdiğim insanı kaybetmekten öylesiye korkuyordum ki kendimi ağlamaktan alıkoyamadım.
Hiç bu kadar çaresiz hissetmiş miydim bilmiyorum.
Canım acıyordu ama Cesur hocayı kaybetmek daha çok canımı yakıyordu.
Bilincimin hala açık olması bir mucizeydi. Gözlerimi araladığımda görüşüm bulanıktı, başımda şiddetli bir ağrı vardı. Midem korkudan mı arabanın birkaç kez devrilmesinden mi bilinmez bulanıyordu ve sol omzum acıyordu.
Araba dört teker üzerinde hala duruyor olsa da deflarca devrildiği için iç içe geçmişti, yolun kenarına savrulmuştuk, sıkışmıştık. Hareket edemiyordum. Cesur hocanın ağırlığı altında eziliyordum. Bedenimi saran kolları çözülmüştü, başı omuz boşluğuma düşmüştü göremediğim yüzü pencereye bakıyor. Ellerimi Cesur hocanın bedeninin altından çektim, titreyen parmaklarımı boynunda gezdirdim nabzını aradım. Nefes almıyordu sanki ona çok yakındım yine de kalp atışlarını duyamıyordum.
"Lütfen ölmemiş ol." dedim kısık sesle, konuşamıyordum sadece ağlıyordum, gözyaşları görüşümü iyice bulanıklaştırdı. "Seninde ölmeni istemiyorum." Çaresizce hıçkırdım ve ağlamak bana yine iyi gelmiyordu. Boğazıma dizilen onlarca düğümden dolayı zorlukla yutkundum. "Canım yine çok acıyor, ne olur uyan, yalnız bırakma beni."
Böyle davranmakla bir yere varamazdım. Sakinleşmeye çalıştım, ağlamayı kesmedim sadece hıçkırıklarımı bastırdım ve sessizce yaş dökmeye devam ettim. Parmaklarım dikkatle nabzını yokladı zayıf atışlarını hissetmemle yine hıçkırdım. O yaşıyordu. "Cesur hoca?" Ona seslendim duymadı, tepki vermedi. "Kendine gel." Parmaklarımı başında gezdirdim avucum ıslandı, bakışlarımı korkarak tiyreyen elime kaldırdım, parmak uçlarımda, avucumda kan vardı. Gözlerim büyüdü, hiç istemesem de kanlı elimi Cesur hocanın gömleğine sildim, sakin olmaya çalışam da başarısız oldum, telaşa kapıldım ve parmak uçlarımı hızla onun yüzünde gezdirdim elime derin sayılabilecek bir kesik, ıslaklık gelmedi, yüzü yara almamış gibiydi. "Cesur hoca!" Yine tepki yoktu. Bir arabanın yanımızdan geçtiğini duydum, kaza geçirdiğimizi görmüş olmasına rağmen durmamıştı. Bizi bu hale getiren arabaysa çoktan gitmişti.
Arabadan hemen çıkmalıydık, patlayabilirdi.
Kanlı elimi kırık cama uzattım kenarını tuttum bedenimi yukarı çekmeye çalıştım başaramadım. Arabanın kapısını zorladım sıkışmıştı açamadım. Sinirden inledim, inatla kapıyı ittim ya açacaktım ya açacaktım başka yolu yoktu.
Araba sesi işittim sürücü koltuğunda oturan her kimse diğer araba gibi geçip gitmesin diye kanlı elimi pencereye uzatıp salladım. Bize yaklaştı motoru kapatmadan arabadan indiğini duydum. Yaklaşıyordu, gözlerimi pencereden ayırmadım görüşüm arada kararmaya başlamıştı sadece biraz daha dayanmalıydım ikimizi geç olmadan kurtarabilirdim eğer gözlerimi yumarsam o ölebilirdi.
"Yardım et...lütfen." Genç bir adam pencereye eğildi, yüzünü bulanık görsem de önce bana sonra Cesur hocaya baktığını anladım. "O ölüyor acele et."
"Elimden geleni yapacağım ama önce ambulansı aramalıyım." Dediğini yaptı. Arabanın kapısını açmak için zorlamaya başladı ve çok uğraşmadan bu işi çoğu kez yapmış gibi kapıyı açtı. Cesur hocayı incitmeden omuzlayıp arabadan çıkarmasını bekledim yapmadı. "Bana öyle bakma küçük hanım." Nasıl baktığımı bilmiyordum. "Kaza geçirdiğin adama dokunamam onu hareket ettirirsem daha kötü sonuçlar doğurabilir." Arabanın kaportasına ve arka kısmına baktı. "Korkma araba patlamayacak." Nereden biliyordu?" Yine öyle bakıyorsun, deli falan olduğumu düşünme arabanın alev alma ihtimali olsaydı sizi çoktan çıkarmıştım. Ambulansı beklemek en doğrusu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
RomanceO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.